kırk

14.6K 1.4K 1K
                                    

Sinirle kapıyı sertçe kapattım ve sakinleşmek için derin bir nefes aldım.

Rehberlikçi deli etmişti yine.

Şimdi de okulda zorbalığa uğruyor muyum diye sormaya çağırmıştı sağ olsun. Verdiği tavsiyeler ise onları takmamam ve bu dönemin bir süre sonra geçeceğiydi.

Aynen, geçerdi. Eşcinsellik dönemseldi zaten.

Ah bir de bu sabah buzdolabının üstünde bulduğum not vardı tabii.

Taha Kerem, biz bir süreliğine tekrar Antalya'ya gidiyoruz. Buzdolabında yemek var.

Bir de baban gibi şeyler yazıyordu ama üstü karalanmıştı.

Gece gece ne ara toplanıp gitmişlerdi? Bir de buzdolabında yemek var yazmış, sanki komşuya gidiyorlardı anasını satayım.

İlk öğrendiklerinde babamdan yediğim dayak hariç hiçbir şekilde fiziksel bir şiddet görmemiştim onlardan. Belki bu benimle aynı durumda olanlar için iyi bir tepki gibi görünebilirdi ancak onların yaptıkları üstümde psikolojik şiddet uygulamaktan başka bir şey değildi.

Benden tiksiniyorlar mı seviyorlar mı onu bile anlayamıyordum. Babamla neredeyse hiç konuşmuyorduk. Annem ise ne kadar annelik hormonlarına sahip olduğu için benimle ilgileniyor gibiyse de gözlerindeki o bakışın artık değiştiğini fark edebiliyordum.

Sinirle güldüm ve boş koridorda yürümeye devam ettim.

Sınıfa gelince pek de sakin olmayan bir hamleyle kapıyı açtım ve içerideki hocayı umursamadan sırama yöneldim.

"Kerem? Pınar Hoca'nın yanından mı geliyorsun?" Hoca elindeki tahta kalemini bıraktı ve bana bakmaya başladı.

"Taha." dedim düz bir sesle.

"Efendim?"

"Adım Taha." Bu sefer istemdışı daha sert çıkmıştı sesim.

"Ha Taha, ha Kerem işte ne fark eder canım?" dedi hoca gülerek.

"Hayır hocam siz ibne deyin direkt."

Sınıftan yükselen sesle sinirden veya bozulduğumdan değil, bildiğin komik olduğu için ve biraz da alayla güldüm.

Konuşan Emir Aydın'dı. Bizim Emir'le isimleri aynı olsa da karakterlerinin alâkası yoktu neyse ki.

"Ya Emir'ciğim gerçekten, bak samimiyetle söylüyorum," Ağzımdan istemdışı kaçan kıkırtıları geriye atarak ona ciddi bir yüz ifadesi sunmaya çalıştım. "Çok teşekkür ederim. Pınar hoca beynimi ütüledi de hiç güleceğim yoktu." Ardından kendime engel olamayıp biraz daha güldükten sonra sırama oturdum. Dilara arkamdan dürtüp ne olduğunu sorsa da ona boşver gibisinden bir işaret yaptım.

"Emir'ciğim falan hoşt ulan!" O da öküz gülüşünü bana sunarken bu anlara şahit olduğu için gözlerimden özür diledim.

"Tamam gençler, dağılmıyoruz. Herkes buraya baksın!"

Hoca konuşmayı dağıtsa da hâlâ bana bakıp iğrendiğini belli eden bakışlar atıyordu.

Üzülüyordum ya, gerçekten. Sonuçta hayatında bir kez bile insan olamayacaktı. Önemli olanın sevgi olduğunu anlayamayacak kadar sığ düşünceli olacaktı.

Emir için saniyelik bir zaman diliminde üzüldükten sonra hocanın tahtaya yazdığı soruya bakmaya başladım.

Bir süre sonra kapı tıklatılınca ben dahil herkesin gözleri kapıya kaydı. Boynunda nöbetçi öğrenci kartı taşıyan büyük ihtimalle 10. sınıflardan bir çocuk kafasını içeri uzattı.

itiraf | bxbHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin