"Hassiktir!" Bağırarak kendini yattığı yerden aşağıya attı, ya da bağırmanın etkisiyle yanlışlıkla düşmüştü.
Uzun kahve saçları birbirine girerken üfleyerek onları ileriye attı ancak çok geçmeden yüzüne geri düşmüştü. Beceriksiz bir hamleyle tutamları çekti ve bana yamuk bir gülümseme yolladı.
"Ne oldu?"
Keyfim yoktu, hem de hiç. Mahkeme duvarı suratımla konuştum.
"Ginger," derin bir nefes aldı. "bana," bir nefes daha, "mesaj attı." Son ikisini hızla söylemiş ve elini ağzına kapatarak çığlığını bastırmıştı.
Hafifçe gülümsedim, aslında onu da yapasım yoktu ama karşımdaki o kadar heyecanlıydı ki yüzünün düşmesini istememiştim.
Kafasını yere gömüp biraz daha çığlık attı. İç çektim ve elimdeki kaplumbağanın sırtını okşamaya başladım.
Benim elimde niye bir kaplumbağa vardı?
Bunu yeni fark ettiğimi görmezden gelip minik hayvanı kaldırarak yüz hizama getirdim. Buruş buruş, yaşlı bir suratı vardı.
"Ay ne yazayım ben şimdi ne diyeyim?" Sürekli aynı şeyi tekrarlayarak yerde kıvranan Dilara'ya baktım. Daha sonra kaplumbağanın da bakması için onu da döndürdüm.
"Ne yazmış?" Bıkkın ses tonuma biraz merak karıştırarak sordum.
"Ay şey," iki eliyle tekrar yüzünü işgal eden tutamları itti. "merhaba yazmış."
Anladım dercesine başımı salladım, gayet normal bir başlangıçtı en azından.
"Amına koyayım ama ha!" Odadan gelen sesle bakışlarım kulağında kulaklığı ve yüzündeki ciddi ifadeyle bilgisayar oyunu oynayan Emir'e kaydı. Genelde küfür etmez ve böyle agresif değildir fakat çocuk bilgisayar oyunu oynayınca kişiliğinden sıyrılıp başka bir şeye dönüşüm yapıyordu. Bir küfür daha savurup sinirle ayağıyla oturduğu yerden havaya tekme attı.
İştahsız bir şekilde masanın üzerinde duran abur cuburlara baktım. Daha açmamıştık çünkü Yusuf ve Damla gelmemişti. Emir'lerin evinde sözde ders çalışma adına toplanmaya karar vermiştik.
Dilara hala yerde oturmuş telefonunda bir şeyler yazıyordu. Yüzünde aptal bir gülümseme vardı. Oturduğum yerden ayağımla onu dürttüm. Yüz ifadesini bozmadan beni bir sinekmişim gibi iteledi. Bu sefer ayağımı kafasına çıkardım.
"Ya!" Kafasının üstüne koyduğum ayağımı bacak kısmından itti ve sinirli bakışlarını bana yolladı. Her zaman yaptığım gibi sırıtmak gelmedi içimden.
Birkaç saniye beni süzdükten sonra geri işine döndü. Normalde olsa ağzıma sıçardı ancak şu an Ginger'la konuşuyor olsa gerekti.
Emir'den bir sinir krizi daha geldiğinde bıkkınca nefesimi dışarı saldım ve cebimden telefonumu çıkardım.
İtiraf sayfasına gelen mesajlara bakıyordum. Geçen sene sahte yangın alarmını çalanın bizim sınıftan Fuat, dokuzlardan bir çocuğun yine dokuzlardan bir kızı sevdiğini, Esra Hoca'nın efsanevi zor sınav sorularını çalan babayiğitin Bilal olduğunu öğrenmiştim.
Artık hiçbiri ilgilimi çekmiyordu.
Resim çizesim vardı. Uzun zamandır çizmememin yanına içimdeki sıkıntı eklemişti.
Belki de yüzüncü defa iç çekerek masanın üstünde duran test kitaplarından birini aldım. Elimdeki kalemi döndürerek soruyu okuyor, sonra çözüyordum. Birkaç sorudan sonra canım sıkıldı ve bakışlarım odada yeniden dolaştı.
Ben mutsuzken niye eğleniyorlardı?
Sahi, ben neden mutsuzdum ki?
Savaş aklıma gelince yüzüm mümkünmüş gibi daha da düştü.
Onun için endişelenmemin yanında bir de bana konuşmak istemediğini söylemesi içime öküz oturur gibi oturmuştu.
Zil çaldığında Emir hırsız girip evi soysa bile duymayacağı için ve Dilara da heyecandan sağır olduğu için kalktım ve kapıyı açtım.
Kolunu Damla'nın omzuna atmış Yusuf büyük bir gülümsemeyle bana bakarken Damla her zamanki ciddi ifadesine bürünmüştü.
Bunların çıkıp çıkmadığı konusunda kimse bir şey bilmiyordu, kendileri bile. Yusuf sürekli Damla'ya yürüse de Damla bazen karşılık veriyor bazense vebalıymış gibi davranıyordu. Belki naz yapıyor belki de Yusuf genel olarak yavşak bir insan olduğu için emin olamıyordu, bilemiyordum.
Hepimiz salona tekrar döndük, bu sırada Emir yerde iki seksen yatmaktaydı. Yine sinir krizi geçirirken düşmüştü büyük ihtimalle.
Onları takmayarak kendimi koltuğa fırlattım, farkında bile olmadan Savaş'la mesajlarımı bir kez daha okurken buldum kendimi.
'hey' yazıp gönderikten sonra bu kişiye mesaj atamayacağımı öğrenmiştim.
Bana engel atmıştı.
İçimdeki sıkıntı beni kemirerek büyürken telefonumu kapadım.
Abur cuburları es geçip elma yiyen Dilara'ya dudağımı bükerek baktım. Elindeki telefon ve elmayı bıraktı ve yanıma geldi.
"Ne oldu aşkım?"
Oturduğum yerden yatar pozisyona geçip kafamı kucağına koydum. "Bilmiyorum. Hiçbir şey anlamadım."
Elleriyle saçlarımı okşamaya başlayınca kafamı mümkünmüş gibi bacaklarına daha da gömdüm.
Bana doğru eğilip kulağıma fısıldadı. "Savaş mı?"
Küçük bir çocuk gibi başımı salladım. "Engellemiş."
Bir süre sessiz kalıp saçlarımı okşamaya devam etti.
"Neden olduğu hakkında bir fikrin var mı?"
Derin bir nefes verdim. "Hayır."
Yine sessizlik konuşunca gözlerimi kapadım, saçlarımda dolaşan elleri uykumu getirmişti. Dün gece doğru düzgün uyuyamadığım için bedenimin uykuya ihtiyacı olduğunu yeni fark etmiştim.
"Benim var."
Dilara'nın çok uzaklardan gelen sesine uykuyla uyanıklık arasında olduğum için tepki verememiştim.
Çok geçmeden uyuyakaldım.
—
Hasta oldum ve iki gündür okula gitmiyorum ve dersler başlamış
İlk haftadan geri kalmak nedir ya?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
itiraf | bxb
RandomFakehsp000: Ne diyeceğim biliyor musun? Fakehsp000: Bence eşcinsel itirafını yapan sendin. Fakehsp000: Ya eşcinselsin, ya da prim için yalan söyledin. Fakehsp000: Ama ben ilki olduğunu düşünüyorum. Başlama // 17 Ağustos 2018 Bitiş // 21 Ocak...