otuz bir

15.9K 1.7K 1.5K
                                    

Kahverenginin arasına yerleşmiş güzel yeşiller ve üstüne serpilmiş ışıltılar beni hipnoz edercesine içine çekmiş gibiydi.

Tüm gün sıkılmadan gözlerine bakabilirmiş gibi hissediyordum.

Hafifçe alnına dökülen dağınık koyu kahve saçları, gülünce ortaya çıkan gözlerinin altındaki belli belirsiz gamzeleri ve gülerken hareket eden adem elması sanki tüm dikkatleri üstüne çekebilecek kadar güzel bir sanat eseri gibiydi.

"Bizimle misin?" Dilara'nın sesiyle kendime geldim ve beynimde bozuk plak gibi dönüp duran dünki anın tekrarından kurtulmak amacıyla kafamı iki yana salladım.

"Diyorum ki Coğrafyacı sınav sorularını vermeyecekmiş."

Onu fazla takmadan onaylayan sesler çıkardım ve vişne suyumun pipetiyle oynamaya başladım.

Kantin her zamanki gibi kalabalıktı ve etraf uğultu doluydu.

Kantine giren Savaş'ı görünce hemen önüme döndüm ve ortada kimin olduğunu bilmediğim kurabiyeden bir tane aldım.

Delici bakışlarını üstümde hissedebiliyordum. Gergin bir şekilde vişne suyumdan bir yudum daha alıp başka şeylerle ilgileniyormuş gibi davranmaya başladım.

Kaplumbağasını bulduğu için ondan ayrı kalmak istemeyen Emir gizlice onu okula getirmişti. Bir süre ceketinin iç cebinden onu sevişini izlesem de hâlâ üzerimdeki gözlerini hissedebiliyordum.

Dayanamayıp telefonumu çıkardım.

Taha: Şöyle bakmayı keser misin?

Bu sefer gözlerimi aynı onun gibi üzerine diktim. Telefonuna gelen bildirimle kaşlarını çattıktan sonra mesajı açtı.

Yavaş bir şekilde mesaj yazan ellerini izledim.

Savaş: Nasıl?

Derin bir nefes alıp doğruldum. Vişne suyu kutusunu ilerideki çöp kutusuna doğru fırlatıp direkt olarak onların masasına doğru ilerledim.

Tek kaşını kaldırarak bana baktı.

Dünkü olaydan sonra düşündüğüm gibi benden kaçmak yerine beni göz hapsine falan tutmuştu. Gördüğü her yerde böyle tuhaf bir şekilde bakıyor ama yanıma gelmiyordu.

Kahve gözleri gözlerime odaklandı, boş sandalye olmadığı için masanın üstüne oturdum.

"Bir amacı yoktu. Kes şunu."

Arkadaşları bana tuhaf tuhaf bakmaya başlamıştı, hiçbirinden haz etmiyordum.

"O hâlde niye yaptın?"

Derin bir nefes verdim ve ellerimle yüzümü kapattım.

"Laflarını sana yedirmek istedim."

Ciddi ifadesi silindi ve tuhaf bir şekilde güldü. "Sana söyledim, hâlâ aynı şekilde düşünüyorum. Kaçmayacağım."

Her kelimenin üstüne basa basa söylüyordu, direkt gözlerimin içine bakan gözlerinden bahsetmiyorum bile.

Ben de güldüm. Biraz alaylı, biraz da öfkeli bir şekilde. "Ne güzel."

Kaçmıyordu ama yanıma gelip konuşamıyordu da.

Masada bana doğru eğildi ve dağınık saçlarının arasından bana baktı. "Bir anlamı yoktu yani?"

O an aklıma tekrar gelirken yutkunmadan edemedim. "Yoktu."

Bir süre emin olmak istercesine gözlerime baktıktan sonra bakışlarını kaçırarak geri çekildi.

itiraf | bxbHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin