Merhabalar nasılsınız bakalım, iyi geceler.
Yeni bölümle karşınızdayım umarım beğenirsiniz.
Oy ve yorumlarınız için çok teşekkür ederim iyi ki varsınız.
Desteklerinizi eksik etmeyin.
Oy ve yorumlarınızı bekliyorum düşüncelerinizi benimle paylaşın çünkü benim için önemli.
Yorumlarda görüşmek dileğiyle ♥
Instagram: elifdrl_
Medya: Buğlemsizlik başına vurmuş olan Karahan...
***Keyifli Okumalar Dilerim Canlarım Benim***
“Sorun ne demek Karahan, felaket! Ben az önce kan verdim, yapılan testlerin sonunda hamile olmadığım ortaya çıkacak, bundan ala sorun mu olur, babam gerçeği öğrenirse gözümün yaşına bakmaz,” dedim gözlerimden geçen korkuyla.
Foyamızın ortaya çıkacağı düşüncesiyle gerim gerim gerilirken, Karahan’ın sakin bakışları sinirimi bozmaya yetti.
“Hayır yani neden bu kadar rahatsın anlam veremiyorum?”
“Kıymetlim, sorun ettiğin şeye bak, ayrıca ben o işi hallettim merak etme,” dedi rahat bir şekilde kahvesini içerken.
“Nasıl yani, sen bunu önceden düşündün mü?” diye sordum merakla delimi incelerken.
“Daha pek çok şeyi en ince ayrıntısına kadar düşündüm, sen merak etme. Seni bulmuşken kaybetmeye hiç ama hiç niyetim yok güzelim,” dedi kendinden emin bir şekilde.
“Peki hamilelik işini nasıl hallettin?”
“Üzümünü ye bağını sorma kıymetlim,” dedi rahat bir şekilde. “Hem ayrıca boşuna evham yapıyorsun kimse senin hastanedeki test sonuçlarının peşine düşmez. Diyelim ki o piç bunu araştırmaya kalktı, o iyileşene kadar sen çoktan karım olmuş olursun,” diyerek tamamladı sözlerini.
“Hayatım, ben onu düşünmedim ki, babamın belediyede çalışan arkadaşları var, hatır gönül ilişkisine bizim dosyalara anında erişir. Belediyedeki görevlilerin çoğunun çocuklarına öğretmenlik yapmış olma ihtimalinden söz etmiyorum bile,” dedim hala hissettiğim gerginlikle.
“Demek Nihat amcanın da tanıdıkları var, iyiymiş. Ama her daim ondan beş adım öndeyim, bu nedenle korkmana gerek yok, sakin ol,” dedi içimi ısıtan gülümsemesiyle.
“Öyle olsun bakalım. Bu arada işler yüzünden arada kaynadı ama unuttum sanma, Zeynep teyze bana ne kulp buldu? Oğluna kuduruk dediğini düşünecek olursak bana ne demiş olduğuna akıl sır erdiremiyorum. Artık ne dediğini söyleyecek misin?” diye sordum merakla yerinden kıpırdanırken.
“Kendi kulaklarında duymanın tercih ederim,” dedi manidar sırıtmasıyla birlikle. Böyle yaptıkça daha çok merak ediyorum.
“Meraktan çatla diyorsun yani ama ben bunun acısını çıkarırım,” dedim yandan bakış eşliğinde.
Meraklandırmaksa meraklandırmak hem de sonuna kadar...
Bu oyun iki kişide oynanır delim...
Çıkan sonuçlarımızla birlikte sağlık raporumuzu ve fotoğraflarımızı alıp belediyeye geçtik ve en nihayetinde nikah için gün aldık. Ayrıca nasıl halletti bilmiyorum ama kan sonuçları kısmında hamile olduğuma dair bir ayrıntıda vardı.
Karahan, nikah gününe karar verirken tabi ki de uslu durmadı üç hafta demiş olmamıza rağmen, tam olarak üç hafta sonraya gün alamadık, on sekiz gün sonraya ancak ikna edebildim.
Neyse buna da şükür, birlikte yemek yedikten sonra istemeye istemeye beni evime kadar getirdi.
“Güzelim, dikkat et kendine, yanlış bir şey olduğunu sezersen hemen beni ara veya mesaj at anında yanına gelirim,” dedi ben arabadan inmeden.
“Tamam hayatım sen merak etme,” dedikten sonra usulca yanağından öpüp arabanın kapısını açtım.
“Seni seviyorum,” dediğinde bir ayağım çoktan dışarıdaydı.
“Bende seni seviyorum delim,” dedim ve “Zeynep teyzeleri selam söylersin,” diyerek sözlerini noktaladım.
Arabadan indim ve doğruca eve geçtim, ben eve girene kadar da kapının önünden gitmedi düşünceli delim benim...
Eve geldiğimde ilk işim, delime sarılıp uyumak dışında olanları anneme anlatmak oldu. 21 gün yerine 18 gün sonra nikah masasına oturacağımı duyunca iyiden iyiye telaş yaptı.
Neymiş bu kadar kısa zamanda hiç bir şey yetişmezmiş... O kadar dedim bizim her şeyimiz var çeyize falan gerek yok diye ama dinleyen kim?
Akşam yemeği vakti gelene kadar annemle uzun uzadıya sohbet ettik akşam babam ve kardeşim eve gelince ailecek sofraya oturduk.
Şaşırtıcı bir şekilde ailemle yemek yemeği bile özlediğimi fark ettim.
Babam kaşığını tabağın kenarına bırakıp bana baktı, “Nikah gününü halledebildiniz mi?” diye sorsa da cevabı bildiğine eminim.
“Hallettik baba, nasipse on sekiz gün sonra nikah olacak,” dedim doğrudan gözlerine bakarken. Gözlerinde bir oyun, ne bileyim art niyetli bir ifade aradım ama halinden oldukça memnundu.
“Cemal amcanla markette karşılaştık bizim damat, ‘illa günü erkene alalım’ diye tutturmuş, sen neden kabul etmedin? Yoksa Karahan’ı sevmiyor musun?” diye sorduğunda tek kaşım istemsizce havaya kalktı. Gün aldığımızı bilmesine rağmen soruyor, ben biliyordum!
“Karahan’ı sevmesem karşınıza çıkmadım ve onun çocuğunu taşımaya gönüllü olmazdım, değil mi baba?”
“Orası öyle tabi, ben yine de emin olmak istedim. Olur ya belki evlenmeye rızan yoktur,” derken hala ağzımı arıyor.
“Merak etme baba, rızam olmadığında kahve fincanlarını duvarlara fırlatıyorum, baktım olmuyor evden kaçıyorum. Sözün özü Karahan’la evlenmeye niyetim olmasa bunu çok kısa bir sürede anlardın,” derken yüzündeki değişimi an ve an izledim.
Gerçeklerin yüzüne vurulması hoşuna gitmiyor tabi...
Beni rızam dışı evliliğe bir tek sen zorladın, sevdiğim adamla evleneceğim için ancak ve ancak mutlu olurum.
Öyle böyle derken, mutfağı topladık akşam çayı içip günü noktaladık...
Yatağıma yattığımda yine gözüme uyku girmedi haliyle sıkıntım geçsin diye yeni telefonumu kurcalamaya başladım. Çevrimiçi olduğumu gören delim durur mu anında yazdı, “Çok merak ediyorum kıymetlim, uyuyamadığın için mi sosyal medyada çevrimiçisin yoksa biriyle mi konuşuyorsun?” yazmış.
Eh Zeynep Teyzenin bana taktığı lakabı söylememesinin intikamını almazsan ayıp olur, “Bilemiyorum yani,” yazdım.
“Kıymetlim, deliyim biliyorsun değil mi? Gecenin şu saatine bakmam vallahi kapının önünde alırım soluğu.”
Bak sen, bir liseli aşık tavırlarımız eksikti oda oldu tam oldu.
En azından açık sözlü bu da bir şey.
Cevap olarak, “Uyuyamadım, yatakta dönüp durmaktan da sıkıldım,” yazdım.
“Geliyorum,” yazdı ve hesaptan çıktı.
Ay harbi harbi deli...
Hiç vakit aradım ama tabi ki açmadı. Aslında ne yalan söyleyeyim gelmesini de istiyorum. Hem fena mı olur, kıytı köşelerde uyumak için an kollayacağımıza mis gibi gece uykusu alırız. Annemden aldığı yedek anahtarla pek tabi, istediği gibi evimize gelebilir...
Yirmi dakika bekledim baktım ne kapı çaldı ne telefon, merak edip normalden mesaj attım.
“Hayırdır delim, hani yanıma gelecektin, bak hala bekliyorum,” yazıp gönderdim.
Gelen mesaj kahkahalara boğulmama neden olacaktı. “Annem, kuduruk oğlunu bu saatle dışarı gönderemezmiş! Gecenin bir körü seni rahatsız etmeyecekmişim yoksa sütünü helal etmezmiş! Böyle demeseydi ben yapacağımı bilirdim de...”
Gelen mesaj nedeniyle yüzümde oluşan koca gülümsememle telefona baktım, delimin gelmemesine üzülüyorum ama Zeynep Teyzenin kuduruk lafına da gülmeden edemiyorum.
“Birileri gece gece sinirlenmiş gibi,” yazıp gönderdim. O sinirli hali gözümün önüne geldi...
“Kapımın önünde nöbet tutuyor resmen, nasıl sinirlenmeyim. ‘Gelinimi utandırma’ diyor birde. ‘Babasının evinde bari rahat olsun, babanda bana rahat vermezdi ama yok, gelinim anasının evinde kalacak ve rahat edecek. Zaten evleneceksiniz o zaman istersen, karını koynundan çıkarma,’ diyerek sinilerimi daha fazla bozdu,” gelen mesaj yanaklarımı istemsiz bir şekilde ısıtırken,
“Zeynep teyzeme laf yok, sende kadını bunaltma delim, on sekiz gün dediğin nedir ki göz açıp kapayıncaya kadar geçer,” yazıp gönderdim.
“18 gün, 432 saat, 25920 dakika ve göz kapatıp açma süremiz iki saniye, hadi sen hesap et gözümü kaç kere kapatırsam o cennet gün gelir?” gelen mesaj nedeniyle kocam sırıttım. Evleneceğimiz günden cennet gün olarak söz ediyor, bu adam sevilmez de ne yapılır Allah aşkına?
“Allah’ın izniyle beklediğimiz zaman, mutlu geçireceğimiz yılların yanında sönük kalacak. Biraz daha sabır, deli devim,” mesajım gitti ama kalbim pır pır.
“Valla ben onu bunu bilmem yarın sabah altıda kapındayım haberin olsun.” Gelen mesaj içimi kıpır kıpır etse de yarın sabahtan onunla buluşamam.
Benim adıma verilmiş bir söz var ve mecburen yarın o sözü tutmalıyım...
“Olmaz hayatım, yarın ancak akşam görüşebiliriz,” yazıp gönderdim.
“Kıymetlim, bak eğer annemle anlaşıp sabrımı sınıyorsan gözünü seveyim yapma. Sana kavuşmak için yeterince sabrettim.”
“Hayatım, yarın arkadaşlarımla buluşacağım yani benimde haberim yoktu biraz zoraki oldu ama gitmezsem olmaz, ayıp olur. Afra kahvaltıya çağırdı, diğer kızlarda gelecekmiş, beni merak ediyorlar sanırım. Annem benim adıma kahvaltıya gideceğine dair söz vermiş, benimde elimden bir şey gelmiyor. Kahvaltıya gitmektense yanında olmayı tercih ederim ama ne yapalım bir seferlikte böyle olacak artık,” mesajı gönderdikten sonra gerginlikle gelecek cevabı bekledim ama cevap gelmedi.
Bunun verdiği huzursuzlukla peş peşe “Orada mısın?” “Uyudun mu?” gibi mesajlar attım ama haliyle cevap gelmedi.
Deli gönül al çantanı Karahan’ın yanına git diyor ama gidemem. Zeynep teyze neler düşünür kim bilir? Valla ilk zamanlardan kadınla zıtlaşmak istemiyorum. Beni düşündüğü için ailemle kalmamı sağlamışken, ailemin evinden kaçıp onlara gidemem ki... Benimde adımı kuduruğa çıkarır neme lazım.
“Delim, uyumadığını biliyorum, umarım şarjın bittiği için mesaj yazmıyorsundur. Bana kızmış olamazsın değil mi?” bir umut cevap verir diye mesaj attım ama tuttu yine Laz inadı, cevap atmadı.
Öyle telefonda mesaj beklerken uyuyakalmışım sabah sekiz gibi annem uyandırdı. İlk işim telefona bakmak oldu ne bir mesaj ne bir arama, hiç bir şey yok. İnsan bir mesaj atar!
O mesaj atmadı diye bende mesaj atmamazlık yapamam, “Günaydın deli devim,” yazıp gönderdim ama uyuz delim yine cevap vermedi.
Hayır ne oldu da kızdı alamıyorum ki? Güzel güzel anlattım ne olduysa benimde daha yeni haberim oldu, Annem, babam ve Beril gelmeden hemen önce kızların çağırdığını söz etti sonra delime haber verecek zamanım olmadı ki. Acaba daha önceden haber vermediğim için mi kızdı?
Gayriihtiyari bir şekilde yatağımdan kalkıp üzerimi değiştirdim. Evden çıkmadan önce delimi aradım açmadı. Haliyle kızlarla kahvaltı yapmak için zerre kadar istek kalmadı zaten annem söz verdi diye gidiyorum...
Afra’ya saat dokuzda onlarda olacağım konusunda söz verdiği için Karahanların evine uğramaya vaktim bile kalmadı. Yüzüm beş karış asık bir halde Afra’nın evine kadar geldim.
Daha zile basmadan açtı kapıyı ve boynuma atladı, “Ne kadar özlemişim,” derken sıkı sıkı sarılmayı da ihmal etmedi.
“Bende seni özledim canım,” demekle yetindim.
Eve girdiğimde Afra’nın annesi ve babasının evde olmadığını fark ettim ve diğer kızlar çoktan gelmişti.
Narin ve Oya ile de sarılıp özlem giderdikten sonra vakit kaybetmeden kahvaltı masasına geçtik. Hamarat kızımız Afra her şeyi muhteşem hazırlamış.
“Eline sağlık kuzum her şey çok güzel görünüyor,” dedim tebessümle. Aklım delimden olduğu için içtenlikle gülümseyemiyorum bile.
“Afiyet olsun kuzum,” dedi içtenlikle gülerken. Kahvaltıda konuşmadan yemeğimizi yedik ama Oya ve Narin’in bakışlarından rahatsız olduğumu söylemeden edemeyeceğim. Sırf tatsızlık çıkmasın diye üstelemedim, derin bir nefes alıp karşımdaki iki kızın arkadaşım olduğunu kendime hatırlattım. Kahvaltıdan sonra etrafı el birliğiyle toplayıp salona geçtik, ilk başta eski anıları konuştuk sonra konu döndü dolaştı bana geldi.
Oya beni dikkatlice süzüp, “Evleniyormuşsun babam söyledi. Ne biçim arkadaşsın kızım evleneceğini senden duymak isterdim,” dedi sitemli bir şekilde.
Derin bir nefes alıp bakışlarımı üzerine diktim, “Telefonumda sorun var numaralar gitti, dün Afra bile annemi aramış ve beni kahvaltıya çağırdığını söylemiş. Bu nedenle hiç bana suçlayıcı bakışlar atma canım,” diyerek açıkladım durumu.
“Sen öyle diyorsan,” dedikten sonra bile bakışlarını üzerimden çekmedi. Öyle bir süzüyor ki sanırsın açığımı arıyor. İyi bak canım belki bir şey bulursun!
Bu sefer Narin, “Kızım sende bula bula bu deliyi mi buldun?” deyince hissettiğim kızgınlığı anlatamam. Öyle bir deli diyor ki resmen aşağılıyor! Derin bir nefes aldım tam ağzının payını verecektim ki Oya lafa atladı, “Hakikaten kızım, taş gibi hatunsun, ne yapacaksın o deliyi,” demez mi?
Oturduğum yerden nasıl kalktığımı bilemedim, “Birincisi beni yargılamak size düşmez, ikincisi siz benim nişanlıma, aşağılar gibi deli diyemezsiniz! Siz Karahan’ın bir tırnağı etmezsiniz kaldı ki sizin sevgililerinizi de gördük, ipe sapa gelmez, sevmeyi bilmez kişilere öyle alışmışsınız ki adam gibi adam gördüğünüzde nevriniz döndü. Aslında sizi de anlıyorum, bakışlarınızdaki kıskançlığı fark etmiş olmama rağmen sustum yanlış anlamış olmalıyım dedim ama hata bende, sizin gibi gereksizleri insan yerine koyup arkadaş diyorum. Karahan’ı bıraksam havada kaparsınız hiç boşuna ayak yapmayın ve ikinizde bundan sonrada karşıma çıkmayın!” dedim gözlerinin içine bakarak. Sesimi yükseltmiş olmamı bile umursamadım.
“Ayrıca deli diyerek yargıladığınız adam sizden bin kat daha zeki,” dedim ikisini de sinirle sürerken.
Daha sonra bir anda alevlenen olayı şaşkınlıkla izleyen arkadaşım Afra’ya döndüm, “Canım, kusura bakma bu günün böyle olmasını beklemediğini biliyorum. Şu iki dangozun olmadığı bir gün baş başa buluşuruz konuşuruz. Ha eğer sende bunlar gibi düşünüyorsan,” demiştim ki sözümü kesip hemen ayağa kalkıp karşıma geçti.
“Saçmalama Buğlem, Karahan’ın o hastaneye neden yattığını tüm mahalle biliyor, onun aklının yerinde olduğuna da son derece eminim. Üstelik ben sizin için hediye bile hazırlamıştım,” dedi düşen suratıyla.
Karahan’ın baba duyduğu aşktan hastaneye yattığı tüm mahalle mi biliyor? Bu konuda daha müsait bir zaman ilgilenmeliyim.
“Özür dilerim Afra, taktir edersin ki arkadaş dediğim kişilerin zihniyeti bozuk olduğunu öğrendim. Canım tekrar kusuruma bakma ama daha fazla burada duramayacağım, uygun bir zaman buluşuruz, o zaman hediyeni getirirsin. Kem gözler ve fitne insanlar olmadan rahat rahat hediyemi incelerim olur mu canım?” diye sordum birazda mahcup bir şekilde.
“Olur kuzum, kusura bakma,” derken çoktan beni yolcu etmişti. Dış kapıyı açıp bana döndü, “Böyle olacağını bilsem çağırmazdım,” dedi pişmanlık akan gözleriyle bakarken.
“Nasip işte kuzum, kusura bakma,” dedikten sonra arkadaşıma sarılıp Afraların evinden çıktım hiç vakit kaybetmeden geceden beri konuşmadığım delimin evine doğru ilerlemeye başladım. Afraların evinden biraz uzak oluyor ama yapacak bir şey yok.
Tam, Karahan’a mesajlarıma ve aramalarıma neden cevap vermediği konusunda, nasıl hesap sormam gerektiğini düşünürken, biri beni omzuna atıp terkedilmiş inşaat alanının oraya doğru çekti.
Sırıtık Engin olmaz değil mi?
Yok daha neler?
****
Yeni bölüm Allah’ın izniyle Çarşamba günü gelecek canlarım benim.
Sizce gelecek bölümde neler olacak?
Karahan neden mesajlara ve aramalara geri dönmüyor dersiniz?
Buğlem’i kim kaçırıyor olabilir?
Genel olarak nasıl?
Sizi seviyorum
Elif Diril.
![](https://img.wattpad.com/cover/153144825-288-k5858.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PEK KIYMETLİM
Romance(Pek Kıymetlim adı ve konusu bakımından ilk kitaptır.) Aşkın en "Deli" hali... O akşama kadar gerçekten çok mutluydum, okulumu bitirip evime dönmüştüm ve düşünmemi gerektirecek hiç bir derdim yoktu. Şey demişti Ercan amca, "Senin kızın olmasaydı, be...