kırk iki

14K 1.3K 770
                                    

Ocağa koyduğum minik tencerenin içindeki suyun kaynamasını tezgahta parmağımla ritim tutarak beklemeye devam ettim.

Arka cebime koyduğum telefon titrediğinde bakışlarımı biraz daha odaklanırsam gözlerimle kaynatacağım sudan çektim ve telefonumu çıkardım.

Dilara'm: Çörek Otu'na gidek mi

Taha: Yok aşkım noodle yiyorum

Taha: Hem sevmiyorum orayı boşver

Dilara'm: Noodle yiye yiye makarna sıçacaksın

Dilara'm: Ve amma da kaprislisin ha

Taha: Sevmiyorum diyorum aa sana ne be

Dilara'm: Tamam sustum bb

Telefonumu göz devirerek cebine koydum ve hafif hafif kaynamaya başlayan suyu izlemeye devam ettim.

Bir kez daha telefonum titremeye başlayınca bıkkınca bir nefes verdim. Ancak bu sefer Dilara veya başkası değildi, Savaş'tı.

Telefonumda hâlâ adı ve soyadı şeklinde kayıtlı olduğunu görünce kendime güldüm ve aramasını aptal bir gülümsemeyle cevaplandırdım.

"Efendim?"

"Selam, n'aber?"

Sesi kulaklarıma dolduğunda gülümsemem daha da genişledi. "İdare eder, sen?"

"İyi." dedi sondaki i'yi uzatarak. Ardından konuşmama fırsat vermeden devam etti. "Aslına bakarsan sizin evin oralardaydım..."

Telefonu omzum ve kulağım arasına sıkıştırarak paketini açtığım noodle'ı kaynayan suya attım ve güldüm. "Vee?"

"Geleyim mi işte?"

Gülüşüm daha da çoğaldı ve bir çatal yardımıyla yavaş yavaş çözünmeye başlayan erişteyi dürtüklemeye başladım. Ardından paketin içinden çıkan baharatları içine atmıştım.

"Neden ki?" Eh o kadar sevgili yapmışım naz yapmadan olmaz değil mi?

"Özlemişsindir sen şimdi beni."

Gülmemek için kendimi zor tutarak konuştum. "He sen özlemedin yani?"

"Yo, özlemedim."

Dudaklarımı birbirine bastırdım ve göremeyeceğini bilsem de omuz silktim. "E o da senin ayıbın yapacak bir şey yok."

"Çok konuşma kapıyı aç hadi." Saçma bir şekilde heyecanlı çıkan sesiyle hafifçe kaşlarımı çattım.

Daha sonra müşteri temsilcileri gibi ulaşılması ve anlaşılması zor olan beynim durumu idrak etti ve elimdeki çatalı bırakıp kapı otomatiğine bastım.

Bir süre sonra asansör kapısı açıldı. Benim neredeyse hiç binmediğim asansöre binmesi şaşırtmamıştı çünkü evimiz yedincu kattaydı anasını satayım.

Gülümseyerek bana baktı. Onu daha dün görmüştüm ama her gördüğümde daha çok göresim geliyordu. Hava soğuk olmasına rağmen üstünde sadece bir hırka vardı ve üşümüş görünüyordu.

"Annenler evde değildi, değil mi?" Kısık sesle içeriye kaçamak bir bakış atarak konuştu. Sanki bu olasılık aklına yeni gelmiş gibi bir hâli vardı.

"Hayır, ev boş." dedim kapıya yaslanıp gözümü kırparak.

Gözlerini iriltti ve dudaklarını oynatarak 'ayıp' dedi. Onun bu tatlı hareketine gülerken o ayakkabılarını çıkarıp içeri adımlamıştı.

itiraf | bxbHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin