❧27. BÖLÜM❧

58.1K 2.4K 84
                                    

Merhabalar nasılsınız bakalım?
İyi akşamlar...

Upuzun bir bölümle karşınızdayım umarım beğenirsiniz.

Bölümü okumaya başladığınız zamanı not edin bakalım:)))

Oy ve yorumlarınızı bekliyorum düşüncelerinizi benimle paylaşın çünkü benim için önemli:)

Ailemizin büyümesi için tavsiye etmeyi ve paylaşmayı unutmayın.

Yorumlarda görüşmek dileğiyle ♥

Instagram: elifdrl_

Bu bölüm tüm okurlarıma ithaf edilmiştir:)

Medya: Karahan & Buğlem

***Keyifli Okumalar Dilerim Canlarım Benim***

Ağzımdan çıkacak bir kelimeyi bekleyen silme bakıp derin bir nefes aldım, şimdi bir kaç ay sonrası için düğün günü alalım desem karnımın ortaya çıkmamasıyla foyam ortaya çıkacak, bu da yetmezmiş gibi o süre zarfında evimize dönemeyeceğiz en mantıklı karar yakın bir zaman söylemek olacak.
“Bence en uygunu üç hafta sonra olması, hem o süre zarfında kolum biraz daha iyi olur. Zaten Karahan’ında bir aylık izni var her şey birbiriyle uyumlu olur. Sizce de uygun mu?” diye sordum yandan bakışlar eşliğinde delime bakarken.

Karahan kollarını biraz daha sıkılaştırıp sahiplenici bir şekilde başımın üzerinden öptü, hiç ailelerimizin karşısındayız diye düşünmüyor bile.
“En doğrusunu düşünmüşsün kıymetlim. Yarın gider nikah gününü alırız,” dedi hevesle.
Suçlu bakışlarla ona döndüm, “Hayatım, yarın gün almaya gidemeyiz benim kimliğim evde kalmıştı unuttun mu?”

Hafifçe gülümsedi, “Ben o konuyu hallettim kıymetlim, Nurdan teyzeye ne olur ne olmaz diye yedek anahtar bırakmıştık ya, eve girip senin cüzdanını ve telefonunu alıp hızlı kargoya verdi, yarın sabah elimizde olur,” dedi bilmiş bakışlarıyla.
Vay arkadaş, bir de bu adama deli diyorlar, yemin ederim sulu dere diye susuz dereye götürür geri getirir, net!
Her şeyi benden önce düşünmesine bayılıyorum. Sadece tebessüm ederek cevap verdim.

Zeynep Teyze güler yüzle bakıp, “Her şeyi hallettiğimize göre keyif çayı içebiliriz,” dedikten sonra mutfağa geçti.
“Bende yardım edeyim,” dedikten sonra deli devimin kollarından sıyrılıp mutfağa geçtim.
Zeynep teyze çay bardaklarını hazırlıyordu, bende ikramlıkları tabaklara hazırladım. “Kızım, geç içeri otur ben hallederim,” dese de yardım etmekten geri durmadım. On dakika kadar sonra çaylar servis edilmiş ikramlıklar sehpalardaki yerlerini almıştı. En çokta ortamdaki gerginliğin gitmesine sevindim. Tam delimin yanına oturacağım kapı çaldı, ayakta olduğum için açtım kapıyı Kumru gelmiş.
“Hoş geldin canım,” dedim güler yüzle.
Yüzünü kocaman bir gülümseme kapladı, “Hoş buldum yengelerin gülü, asıl siz hoş geldiniz hatta o kadar iyi oldu ki gelmeniz, ikiyken üç geldiniz çokta iyi ettiniz,” deyip boynuma sıkı sıkı sarıldı.
“Hoş buldum canım, hadi geç içeri,” deyim Kumru’yu içeri gönderdim. Annemlerle selamlaşıp Beril’in yanına oturdu. Tüm aile bir arada olmanın keyfiyle delimin yanına oturdum.

Babam, önce bana kısa bir bakış atıp  Ercan amcaya döndü, “Ercan, madem meseleyi tatlıya bağladık, her şey usulünce olsun diyorum, sen ne dersin?” dedi çayından bir yudum alıp.
“Bu işin usulü nedir Nihat, söyle de bilelim,” dedi temkinli bakışlarla.
“Kızım gelinliğiyle baba evinden çıksın, tamam bazı şeyler için aceleci davranmış olabilirler en azından düğüne kadar babasının evinde olsun. Kız sizin kızınız, oğlan bizim oğlumuz, ortada torunda var, demem o ki yanlış bir şey olmayacak,” dedi kendinden emin bir tavırla.

Daha Ercan amca ağzını açmadan Karahan lafa atladı, “Düğünden bir gün önce gelir sizde kalır, sabahına da gelinliğiyle baba evinden çıkmış olur, daha önce gitmesine gerek yok,” dedi itiraz ederken.
Babam yine uysal bakışlarla bakıp, “Oğlum, fevri davranma, bunu istemek benim en doğal hakkım. Yarın öbür gün sende baba olacaksın, hele bir de kız babası olursan ne demek istediğimi anlarsın. Kız evlat çok başka, insanın kızıyla ilgili hayalleri oluyor. Zaten aylardır yoktunuz, özledik. Düğünden sonra karını alıp gideceksin, ondan sonra anca bayramdan bayrama göreceğiz kızımızı bari evlenene kadar yanımızda olsun,” dedi içtenlikle.

İşin içinde bir bit yeniği olur korkusuyla hemen anneme baktım, kaşıyla gözüyle ip ucu verir diye. Annem heyecanla ve hevesle gülüp göz kırığında bir sorun olmadığını babamın hislerinde samimi olduğunu anladım.

“Nihat amca, aylardır burada olmamamızın sebebi sensin, şimdi burada bana dram yapma. En başından sorun çıkarmasaydın, kızın iki sokak ötede yaşıyor olurdu ve sende istediğin zaman gelip görürdün, kızın senin oyunlarından kaçtı  bilmem farkında mısın?” dedi soğuk kanlılıkla. Söylediği her kelimesinde o kadar haklı ki...
“Özür dilerim hata ettim, böyle olacağını bilsem en başından zorluk çıkarmazdım. Ben bir hata yaptım ve pişmanım, ayağınıza kadar geldim, özür diliyorum oğlum, Laz inadını bırak da affet babanı,” dediğinde babamın ciddi olduğunu anladım.
Üstelik benim onu, affetmemi değil Karahan’ın onu affetmesini istiyordu. Vay be babamda ciddi gelişmeler var...
Deli devim, “Tamam,” dedi ve ayağa kalkıp babamın elini öptü ve yanıma oturdu.

Doğrudan bana döndü, yüzünde isteksiz bir ifade olsa da derin bir nefes alıp, “Kıymetlim, düğüne kadar ailenin evinde kalmak ister misin?” diye sordu. Bakışlarından gitmemi istemediğini anladım, yine de az önce kucağıma attığı bombayı unutmadığım için, onun yaptığı gibi elini sıkıca tutup, “En doğrusunu sen bilirsin hayatım, kararı sana bırakıyorum,” deyip hafifçe tebessüm ettim.
Ercan amca ve Zeynep teyzeden taktir dolu bakışlar aldığımda doğru cümleleri kurduğunu anladım.

Neticede onun çocuğunu taşıyorum, onun rızası olmadan bir yere gidemem, hele ki sırıtık Engin gibi bir gereksiz ortalıklarda gezinirken. Hoş yediği dayaktan sonra pek gezinemez ama işimi sağlama almam lazım.
Ben gitmek istiyorum derim başıma bir iş gelir, işte o zaman delimin dilinden kurtulamam. Kararı kendi versin en doğrusu bu. Deliyle uğraşmaktansa çalıyı dolaşmak en iyisi...

Seslice yutkundu, o kadar zaman birlikte uyumuşken daha bir gece bensiz uyuyamayıp başımda beklerken üç hafta nasıl bensiz kalacak bilemiyorum yani?
Babamla aralarını yeni düzeltmişken gitme diyemez ama git de diyemiyor...
Derin bir nefes alıp, “Düğünü bu Pazar yaparsak gidebilirsin kıymetlim,” demez mi?
“Hayatım, şurada Pazar gününe kaç gün kaldı Allah aşkına? O kadar erken olmaz,” dedim yandan yandan bakarken.

Zeynep teyze sağ olsun hemen araya girdi, “Oğlum o kadar kısa zamanda hiç bir şey yetişmez, kız Fizan’a gideceğim demiyor ki beş sokak ötede annesinin yanında kalacak. Az biraz sık dişini düğüne kadar da özleyin birbirinizi, zaten gündüzleri yan yana olursunuz,” dediğinde Karahan’ın annesine bir bakış attı ki yutkunma ihtiyacı hissettim.
Annem hafifçe boğazını temizleyip, “Oğlum, gece gündüz fark etmez sana kapımız hep açık, bak içine sinsin diye söylüyorum, evin yedek anahtarını sana vereyim, kapıyı çalmadan istediğin şekilde çat kapı gel, senin evin nasılsa,” dedi yumuşacık bir tonla. Özledi tabi kızını...

Karahan yine kararlılıkla bakıp, “Olmaz Nermin teyze, karımdan çocuğumdan o kadar zaman uzak kalamam,” dedi itiraz ederken.
Zeynep teyze derin bir nefes alıp, “Bana bak deli uşak! Yeminle yaşına başına, boyuna postuna bakmam alırım ayağımın altına. Eee sendeki Laz damarıysa bende ki de Laz damarı! Bu kız annesinin yanında kalacak işte o kadar. Farz et ki anasını babasını ziyarete geldi. Sık dişini otur aşağı, beni de delirtme,” diyerek bir buçuk metre boyuyla koca oğluna azar çekti. Üstelik o haliyle o kadar şeker duruyor ki anlatamam...
“Anne olmaz dedim işte uzatma!”

Zeynep teyze, “Olacak dedim bitmiştir!” dedi ayağını serçe yere vurdu. Tam bana göre bir kayınvalide az biraz inatçı, biraz deli, çokça güler yüzlü...
Sözün özü annem ve Zeynep teyze, deli devimin ağzından girdi burnundan çıktı ve onu ikna etmeyi başardı. Gerçi ikna olması biraz zaman aldı ama ikna oldu.

Karahan sırf annemlere saygısından, “Tamam, düğüne kadar ailesiyle yaşasın,” dediğin de rahatsız olup itiraz ettim, biliyorum ben delimden ne zaman ayrı kalsam başıma bir iş geliyor. Delimin kulağına eğilip, “Hayatım, sen kabul etmezsin diye kararı sana bırakmıştım neden kabul ettin ki? Annemi ve kardeşimi özledim ama babam sorun çıkarır diye korkuyorum biliyorsun sağı solu belli olmuyor,” dediğimde tek nefeste cevap verdi, “Kim olduğuna bakmam, seni benden uzak tutarsa leşini sererim,” dedi net bir şekilde.
Ailemle zaman geçirmeyi en çok ben isterim ama ister istemez korkuyorum, Karahan da annemler bu kadar ısrar edince mecbur kabul etti, hayırlısıyla şu günleri atlatsak daha ne isterim...

Şuan ise babamın arabasında, kardeşimin yanında evimize doğru gidiyorum, bu sabah şu duruma geleceğimi söyleseler hayatta inanmazdım.
Deli devim, iki kadının inadına ve ısrarına dayanamayıp beni annemlere gönderecek, valla olacak şey değil... Yani sabah buna bu şekilde cevap verirdim ama şimdi düşüncem çok değişti. Baya baya ailemin evine gidiyorum, onca zamandan sonra delimden ayrı kalmak kolay olmayacak üstelik daha telefonum bile yok...

Araba durunca düşüncelerimden sıyrıldım ve arabadan indim. Gözüm evimize takıldı bir an. Sanki hiç gitmemişim de hep buradaymışım gibi bir his büründü benliğimi. Annemlerin peşine takılıp eve geçtim, içeri girdiğim ilk an burnuma dolan kokunun tanıdıklığıyla gevşediğimi hissettim.
Hep birlikte salona geçince annem tekrar sıkı sıkı sarıldı, “Evine hoş geldin kızım,” dedi tıpkı sınav haftasından sonra evime dönmüşüm gibi.

Halbuki okulum biteli aylar oldu ve ben okul tatilinde evime dönmedim. Zaten içimde anlam veremediğim bir yabancılaşma duygusu var. Evi, kokusunu tanıyorum ama bir şeyler eksik...
Ailemin evine misafir gelmiş gibiyim, hoş öyleyim de zaten. Belli bir süre kalıp evime döneceğim.

Annem ve kardeşime olan özlemim çok başka boyutlarda ama nedense burayı evim gibi hissetmiyorum bir şeyler eksik...
Mesela portmantoda asılı duran ceket, daha kapıdan girerken hissetmem gereken ama hissedemediğim delimin kokusu, kapının karşısına eve girildiğinde ilk bakılan yere astığım tablo eksik mesela...
O tabloyu yapmak için ne uğraş vermiştim, deli devim yine tutturmuştu Bordo Mavi diye, oysa ben kırmızı ve gri olsun istemiştim. En sonunda dediğini yaptırdı, ikimizde ellerinizi boya dolu kaplar batırdık, ben bordo delim mavi, ellerinizi yan yana getirip bembeyaz tuvale izini çıkardık.
Tabi delimin de özel isteğiyle el izlerimizin etrafını parmak izlerimizle süsledik. En nihayetinde çerçeveletip evimize gelen herkesin rahatlıkla görebileceği yere kondurmuştuk.
Evim, diyebilmem için daha pek çok eksikliğin tamamlanması gerekiyor, işte tamda bu sebepten ötürü ben burada misafirim...

Bir süre karşılıklı oturduk, Beril, okulundan ders yoğunluğundan ve arkadaşlarından söz edip gece yarısına kadar susmadı. En sonunda çenesi yoruldu da yatmaya gitti ancak o zaman odama geçebildim.
Odam bıraktığım gibi değil daha toplu ve düzenliydi. Beril’in, babamın eşyalarımı camdan attığını söylediğini hatırlıyorum. Muhtemelen annem evden ayrılmadan önce eşyalarımı toplayıp eski haline getirmeye çalışmış.

Yatağımın kenarına oturdum uykum var ama içinden uyumak gelmiyor. Oysa delime sarılıp ne güzel uyurdum şimdi burada olsaydı.
Üzerimi değiştirip yatağıma kıvrıldım gözümden uyku aksa da uyuyamadım. Gözümde bir dejavu canladı, babam beni evlendirmek istediğinde de uyuyamamıştım tek farkla, o zaman ağlamaktan uyuyamamıştım şimdi ise sevdiğim adamın kokusu olmadığı için uyuyamıyorum.

Aklımda deli devimle yaşadıklarımla yatakta döndüm durdum. Sabahın altısında kapımız çalmaya başladı, o an bir panik yataktan kalktığım gibi kapıya koştum.
Annemleri de uyandırmamak için hemen açtım kapıyı, karşımda delimi görünce anlık rahatlama yaşadım.
“Günaydın hayatım, hayırdır sabah sabah deli mi dürttü,” desem de onu karşımda görmek daha şimdiden iyi hissettirmişti.

Yüzünde gülümseme ile, “Dedin bir şey de ne dedin acaba? Deli deliyi dürter mi hiç?” dedikten sonra beni kendine çekip sıkıca sarılıp başımın üzerinden öptü. Tabi bende sıkıca sarıldım.
Tam da o sırada kapı sesini duyan annem ve babam yanımıza geldiler.
Babam uykulu sesiyle homurdanıp, “Hayırdır inşallah çocuklar, sabahın kör vaktinde, bıraksaydınız da kargalar kahvaltılarını yapsaydı,” dedi bize bakarken.
“Nihat amca rahatsız oluyorsan ben karımı alırım, geldiğim gibi giderim,” dedi fırsattan istifade.
“Olur mu öyle şey? Geçin bakayım içeri sabah serinliğinde dışarıda durmayın,” dedi. İçeri geçip karşılıklı oturunca, “Kıymetlim, sen üzerini değiştir gel,” dedi vakit kaybetmeden.
“Oğlum önce iki lokma bir şey yeseydiniz, daha saat kaç ki? Bu saatte hiç bir yer açık olmaz,” dedi annem.
“Nermin teyze, birlikte kahvaltı edelim diye erken geldim. Buğlem’le işlerimiz var,” dedi itiraz kabul etmeyen sesiyle.
“Tamam o zaman ben üzerimi değiştirip geliyorum,” dedim ve hemen odama geçtim. Dün elimi kolumu sallayarak ailemin evine geldiğim için dolabımda bulunan kıyafetlerimi giymekten başka şansım yok.

Boydan yazlık, beyaz üzerine kırmızı çiçekli elbisemi giydim ve odadan çıktım. Yanıma alacağım bir çantam bile olmayınca, daha doğrusu çantamda koyacak telefonum bile olmayınca çok boş hissettim kendimi.
“Hayatım, çıkabiliriz ben hazırım.”
“Çıkalım güzelim,” dedikten sonra annemlere döndü, “Tekrar hayırlı sabahlar,” dedikten sonra elimi sıkıca tuttu. Ayakkabılarımızı giydiğimiz gibi evden çıktık.

Arabanın yanına gelene kadar elimi bırakmadı, arabaya binince de yanaklarımı öpüp, “Özledim,” dedi. “Bende özledim de şimdi nereye gidiyoruz sen onu söyle bakalım?”
“Valla seni bilmem kıymetlim, dün gece gözümü bile kırpmadım, sözün özü sende izin verirsen biraz uyumak istiyorum sonra gün almaya gideriz,” dedi dudaklarımdan kısacık bir öpücük çaldıktan sonra.
“Uyumak için size mi gideceğiz?”

“Gidelim de sonra annemin dilene sakız olalım, yok olmaz. Dün siz gittikten sonra tutturdu ‘Kudurdun mu, Buğlem kızımı, anasının babasının yanında bir rahat bırakmadın,’ demekle kalmadı adımı bir de kuduruğa çıkardı,” dediğinde bir yandan da arabayı çalıştırdı. Tabi ben durur muyum bastım kahkahayı, “Kuduruk ha valla çok iyiymiş...”
“Hiç dalga geçme yeni gelin, senin de bir adın var,” deyince gülümsemem yüzümde takıldı kaldı.
“Zeynep teyze bana ne dedi ki?” dedim merakla.
Muzip bakışlarla bakıp, “Bilmem belki uykumu aldıktan sonra söylerim,” dedi oyunbaz bir sesle.
“Karahan, ya ben merak ederim.”
“Güzelim bende merak etmeni istiyorum ya zaten.”
“Karahan! Çok kötüsün.”
“Uykum var ömrümün güzel kadını, hep ondan yoksa söylerdim,” dese de bana pek inandırıcı gelmedi.
Gözlerim araba kullanan delimin üzerimde Aksaray’da günlük kiralanan evlerden birine geldik, daha önce günlük kiralanan ev diye bir şey duymamıştım ne yalan söyleyeyim. Aman iyide oldu. Benim deli devim, yanıma gelmeden önce eve gelip etrafı kontrol etmiş, yatağın çarşaflarını bile değiştirmiş. Düşünceli devim benim...

Dün gecenin uykusuzluğu olacak herhalde Karahan’ın telefonuna alarm kurup yatağa geçtik. Delimin göğsüne yatacakken o benden önce davranıp, başını boynuma gömüp elini de karnımın üzerine getirip sıkıca sarıldı.
Zaten sonrasında gözlerimi kapattığım an uykuya dalmışım.
Öyle derinlemesine uyumuşum ki telefonun alarm sesini bile duymadım. Delimin yanağıma kondurduğu öpücüklerle gözlerimi açtım.

“Sevdiğim,” dedim mırıltılı sesimle.
“Senin sevdiğim diline kurban olurum ben altın saçlım,” dediğinde istemsizce sırıttım.
“Giderek kendinizi aşıyorsunuz efendim,” dedikten sonra yataktan doğrulup, delimi öptüm.
“Güzel uyuduk ama çoktan öğlen oldu bir şeyler yiyip işlerimizi halletmemiz gerekiyor kıymetlim,” dedikten sonra beni kucağına aldığı gibi salon olduğunu var saydığım yere götürdü.
“Kahvaltıda yemeyi en çok sevdiğim şey hamburgerdir zaten,” dedim kıkırdarken.
“En hızlı bunu buldum güzelim, sabah kahvaltına engel olduğum için bir an önce bir şeyler yemen gerektiğini düşündüm.”
“Kurt gibi açım, iyi düşünmüşsün,” dedikten sonra yemeğimizi yedik.

Evdeki kişisel eşyalarımızı toplar toplamaz belediyeye geçtik. Vesikalık fotoğraf, sağlık raporu falan istendi. Gerekli olan şeyleri öğrendikten sonra kargoya geçtik ve Nurdan teyzenin gönderdiği cüzdanımı ve telefonumu aldık.
Buraya gelmeden önce delim, sırıtık Engin’in mesajını görüp sinirden telefonumu duvara fırlattığı için yeni telefon almak zorundayız.

“İyi parçalamışsın deli devim,” dedim ikiye ayrılan telefonuma kısa bir bakış atarken.
“Sinirlenince gözüm döndü, ama en güzelinden bir telefon alırız. Hatta hemen alalım,” der demez yol kenarındaki telefonculardan birine girdik.
Bana sadece modelini beğenip beğenmediğimi sordu, fiyatını bile önemsemeden kendi kullandığı telefonun aynısının gümüş renklisini aldı ve dükkandan çıktık.
Çarşı içindeki fotoğrafçıya gidip, vesikalık fotoğraf çektirdik ve en kısa zamanda almak istediğimizi söyledik. Görevlide en erken bir saate halledebileceğini söyledi. Bir saate kadar bizim hastane işlerimiz ancak biter zaten.

İşlerimiz hızlı ilerlesin diye Aksaray’da bulunan özel hastanelerden birine gitmeye karar verdik. Malum, bugün düğün tarihini alabilmemiz için mesai saatini geçirmememiz lazım.
Çok değil on beş dakika sonra hastanenin bahçesindeydik. Bir heyecanla arabadan inip delimin koluna girdim.

“Rüyada gibiyim kıymetlim,” dedi yüzünden eksik etmediği gülümsemesiyle.
“Sorma hayatım sorma ben daha fenayım,” dedim aynı samimiyetle.
Hastanenin içine girdiğimizde doğruca danışmaya geçtik, “İyi günler biz evlilik için gerekli olan sağlık belgesi almaya geldik,” dedi delim.
Görevli tebessümle, “Kimliklerinizi alabilir miyim?” diye sordu. İkimizde kimliklerimizi danışmadaki görevliye uzattık. Bazı işlemlerden sonra, sırayla kan alma birimine ve Akciğer röntgeni için röntgen katına gitmemiz gerektiğini belirtti.
Kan alma birimine gidip kan verdikten sonra röntgeni çektirdik ve sonuçlar çıkana kadar hastanenin bahçesine geçtik.

“Şaka Maka evleniyoruz,” dedi kantinden aldığı kahveleri önümüze koyarken.
“Delim bu işin şakası falan kalmadı, bildiğin belgeleri tamamlıyoruz, röntgen çektirdik hatta kan bile verdik,” dedim kahveden bir yudum aldım ama yutamadım.
Yutamamamın sebebi sıcak olması değil, bizim yaptığımız koca hatadan kaynaklanıyor.
“Karahan, biz kan verdik,” derken bedenim anında kaskatı kesilmişti.
“Ne oldu kıymetlim bir sorun mu var?” derken telaşlı bakışları beni buldu.
“Sorun ne demek Karahan, felaket! Ben az önce kan verdim, yapılan testlerin sonunda hamile olmadığım ortaya çıkacak, bundan ala sorun mu olur, babam gerçeği öğrenirse gözümün yaşına bakmaz,” dedim gözlerimden geçen korkuyla.

****

Yeni bölüm Allah’ın izniyle Perşembe günü gelecek canlarım benim.

Bölüm nasıldı?

Sizce Zeynep Teyze, Buğlem’imize nasıl bir lakap takmıştır?

Karahan, ne yapar dersiniz?

Sizce gelecek bölümde neler olacak?

Sizi seviyorum.

Elif Diril.

PEK KIYMETLİM Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin