elli bir

10.8K 966 277
                                    

Aldığımız her nefesin ardından dışarı verdiğimiz nefes sanki evrenin alırsan vereceksin de deme şekli gibiydi. Cimrilik edip içimizde tutmaya çalıştığımızda başarısız oluyor ve önünde sonunda evrene o havayı üflüyorduk. Peki ya yer yüzündeki her bir canlı nefesini tutarsa ne olurdu? Bizim evrene muhtaç olduğumuz gibi evren de bize muhtaç mıydı?

Nefesimi tutmayı bırakıp kafamı elime yasladım. "Dilara!" Dibimde oturan Dilara'nın kulağına eğilerek bağırdığımda aşırı şekerli kahvesini sıçratacak büyüklükte bir irkilme gerçekleştirdi.

"Ne bağırıyorsun sıçtığımın gerizekalısı?!" Elinde tuttuğu karton bardağını kendisinden uzak tutturarak ayağa kalktı. Kahkahalarla gülmeme engel olamadım. Evet, hâlâ ilkokul çocuğu gibiydim.

"Malsın var ya," Kahveyi sıraya bıraktı ve üstüne bir şey gelmediğine emin olduktan sonra geri oturdu. "Dilara, peçete ister misin?" Bir yanımızda kitap okuyan İlayda bize biraz acıyan gözlerle bakıyordu. "Olur ya." dedi Dilara da kahve olmuş sıraya ve eline bakarak.

O temizlik işlerini hallederken Emir'in yine getirdiği böreğin bitmiş kabına bakıp dudağımı büzdüm. Annesi yapmıştı ve çok güzeldi. Sanırım bu işe iyice alışmaya başlıyordum.

"Ay bana bir daral geldi, çıkalım." Dilara'nın kalçasını dahi kapatan büyük beden polar üstünü ve giydiği kalın tayta baktım. "Yavrum üşürsün ama böyle?"

O da kendisine şöyle bir baktıktan sonra omuz silkti. "Gireriz hemen."

"Pekki," dedim k'ye vurgu yaparken. Ayağa kalktım ve ritmik adımlarla ilerlemeye başladım. Dersimiz her zamanki gibi boştu.

"Ginger nerde?" Kolumu Dilara'nın omzuna atarken sordum. "Derste galiba."

"Sınıfı neydi onun?" dedim aklıma gelen fikirle.

"11-A niye?" dedi gözlerini kısarak. Güldüm ve koridorun sonuna ilerlemeye başladım. Kapıya geldiğimde küçük pencereden içeriye bakıp kimyacının olduğu görüp sırıttım. İkinci sırada oturan ve saçlarını topuz yapmış Ginger'ı gördüğümde sırıtışım daha çok büyüdü. Değişik hareketler yapıp dikkatini çekmeye çalışmaya başladım. O hariç neredeyse herkes bakmaya başladığında göz devirdim. En sonunda yanında oturan kız kime yaptığımı anlamış olacak ki Ginger'ı dürttü. Kızın işaretiyle kafasını yazdığı şeyden anlamayan gözlerle benim tarafa çevirince kocaman gülümsedim. İlkokul çocuğu olmak hoşuma gidiyordu.

Önce şaşırsa da sonra güldü. Hemen Dilara'yı yanıma çektim. O da Ginger'a kalp yapıp öpücük attığında utançla gülümsedi. Ben de başardığım işten ötürü gülünce Ginger kaşlarını çatarak bize kış kış işareti yaptı.

Eş zamanlı olarak açılan kapının suratımıza çarpmasını son anda engelleyecek bir hareket yapıp geri çekildiğimizde Sevgi Hoca kaşlarını çatarak bize bakıyordu. "Nasılsınız hocam? Bir hatrınızı soralım diye geldik." dedim bozuntuya vermeden. Çattığı kaşları yumuşarken içeriden boş bıraktığı sınıf uğuldamaya başlamıştı.

"Dersiniz yok mu sizin?" dedi Sevgi Hoca ellerini önünde bağlayarak. "Yok hocam bizi köle gibi tutuyorlar burada." Dilara da katıldığında güldüm ve yavaş yavaş arkaya doğru adımlamaya başladım. Hoca da güldü ve Dilara da bana katılarak geri çekilmeye başladı. "Kolay gelsin, iyi dersler." dedik beraberce.

Ne kadar da boş anlar yaşamıştım öyle.

"N'apıyoruz lan biz?" Dilara da bunu düşünmüş olacak ki kaşlarını çatarak hayatı sorgular gibi bir ifadeye büründü.

"Yalnız iyi rezil ettik kızı da." dedim gülmeme engel olamayarak. Koluma hafifçe vurdu ama onun da eğlendiğini biliyordum.

Daha sonra bir şey demeyerek bahçeye ilerledik. Banklara oturduğumuzda gerçekten hava buz gibiydi. Kafasını omzuma koydu ve iç çekti.

itiraf | bxbHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin