Dünya dönüyordu. Dünya'nın kendi dertleri vardı. Güneş'in çekim alanından kurtulamıyordu. Eski çağlarda yaşamış insanların bencil düşüncelerinin aksine her şey Dünya'nın etrafında dönmüyordu. Güneş doğmuyordu, Dünya Güneş'e doğru gidiyordu.
Oysa benim dünyam şu an çok daha farklı dönüyordu, benzetme tabii. Ayağa kalktığımda başımın dönmesini kast ettim mesela.
Cam kenarından indiğimde de bu durumu tekrar yaşamıştım. Midem bulanıyor ve başım ağrıyordu. Kendimi uzaydan gelmiş bir astronot gibi hissediyordum çünkü vücudum olağandan daha ağırdı. Belki temiz hava iyi gelir diye camı açmıştım ancak hava da temiz değildi ki anasını satayım.
Midem bir kez daha çalkalandığında duvara elimi yaslayarak öne doğru eğildim. Bu hareketimle bu sefer dünya karanlığa gömülmüştü.
İçime derin bir nefes alıp kendime gelmeye çalışınca burnuma dolan tiner ve boya kokusu buna yardımcı olmuyordu. Koku beynime bir mermi gibi girip başıma keskin bir ağrı verdiğinde paralel olarak midem de çalkalanmıştı.
Göz ucuyla fırçalarımın durduğu tiner dolu bardağa baktım.
Kafa mı yapmıştı ki acaba?
Sallana sallana yanına gittim ve burnuma yaklaştırdım. Burnumdan yine başıma doğru giden ağrı gözümü sertçe kapatmama neden oldu.
Kusacağımı anladığımda hızla ayağa kalktım. Gözlerimin kararmasını umursamayarak ve yerdeki saçılmış eşyalarımı es geçmeye çalışarak koşar adımlarla odadan çıktım. Tuvalete ulaştığımda klozetin kapağını açıp sorunlarımı geri plana atarmış gibi içime attığım kusmuk dalgasını salmaya çalıştım. Midem kasılsa da azıcık şeyden sonra hiçbir şey çıkmamıştı.
İç çekerek klozetin yanına çöktüm. Rahatlamak yerine daha çok midem bulanmıştı sanki. Öyle ki biri gelip midemi almış ve lunaparktaki çılgın fantazik şeylere bindirmiş gibiydi.
İnleyerek karnımı tuttum. Tekrar kusacağımı anladığımda çöktüğüm yerde dizlerimin üstüne doğrularak klozete eğildim. Yine kasılan midem ve acı mide öz suyu olduğunu düşündüğüm sıvı...
İçi boş olmasına rağmen o kadar kasılıyordu ki şu an kusmuk hariç gözyaşı falan hepsi çıkmıştı. Yakında midemin kendisinin çıkacağını düşünüyordum.
Tüm mide öz suyum bitmiş olacak ki kasılmalar durdu. İnleyerek doğruldum ve ağzımı dahil tüm yüzümü soğuk suyla yıkadım.
Birazdan geçerdi.
Kendi düşüncemi onaylayıp tuvaletten çıkmıştım fakat kendi odam buraya daha uzak olduğu için hemen yandaki annemlerin odasına girdim ve kendimi çift kişilik yatağa attım.
Buram buram anne kokusu burnumu ele geçirdiğinde gözlerimi yumdum.
Ne arayıp ne sormuşlardı. Hayır anlamıyordum, her şey iyi gidiyor gibiydi. Annem daha iyiydi, babam bir şey demiyordu. Ne olmuştu bir anda, o kadar mı hastalıklıydım onların gözünde? Yüzümü görmek, sesimi bile duymak istemiyorlar mıydı?
Boğazımda iğrenç bir yumru oluştuğunda yüzümü buruşturdum. O kadar çok duygu yaşıyordum ki şu dönemler... Alışık değildim buna. Ben sadece gülen, umursamayan boş beleş biriydim. Duyguları insanlardan öğrenir, uygular gibi yapar, rol yapmayı severdim.
Oysa şimdi en basitinden Savaş vardı mesela. O kadar tuhaf geliyordu ki o hisler, duygular... Sanki dolup taşıyormuş gibi. Hayır hayır, içimde kalıyormuş gibiydi. Öyle ki gerçekçi düşünemiyordum, sanki içimde kalan duygular hep orada kalacak ve fosilleşecek gibiydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
itiraf | bxb
RandomFakehsp000: Ne diyeceğim biliyor musun? Fakehsp000: Bence eşcinsel itirafını yapan sendin. Fakehsp000: Ya eşcinselsin, ya da prim için yalan söyledin. Fakehsp000: Ama ben ilki olduğunu düşünüyorum. Başlama // 17 Ağustos 2018 Bitiş // 21 Ocak...