on üç

16.6K 1.8K 338
                                    

"Şimdi bir oyun oynayacağız." Ellerimin arasında duran sigaradan derin bir nefes aldım. Ciğerlerime dolan dumanı acele etmeden biraz içimde tuttuktan sonra yavaşça dışarı üfledim. Savaş'ın meraklı bakışları üzerimde gezindi.

"Ben sana üç tane hikaye anlatacağım. Biri doğru, diğerleri ise tamamen uydurma. Eğer kazanırsan," Düşünmek için zaman kazanmak adına son heceyi uzatmıştım. Kafamı geriye doğru attım ve tavanı izlemeye başladım.

Sigara dumanını havaya üflerken çıkardığı duman tavana doğru uzandı. Bir süre havayla seviştikten sonra yavaş yavaş kaybolmaya başladı. Bu görüntüyü seviyordum, hipnoz ediciydi. "Eğer kazanırsam bir itirafta bulunursun."

Beni tamamlayan cümlesi kulağıma dolduğunda bakışlarımı ona yönelttim. Yamuk bir sırıtışla elini dağınık saçlarına daldırdı.

Odayı aydınlatan ışığa kaydı gözlerim. Güzel ve sade bir avizeydi. Aklımdan o avizeyle intihar edilemeyeceği geçti. Muhtemelen düşerdi.

Gözlerimi kapatarak alâkasız düşüncelerimi kovdum ve oturduğum rahat koltukta biraz dikleştim. "Kabul. Kaybedersen de kendin bir itiraf yaparsın."

Gülümsedi ve sigarasından bir nefes daha aldı. Onu taklit ederek ben de çektim içime zehri. "Ama böyle sıkıcı olur." Sırıttım ve küçük sehpanın üstünde duran küllükte sigaramı söndürdüm. Neyi kast ettiğimi anlamış olacak ki ayaklandı.

Kısa bir süre sonra elinde şişeler ve bardaklarla gelmişti. Geçen gün genelde çok içmediğini, bunları arkadaşlarının getirdiğini söylemişti.

"O hâlde kaybedersen de," Bir şişeyi bana uzattı. Ona gülerek karşılık verdim.

Dudaklarımı yalayarak hafifçe boğazımı temizledim. Ne anlatacağım hakkında bir fikrim yoktu. Aklıma geçen senelerde yaşadığım bir olay gelince sırıttım. 

"Yaklaşık iki sene önce falan Taksim'de geziyorduk. İşte Dilara, Damla, Yusuf, Emir falan bizim boş beleşler işte."

Gülerek kafasını dinliyorum anlamında salladı. Bu sırada sigarasını bitirmişti. "Biz Dilara'yla tiyatro kulübündeyiz, hoca bize işte sürekli çalışmalısınız, oyunculuk şöyledir böyledir diyordu hep. Biz de dedik ki bir oyun yapalım insanlara. Dilara da bayılır dramalara." Hafifçe güldüm. Fazla ayrıntı veriyordum ama umrumda değildi. Hatta belki fazla ayrıntı verdiğim için uydurma olduğunu düşünebilirdi. 

"Geçtik yolun ortasına, kavga eden iki sevgiliyiz. Dilara bağırıyor işte nefret ediyorum senden, çık git artık hayatımdan falan. Ben de onu sakinleştirmeye çalışıyorum. Kız iyi rol yapıyor bildiğin sinir krizi geçiriyordu yani. Sonra Damla geliyor yanıma, aşkım bu kim diye." Gülüşüm çoğaldı. Merakla beni dinliyordu.

"Sonra Dilara delirmiş gibi gülmeye başladı. Tabi herkes bizi izliyor. Hani Taksim'de geçiyor ya tramvay, artık dayanamıyorum deyip önüne atladı kız. Röle kaptırdı kendisini tabi, biz biraz kaos yaratırız insanlar eğlenir falan diyorduk ama abarttı yani. Ben de şok oldum hemen gittim kolundan çektim. Aynı filmlerdeki gibi."

Güldü, yüzünde biraz şaşkınlık da vardı.

"Sonra bir grup insan geldi, işte sen nasıl bir şerefsizsin, kızı ne hâle getirdin diye bana sövmeye başladılar. Ben de onları sinir etmek için onlarla uğraşmaya başladım işte size ne kız seviyor beni falan. Onlar da daha da dellendi tabi, ortalık aniden karıştı bir anda yüzüme bir yumruk geldi."

Gözleri şaşkınlıkla açıldı. "Karşılık vermeye çalıştım ama çok fazlaydılar. Ayak üstü dayak yedim yani orada. Tabi sonra gidip Dilara'nın ağzına sıçtım abarttığı için."

Gülerek arkama yaslandım. Gözlerini kısarak beni süzdü. Muhtemelen inanmıyordu. Ama gerçekten bunu yaşamıştık. Gerizekalı Dilara yüzünden dayak yemiştim.

"Neyse, bu birinci hikayemdi. Şimdi ikinciye geçiyorum." Dedim sırıtarak, her hareketimi dikkatle izlediğini fark edebiliyordum.

"Bu sefer çocukluğuma iniyoruz. Bir gün annem ile babamla bir alışveriş merkezine gitmiştik." Masanın üzerinde duran sigara kutusuna uzandım. Uyduracağım hikaye için zaman kazanmaya çalışıyordum.

Sigarayı alıp yakmaya çalışırken bile çaktırmadan düşünüyordum. Aklımda bir şeyler oluşunca devam ettim. "Hani yerinde duramayan çocuklar olur ya, ben de öyleymişim işte. Annemle babam mağazada bir şeyler bakarken sıkılmış olacağım ki yanlarından ayrılmışım. Soyunma kabinlerinin birine girmişim. Ben de hayal meyal hatırlıyorum. Annemler tüm gün beni aramış ama ben ordan çıkmamışım işte. Sonra en sonunda polisi falan arayacaklarken bir çalışan bulmuş beni. Soyunma odasında uyuyakalmışım." Gülerek sigaramdan bir nefes aldım, Savaş da gülüyordu. "Annemle babam delirmiş beni bulana kadar, sonra da ağzıma sıçmışlar." Uydurma hikayemi gülerek bitirdim. Olabildiğince çaktırmamaya çalışmıştım. Umarım anlamamıştır.

O da gülüşüme katıldı, gülünce gözleri hafifçe kısılıyordu ve gözlerinin altında belli belirsiz bir gamze görünüyordu.

"Şimdi üçe geçiyoruz." Dikkatimi ondan çekip tavana diktim. Ne anlatacaktım?

"Aslında bu hikaye sayılmaz ama aklıma geldi." Ne dediğimi bilmiyordum. Doğaçlama devam ettim.

"İlk öpücüğüm benden yaşça büyükçe bir kıza gitti, beni zorla öpmüştü." Yüzümü buruşturdum.

O da önce şaşırsa da benim gibi yüzünü buruşturdu. Suratının o hâline güldüm ve sırıtarak kolumu koltuğun arkasına attım. "Evet Savaş Dikenli Bey? Bul bakalım doğru olanı."

Arkasına yaslandı ve düşünmeye başladı. "Düşündüğümden daha zormuş." Dedi gülerek.

"Şimdi ilki çok uçuk geldi. Bir de bazı şeyleri tekrarladın o yüzden ilkini eliyorum."

Tek kaşımı kaldırıp dudağımı ısırdım. Dikkatliydi ancak fazla dikkat zararına olmuştu.

"Üçüncüsü ise çok baştan savma geldi, onu da eliyorum. Kararım iki." Kendinden emin bir şekilde cümlesini tamamladıktan sonra kocaman gülümsedi.

"Emin misin?" dedim keyifle. Dudaklarını birbirine bastırıp kafasını aşağı yukarı salladı.

Yere koyduğum şişeyi ona uzattım. "Maalesef, ilk hikayem doğruydu."

Ağzı şaşkınlıkla açıldı. "Nasıl ya? Cidden yaptınız mı öyle bir şeyi?"

Sırıtarak kafamı salladım. İnanamayarak yüzüme bakıyordu. "Sandığımdan daha fazla işsizsin Taha Ilgın."

Dediğiyle büyük bir kahkaha patlattım.

"Hadi bakalım, önce içki sonra itiraf." Göz devirerek bardağı doldurdu ve hepsini tek dikişte yuttu. Yüzünü buruşturunca yine bir kahkaha attım. Bu iş sandığımdan daha eğlenceli geçiyordu.

Bir süre 'hmm'ladıktan sonra sıkıntıyla bir nefes verdi. "Hiç gelmiyor aklıma."

"Ufak bir şey de olur, hadi." Heyecanla yerimde kıpraştım.

Bir süre daha düşündü. "Eski flörtümün ablasıyla öpüştüm."

Kaşlarım şaşkınlıkla havalanırken dudaklarını büzdü. "Önce o başlattı, o anın şeyine kapılıp karşılık verdim ben de."

"Kardeş düşmanı." dedim suçlayıcı bakışlarla.

"Ne alâka ya?"

Güldüm. "Sus, konuşma."

O da benimle güldü ve dudaklarını yaladı.

"Şimdi sıra bende."

itiraf | bxbHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin