otuz dört

15.6K 1.5K 533
                                    

Savaş

Beynim o kadar doluydu ki, kendi düşündüklerimin hızına yetişemiyordum. Sanki durmaksızın çalışan saat gibi yeni şeyler düşünüyor ve kuruyordum.

"Dayı dayı! Bak ne yaptım."

Bu işkenceye son veren Yiğit'e minnetle döndüğümde dalıp gittiğim için beni kaşlarını çatarak izleyen ablamla göz göze geldik. Elindeki kahve kupasıyla kapıya yaslanmıştı.

Bugün uçuşu yoktu, hostes olmak onu yoruyordu. Önceden açık kahve olmasına rağmen şimdi rengini açtırdığı için neredeyse sarı olan kısa saçlarını küçük bir topuz yapmıştı ancak ensesinden fırlayan yaramaz tutamları engelleyememişti. Genelde yaptığı hafif makyajını temizlemiş ve üstüne daha rahat olması mazeretiyle benim eşofmanlarımdan birini geçirmişti. Ona fazlaca bol gelen eşofmanı umursuyor gibi görünmüyordu.

Bize doğru adımlamaya başladı ve kahvesini sehpanın üzerine bıraktı. Resim çizen Yiğit'e kısa bir bakış attıktan sonra tekrar bana döndü. Ancak bu kısa zaman içinde yine dalıp gittiğimin ben bile farkında değildim.

Tek bir olasılık vardı.

Taha bir büyücüydü ve beni büyülemişti.

Kafamı karıştırma ve onu aklımdan çıkaramama büyüsü.

Zaten insanın içini görüyormuş gibi bakan mavi gözlerinden belliydi.

Evet evet, kesinlikle bir büyücü olmalıydı.

"Ya da sadece aşık olmuşsundur." Ablamın söylediğiyle korkuyla yerimde sıçradım. Bu hareketime gülen Yiğit'i umursamayarak ablama döndüm.

"Ne?"

"Diyorum ki büyü değildir o, aşktır. Gerçi aşk da bir çeşit büyüdür ya, neyse."

Dediğiyle sesli düşündüğümü bile yeni fark etmiştim.

Utancımı gizlemek amacıyla ellerimi yüzüme kapattım. Oradan yukarı götürerek saçlarımdan geçirdim ve çekiştirmeye başladım. Başım feci bir şekilde ağrıyordu ve bu ağrının sebebi ancak yüz tane Yiğit klonunun kafamın içinde aynı anda zıplamasıyla açıklanabilirdi.

"Gel bakalım sen biraz şöyle." Ablam oturduğu yerden kalkmış ve kahvesini tekrar eline almıştı.

Mavi kupayı saran ince parmaklarını görünce bile kupanın renginden Taha'nın gözlerini düşünüyor olmam sanırım büyülendiğim gerçeğini destekler nitelikteydi.

Ablam parmağıyla kafamı dürtünce yine dalmış olmanın verdiği utançla gözlerimi yumdum ve onu taklit ederek ayaklandım. Ablamın gittiği yere bakılırsa benimle konuşmak istediği belli oluyordu. Kanepenin üstünde duran yeşil polarımsı örtüyü üstüne geçirdi ve balkonun kapısını araladı.

Ayaklarımı sürüye sürüye onu takip ettim ve balkondaki sandalyelerden birine oturdum.

Taha bende kaldığı zamanlar sigara içmeye balkona çıktığımız zaman sandalye yerine geniş mermerin üzerine oturmuştu. Endişelenip oradan inmesini söylediğimde ileri geri sallanarak benim korku dolu yüz ifademi izlemiş ve kahkahalarla gülmüştü.

Ah, ne de güzel gülüyordu.

Kafası arkaya doğru gidiyor ve minik benlerin bulunduğu güzel boynu daha çok ön plana çıkıyordu. Gözleri hafifçe kısılıyor ve dalgalı tutamları yüzünün iki yanına doğru dağılıyordu. Bazense güldüğünde sanki dışarı çıkmak isteyen diline engel olmak ister gibi onu dişlerinin arasına sıkıştıyordu.

Dudakları ise...

"Anlat bakalım, kimlere bu dalmaların?" Balkon mermerinden bakışlarımı çekip yutkunarak ablama döndüm.

itiraf | bxbHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin