yirmi dokuz

16.3K 1.6K 808
                                    

Merdivenlerden ritmik bir şekilde inmeye başladığımda arkamdan bağıran sesle durdum ve kafamı üst kata çevirdim. Aşağıya baktığı için salınan uzun saçlarının arasından bana bakan Dilara'ya 'yine ne var' bakışlarımı yolladım.

"On beş dakikaya falan gelirim gelemezsem aileme onları çok sevdiğimi söyle!" Merdiven arasında bağırdığı için çoğu kişi ona bakmıştı. Sesi ağlamaklı çıkıyordu.

"Boş yapma!" Ona aynı şekilde bağırarak karşılık verdim ve merdivenlerden inmeye devam ettim.

Almanca hocamız yine Dilara'ya el koymuştu. Dilara'nın Almanya'da yaşayan halası yüzünden Almancası gayet iyiydi ve hoca da bunu fırsat bilip ona dokuzların kağıtlarını falan kontrol ettiriyordu. Ancak kadın öyle biriydi ki, rica ediyorum derken emrediyormuş, gülümserken aynı zamanda haince sırıtıyormuş gibiydi de. Hem tatlı bir kadındı hem de korkutucu. Melek yüzlü şeytan diye onlara deniyordu sanırım.

Dokuzların katında bir tur attım. Beynim çok doluydu ve götümde kurt varmış gibi okulun her yerini gezmekteydim.

Ve Savaş'tan kaçıyordum.

Parktaki konuşmamızdan sonra iki gün geçmişti ve ben neredeyse onu hep geçiştirmiştim.

Beynimin içine parazit gibi girmişti, aklımdan çıkaramıyordum.

Ve sanırım korkum parazitin beynimden sonra kalbime de uğramasıydı.

Bu olasılık bana öyle uzak görünüyordu ki, yine de düşünmeden edemiyordum.

Bizim kata gelince ağır adımlarla sınıfa girecekken kızlar tuvaletinden gelen seslerle adımlarım daha da yavaşladı. Tuvaletin kapısını açık görünce kaşlarımı çatarak ne olduğuna bakmaya çalıştım.

"Bizimle aynı tuvalete giremezsin!"

Sesi fazla yüksek çıkmasa da tehditkardı. Aynanın yansımasından baktığımda turuncu saçlar görüş açıma girdi.

Kaşlarım daha da çatılırken kapıya daha çok yaklaştım.

"İğrenç! Seninle aynı tuvalete girmek istemiyorum. Çık hemen."

Ginger onları umursamadan ellerini yıkıyordu. Sırf lezbiyen diye dediklerini duyunca dişlerimi sinirle sıktım.

"Hey!" Kapıya yaslanıp onlara baktığımda tuvaletteki dört kız da çığlık atarak yüzlerini buruşturdular.

Kızlar tuvaletinin önünde bir erkek var diye niye deli danalar gibi bağırıyorlardı ki?

"Sizi işerken görmedim hanımlar kapı açıktı zaten." Dediğimle biri göz devirdi, diğeri saçlarını savurdu.

Ginger'ın arkasındaki kızı tanıyordum ve onun homofobik olacağını hiç düşünmezdim.

"Bir sıkıntı mı var?" Tanıdığım kız, sanırım adı Yelda'ydı, konuşunca sinirlerimi geriye attım. Sakin olmam çok daha iyi olurdu. Ayrıca Ginger'ın korunmaya muhtaç biri olmadığını düşünüyordum. Zaten eğer öyle olsaydı baştan öyle bir itiraf yapmazdı.

"Bir sıkıntı yok da sizin beyninizle ilgili bir sıkıntınız var sanırım." Kendimi tutamayıp atlamıştım. Dört kıza tek tek bakarak gülümsedim. Ginger'ın kaşları çatılmıştı ve bana ne yapıyorsun dercesine baktı.

"Ne diyorsun be sen?"

"Diyorum ki sırf kızlardan hoşlanıyor diye bir kıza böyle davrandığınız için sizin bir sıkıntınız var galiba."

Saçları beline kadar uzun kız alayla gülümsedi ve küçümseyici bir bakış attı. "İğrenç bir şey bu. Kabul edilemez. Güvenliğimiz riskte resmen."

itiraf | bxbHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin