elli

12.9K 1K 645
                                    

Yerimde sıçrayarak gözlerimi açtım. Bakışlarım etrafı tararken nerede olduğuma dair bir çıkarım yapmam gerekiyordu. Sıçrayarak uyanmaktan nefret ettiğim için yüzümü buruşturarak yattığım yerden doğruldum. Hareket etmemle uyuştuğuna ve tutulduğuna dair sinyaller veren vücudum acıyla inlememe neden olmuştu.

Ardından bu uyuşmanın asıl sebebi olan kişi homurdanarak kolumdaki kafasını kıpırdattı.

Dağınık kahve saçları yer yer koyulaşarak saçında çok çizilesi bir gölge yapıyordu. Tutamlarının kapladığı yüzündeki gözleri tam görünmese de orantılı dudakları düz bir çizgi hâlini almış ve biraz da kurumuş duruyordu. Beyaz pofuduk yorganın kapatamadığı üst bedeni, çıplak ve beyazlarla birlikte nefes kesici bir göz alıcılıkla önüme sunulmuşken ayaklarımın üstüne attığı ayağının ağırlığını yeni fark etmeye başlamıştım.

Kendine gelemeyen beynim tüm görüntüyü almaktan korkar gibi tek gözümü açmama izin verirken başımı, koyduğum yastıktan hafifçe kaldırarak Savaş'ı kesme eylemini bitirip kendimi serbest bıraktım.

Yorgunlukla gözümü kapatmamla dün gecenin görüntüleri piç bir gülümsemeyle gelmişcesine beynime dolmaya başlamıştı.

Artık neredeyse hissetmediğim kolumu yavaşça Savaş'ın kafasından kurtardım. Aynı şekilde ayağını da kenara iterken yaptığım hareketler arka taraflarımda bir acıya neden olmuştu.

Ne yapmıştım ben, sevgilimle seviştikten sonra mutlu bir şekilde uyumuş muydum yoksa önce dayak yemiş ve üstümden bir kamyon geçtikten sonra yatmış mıydım? Çünkü beynimin ikincisi olduğuna daha çok inanacak gibi bir eğilimi vardı.

Savaş homurdanarak kıpırdanıp arkasını döndüğünde artık görüş açıma giren sırtını süzdüm. Birkaç ben serpiştirilmiş gibi duruyordu, çok fazla değildi.

Dün gece ergenlik hormonlarımızın yaptığı zirveyle kanepede yaşadığımız homofobikler için uygunsuz olan o anlardan sonra rahat bir şekilde yatmaya karar verip yatağa geçmiştik.

Yattığım yerden gerinip esnerken kalın perdenin ardından içeri girmeye çalışan gün ışınları saati kaç olduğunu merak etmeme yol açtı. Çalışma masasının üstünde duvarda asılı duran saate baktığımda 12'ye geldiğini gördüm.

Derin bir nefes verip Savaş'a geri döndüm. Bana bakan sırtına sarıldığımda tepki vermedi. Omzuna küçük küçük öpücükler koymaya başladım. Ensesine geldiğimde içime bir nefes çektim.

Çok güzel kokuyordu.

Kurabiyeden, yeni yapılmış sıcak bir yemekten, şu klasik yağmur sonrası toprak kokusundan bile daha güzel kokuyordu.

Hafif öpücüklerim ensesinden sırtına oradan omzuna doğru ilerlerken mırıldanarak kıpırdamaya başladı. Sırtüstü pozisyona geldiğinde açığa çıkan yüzüyle hafifçe gülümsedim ve yerimde biraz daha yukarı çıkarak yüzüne yaklaştım.

Önce onun her zaman bana yaptığı gibi yanağına, daha sonra ise dudağının üstüne minik öpücükler koymaya başladım. Biraz daha mırıldansa da uyanmadı. Bu sefer yüzüne üflemeye başlayınca burnunu kırıştırarak kafasını sağ sola salladı. Çok tatlı görünüyordu, yine hafifçe güldüm ve üflemeye devam ettim.

Bu sefer eliyle yüzünü ovuşturduktan sonra aniden durdu. Elinin arkasına sakladığı bakışlarını açığa çıkarıp bana far görmüş tavşan gibi bakmaya başladığında kendimi daha fazla tutamayıp kahkahayı patlattım.

"Hassiktir." Boğuk çıkan sesiyle elini bir kez daha gözlerinin üstüne koydu. Daha sonra parmaklarının arasından yine bana bir bakış attığında daha çok güldüm. "Gerçeksin değil mi?"

itiraf | bxbHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin