Merhabalar nasılsınız bakalım?
Misafiri eksik olmayan bir evde ne yapamazsınız?
Bende sizi bir soru... İsteyen cevaplasın ve yorumlarda görelim;)
Bu bölümden sonra olaylar olaylar:))))
Oy ve yorumlarınızı bekliyorum düşüncelerinizi benimle paylaşın çünkü benim için önemli.
Yorumlarda görüşmek dileğiyle ♥
Medya: Buğlem
***Keyifli Okumalar Dilerim Canlarım Benim***
Öyle bir an gelir ki hislerini kelimelere dökemezsin, mutlusundur ama ne söylersen söyle yetersiz kalır. Karahan’ı öpmekte aynı duyguları hissetmekte eş değer. Kalbimin atışını değiştiren öpücükten sonra ne kadar zaman geçti bilmiyorum ama başım Karahan’ın boynuna gömülü halde sesimi bile çıkarmadan yattım.
Karahan’ın, elini saçlarımda usul usul koşarken uyuduğumu düşündüğüne eminim, öpücükten sonra kafamı nasıl boynuna gömdüysem o halde durmaya devam ediyorum.
Bir zaman sonra Karahan’ın saçımı okşayan eli durduğunda uyuduğunu anladım. Tüm günün yorgunluğu ve hissettiğim deli gibi uyku hali Karahan’ı öptükten sonra buhar olup uçtu.
Onca ağrıya ve yorgunluğa rağmen sabaha kadar uyuyamadım, odanın içi yavaş yavaş aydınlandı. Karahan kıpırdanmaya başlayınca yavaşça gözlerimi kapattım, uyumuş gibi yapsam daha iyi olur.
Karahan kendini hafifçe geriye çekip, alnından öptü, “Asla, bir daha asla zarar görmene izin vermeyeceğim. Özür dilerim hatunum, senden ve gelecekte doğacak çocuklarımızdan... Canımdan öte sevdiğimi koruyamadım ama bir daha asla bu gibi durumla karşılaşmayacağız,” diye fısıldadı güç bela duyulan sesiyle.
Aç önce gelecekte doğması muhtemel çocuklarımızdan söz etmiş olamaz değil mi?
Ortada fol yok yumurta yok! Benim delim doğmamış çocuğuna don biçiyor...
Bir de çocuklar? Bir tane de değil...
Ben gözlerimi açana kadar alnımdan kaç defa öpüp özür diledi hatırlamıyorum bile. Gözlerimi açıp da merhametle saçımı okşayan delime baktım.
“Günaydın balım,” deyince tek kaşım havada bilmiş bilmiş baktım.
Kıymetlim, güzelim, hatunum şimdide balım... Dur bakalım bu sevgi sıfatları daha ne kadar uzayacak?
Bence bu kelimeleri belli duygu durumlarında kullanıyor ve benim bunu çözmem lazım.
“Günaydın delim de, balım demek nereden aklına geldi?” diye sorduğumda doğrudan dudaklarıma bakmasıyla sağlam elimle göğsüne vurup arkamı döndüm, “Utanmaz,” dedim yumuşak bir tonla. Kızmak gibi değil de daha çok flört etmek gibiydi.
Ellerini belime dolayıp beni kendine çekti ve çenesini omzuna dayadı, “Öperken öyle demiyordun ama,” dedi keyifli bir sesle.
“Ya Karahan!” dedim mızmız bir sesle.
“Ay benim hatunum utanır mıymış?” dedi keyifli sesiyle.
“Ama ya...” dedim dudaklarımı büzerken.
Şu cümlesiyle bile beni utandırmayı beceriyor.
Şakağımdan öpüp derince nefes aldı, “Acaba diyorum, ben balımın tadına istediğim zaman bakabilir miyim?” öyle muzip bir tonla sormuştu ki şaşkınlıkla bakakaldım.
Tek kaşımı havaya kaldırıp, “Bilemiyorum yani,” dedim imalı bir şekilde.
Benden cesaret almış gibi saniyelik bir sürede dudaklarını dudaklarıma değdirip çekti, “Bunu günaydın öpücüğü olarak kabul ediyorum balım,” dedikten sonra iyice sarmaladı.
“Karahan işe gitmen gerekmiyor mu?”
“Senin iyileştiğine inanana kadar izin aldım. Ne zaman senin iyi olduğuna inanırım o zaman çalışmaya devam.”
“Ama sonradan yine sıkışacaksın, işler birikecek. Geç geleceksin, Pazar günü iznin olmayacak... İzin falan kabul etmiyorum işine gideceksin.”
“Sende gelirsen giderim,” dediğinde kafamı boynundan çıkarıp doğrudan gözlerine baktım. Son derece ciddi görünüyor.
“Nasıl yani? Ben senin iş yerinde ne yapacağım ki?”
“Ne zamandan beri düşünüyorum, hazır okul defteri de kapanmışken ve daha iş bulamamışken gel benim yanımda çalış,” dediğinde içinden bir kahkaha attım.
“İlahi delim, benim ne işim var sizin iş yerinde? Ne inşaattan anlarım ne proje çiziminden... Ha dersen ki gel bizim betonların boyaların kimyasına bak ve insan üzerine etkilerini araştır bak onu yaparım fakat daha ötesi olmaz ki,” dedim sakin ve yumuşak bir tonla.
Söylediğim en ufak bir kelime çok ters tepki yaratabilir, beni yanlış anlamasını istemiyorum. Sanırım bu durumu daha iyi anlatamazdım.
“Ben hafta içi gerçekten yoğun oluyorum, toplantılar, notlar, düzenlemeler, çizimler, arazi kontrolleri, şantiye... Nereden baksan dört kişinin yapacağı işi, bir başıma yapıyorum. Yanıma bir asistan lazım ama ben kimseyi yanımda istemiyorum, tabi senden başka kimseyi. Şimdi farklı bir hanım, asistan olarak yanımda işe başladığında, benimle sık sık zaman geçirmesi gerekecek, hani benim umurumda olmaz da belki sen istemezsin,” dedi alttan Altan nifak tohumları serpiyor ve beni can evimden vuruyor.
Vay uyanık vay!
Kıskanacağım gün gibi ortada ve yaptığı uyanıklıktan başka bir şey değil.
“Hoşuma gitmese de bu senin işin neticede, saygı göstermem gerekiyor hem benim sana güvenim tam,” dedim zor olsa da rahat bir tavır sergileyerek.
“Yani diyorsun ki, benim bir hanımla gün boyu zaman geçirmem senin için sorun değil?” dedi sorar gibi.
“Nasıl zaman geçirdiğine bağlı tabi, gününüz çalışmakla geçiyorsa sorun olmaz. Ama çalışmak dışında bir şey yapıyorsanız ikinizin de gözlerini oyar eline veririm ve hiç umursamam.”
“Tabi genel olarak çalışırız da, bunun iş yemeği var, iş seyahati var, zorunlu arazi gezisi var, var da var...” derken inadına inadına üzerime geliyordu.
“O kolay canım, iş seyahati kafadan iptal, asla şehir dışına gidemezsin! Arazi gezisinde yanınızda başkaları da olacak, iş yemeğini baş başa yiyecek haliniz de yoktur diye tahmin ediyorum,” dedim birazda kendi kendime konuşurken gibi.
“Orasını bilemem artık. Yoğunluktan ofisimde birlikte yemek yemek zorunda kalabiliriz hatta muhtemelen sık sıkta baş başa kalacağımız için bu yemek konusu kaçınılmaz olacaktır,” dediğinde yemin ederim kanım kaynadı.
O kadar zeki bir adam ki hangi kelimeleri kullanacağını daha en başından biliyor ve beni ruhen etkisiz hale getiriyor.
Diğer yandan ben Biyoloji öğretmeniyim ya da biyokimya çalışanı, ben ne anlarım asistanlıktan.
Asistan olmak istesem üniversitede kalır alanımla ilgili asistanlık yapardım, bir kere ben beceremem ki...
“Tabi sende haklısın delim, iş arkadaşınla yemek yemen kadar doğal bir şey olamaz. Neticede bizde öğretmen arkadaşlarla kahve içiyorduk,” desem de içimde bir kurt peyda oldu.
Şu imalardan sonra mantıklı düşünmem beklenemez zaten.
“Yani benim yanımda çalışmayacaksın.”
“İşlerimiz ortak olsa çalışırdım ama çok farklı kulvarlardayız delim,” dedim yumuşak bir ifadeyle.
“O zaman ben kendime asistan bakayım,” derken gözleriyle tüm ifademi inceliyor ve analiz yapıyordu.
“Tabi canım bak en doğal hakkın ama asistanı hem cinsin olsun,” dedim kararlı bir ifadeyle.
Neden asistanın kadın olması konusunda ısrarcı ki?
“Şirket prensibi gereği, kadın personel seçmeliymişim, yoksa o kadar zamanda kırk tane asistan burdum. Eğer asistanımı özel olarak belirlemezsem üniversite öğrencilerinden biri olacak,” dediğinde midemde bir ekşime oluştu.
Bu duygunun bu kadar kötü olacağını tahmin bile edemezdim. Kıskanırken elinden bir şey gelmemesi...
Doğal olarak gerildim, Karahan’ın kolları bedenime sarılı olduğu için gerildiğimi hemen anladı.
“Neden üniversite öğrencisi?”
“Şirket, bölümünde dereceye girmiş öğrencilere burs imkanı tanıyor ve staj durumlarıyla ilgileniyor. Benim için asistan çoktan seçildi ama çalışmayı kabul etmediğim için bekletiliyor. Sanırım başka şansım kalmadı,” dedi son cümleyi öyle bir tonla söyledi ki bir an kararından cayacaktım.
Evde dip dibe, işte dip dibe başta süper bir fikir gibi gelse de ciddi anlamda sorunlara neden olabilir.
Fazla muhabbet tez ayrılık getirir diye boşa demiyor büyüklerimiz... İş stresi bile kavga etmemize sebep olabilir.
Başımı boynuna gömüp kokusunu derince içime çektim, “Seni kıskandığımı inkar etmeyeceğim. İçim içimi yiyor ama üzgünüm delim, kendine başka bir asistan bulmalısın ama lütfen beni yanlış anlama,” dedikten sonra boynuna minik bir öpücük kondurdum ve sözlerime devam ettim. “Benim derdim seninle çalışacak olmam değil, benim derdim kendi alanımda gelişmek, belki bir araştırma grubuna katılırım, belli mi olur vatana millete yararlı bir şeyler bulurum. Ya da bilinçli öğrenciler yetiştiririm. Sadece bunca yıl okumuşken mesleğimin gereğini yapmak istiyorum.”
Tabi bu demek değildir ki seni boş bırakacağım Karahan bey...
Asla boş bırakmam gerekirse gelir o kıza senin kiminle beraber olduğunu kanıtlarım. Hatta bir güzel aklını alırım, tek derdi okulu olur...
Uzunca bir süre tek kelime etmedi, boş boş yatmak ve dün gece uyumamış olmak hesaba katılınca uyku bastırdı.
Belki de öpücükten sonra Karahan’ın tepkisini merkezi ettiğim için uyuyamadım.
“Bir daha ki iş yerini ben seçeceğim, tabi ki yeni işin senin mesleğine uygun olacak,” bunu söylerken sorar gibi değildi net olarak kararını belirtiyordu.
“Senin dediğin gibi olsun delim ama bu seferde, işten çıkacaksın, dersen beynini laflarımla kemiririm haberim olsun, baştan uyarıyorum.”
“Merak etme kıymetlim, asla böyle bir istekle gelemeyeceğim bir iş bulacağım,” dediğinde öylesine kendinden emindi ki bende jeton düştü.
“O işi çoktan buldun değil mi?” diye sordum şüpheci bir tavırla.
“Her zaman ikinci bir planım vardır,” dedi kocaman gülümsemesiyle.
“Demek öyle...”
“Mesleğini sevdiğini biliyorum sadece şansımı demek istedim. Eh inatçı hatunumdan beklediğim bir davranıştı.”
“O hatunun seni yesin delim,” dedikten sonra utanmayı bir kenara bırakıp dudaklarına yakın bir yerden öptüm. Gülerek geri çekilmiştim ki karnımdan sesler gelmeye başladı.
Karahan kocaman gülüp, “Anlaşılan çok oyalandık,” dedikten sonra göbeğimi geceliğimin üzerinden öpüp odadan çıktı. Ama ben uzunca bir süre göbeğimde hissettiğim öpücüğün etkisinde kaldım.
Sanki hamileymişim de bebeğini öpüyormuş gibi hissettim. Sanki bebeğimiz varmış gibi...
Hislerimi bölen Karahan’ın telefonu oldu, normalde asla kimsenin telefonunu karıştırmam ama Karahan sıradan biri değil.
Mutfakta olduğu için çalan telefonunu duymayan delimin, komidinin üzerinde duran telefonu alıp arayana baktım ve o an başımdan aşağı kaynar sular döküldü...
“Karahan!” diye nasıl bağırdıysam karnıma ağrı girdi. Karın kaslarımı zorladım anlaşılan.
Bağırışımdan sonra Karahan’ın bir odaya girişi var ki anlatamam...
Yüzünde korku ve telaşla paldır küldür içeri girdi, karnımdan gelen gurultudan sonra kahvaltı hazırlamaya gitmişti. Şu halim nasılsa panie yanıma geldi.
“Ne oldu kıymetlim, yaraların mı acıyor?”
Evet ama görünmeyen yaralarım.
Elimdeki telefonu görebileceği bir şekilde havaya kaldırdım, sonlanan arama tekrar edince arayanı gördü.
“Karahan! Merak ediyorum, ‘Aşkım O.’ Kim? Aşkım Oya falan mı?” diye sordum çoktan yattığım yerden kalkıp karşısına dikilmiştim.
****
Yeni bölüm Allah’ın izniyle Cumartesi günü gelecek canlarım benim.
Bölüm nasıldı?
Sizce neler olacak?
Bu arayan kim dersiniz?
Sizce Buğlem ne yapmalı?
Karahan ne tepki verir?
Sizi seviyorum.
Elif Diril
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PEK KIYMETLİM
Romance(Pek Kıymetlim adı ve konusu bakımından ilk kitaptır.) Aşkın en "Deli" hali... O akşama kadar gerçekten çok mutluydum, okulumu bitirip evime dönmüştüm ve düşünmemi gerektirecek hiç bir derdim yoktu. Şey demişti Ercan amca, "Senin kızın olmasaydı, be...