Merhabalar tünaydın:)
Nasılsınız?
Daha dün akşam bölüm attım fakat sizi mutlu etmek için bu bölümü hızlıca atmak istedim.
Evet biliyorum biraz kısa ama bekletmek istemedim.
Bu arada “Çilli Gelincik” adlı hikayem yayında yeni bir deli okumak isterseniz ailemize bekleriz:)
İlk yoruma ithaf var benden söylemesi canlar 📣
Fitnes36 Bölüm ithafı senin için kuzum:)
Medya: Buğlem
***Keyifli Okumalar Dilerim Canlarım***
Elimdeki telefona uzun uzun baktıktan sonra bir süre ne yapacağımı bilemedim.
Sürekli bunun olamayacağına dair teoriler üretirken diğer yandan da olmasına imkan sağlayan faaliyetler aklıma geliyor.
İçim içime sığmıyor...
Saatin on ikiye yaklaştığını görünce hızlıca odama çıkıp üzerimi değiştirdim ve çantamı da alıp aşağı indim. Evden çıkmadan önce de Karahan’ı aramaya karar verdim, zira şu aralar onu terk edeceğim fikrine takmışken ondan habersiz evden çıkmam pekte iyi fikir gibi görünmüyor.
Telefon çalarken kalbim resmen ağzımda atıyor ve stres olmama sebep oluyordu, derin nefesler alıp sakinleşmeye çalıştım
Yorgun ama keyifli bir tonla “Kıymetlim,” diyerek açtı telefonu.
“Nasılsın?” diye sordum. Kan tahlili için hastaneye gideceğimi söylesem mi söylemesem mi, kesinlikle emin değilim.
“İyiyim, sen nasılsın?”
“Şey benim biraz canım sıkıldı, dışarı çıkacaktım da çıkmadan arayıp sana haber vereyim dedim.”
“İyi yapmışsın kıymetlim, Yelda ile mi çıkıyorsunuz?” deyince bir an durakladım.
“Yok canım, tek çıkıyorum biraz alışveriş yapacağım.”
“Tek gitme güzelim, ben Yelda’ya haber vereyim buluşun,” dedi itiraz kabul etmeyen sesiyle.
“Canım ben çağırmak istesem ararım, hem benim özel alışveriş yapmam lazım,” dedim ve konuyu kapatmasını umdum.
“Nasıl, özel alışveriş?” diye sordu ilgiyle.
“Sen cezalısın, cezanın bitene kadar seni ilgilendirmez nasıl bir alışveriş olduğu. Merak etme sen eve gelmeden dönmüş olurum kocacığım.”
Derin bir nefes aldı, “Öyle olsun kıymetlim ama ceza bitiminde aldığın her şeyi göstereceksin.”
“Olur. Görüşürüz iyi işler delim,” dedim ve son cümlelerimizi söyleyip telefonu kapattık.
Alışverişe gitmeyi ve bir kaç özel parça almayı da aklıma yazdıktan sonra evden çıktım.
Daha önce Karahan’la arabayla gezerken gördüğüm hastanenin adını yazıp hangi vasıtaları kullanacağımı internetten öğrendikten sonra derin nefesler alıp yola koyuldum.
Otobüs ve metro yolculuğunun sonunda kendimi çok katlı hastanenin önünde buldum.
Dualar ederek ve hayırlısını dileyerek içeri girdim. Jinekoloji bölümünden sıra alıp doktorumun odasının önünde beklemeye başladım.
Devlet Hastanesi’nde sıra bitmesine ve uzun süre bekleyecek olma endişesiyle soluğu özel hastanede aldım.
Özel hastane olduğu için pek sıra yoktu, sadece bekleyen iki kişiydik. Bu işime geldi. Ne kadar az kişi olursa gerçeği o kadar çabuk öğrenirim.
Karnı burnunda bir hasta odadan çıktı diğeri girdi. On beş dakika boyunca içerdeki hastanın çıkmasını bekledim tabi bu sürede hamile olma ihtimalimi düşünüyordum. Kesinlikle kendimi böyle bir duruma hazır hissetmediğim için inanılmaz derecede korkuyorum.
Babamın ölümü, kardeşimin kaçırılması, Kumru’nun hastanelik olması, Annemin ortadan kaybolması o kadar badire atlattım ki adet olmadığımı fark etmedim bile!
18 gündür aklın neredeydi derler adama!
Hamileysem ne yapacağım?
Kocamla o kadar da Konuşup hamileliği bir kaç sene ertelemişken bir can taşıyorsam, ne yaparım bilmiyorum...
Ben düşüncelerle cebelleşirken içerdeki son hasta çıktı ve ben içeri girdim.
Orta yaşlı ve güler yüzlü doktorumun yönlendirmesiyle mavi koltuklardan birine oturdum.
Yumuşak bir tavırla, “Evet, Buğlem hanım şikayetiniz nedir?” diye sordu.
“Şey, adetim 18 gün gecikmiş, zor bir dönem atlattım ve bu durumu daha yeni fark ettim. Hamile olduğumdan şüphe ediyorum,” dedim usulca.
Hafifçe tebessüm etti, “Anlıyorum, o zaman önce kan tahlili ile başlayalım sonuca göre bir yol çizeriz,” dediğinde olumlu anlamda kafamı salladım.
Hemşire gelip kanımı aldıktan sonra doktor tahlili bir buçuk saate çıkacağını söyledi. Normalde HCG testi en fazla yarım saatte çıkar, laboratuvara çalıştım ve bu testlerin hepsini yaptım. Sırf çalışanların yavaş olması yüzünden bu kadar uzun bir aralık söylemesi sinirimi bozsa da bu boşluğu alışveriş yaparak değerlendirmeye karar verdim.
Hastaneden çıkıp, bulduğum ilk taksiye en yakın alışveriş merkezine gitmesini söyledim.
Kısa zaman sonra alışveriş merkezinin önündeydim. İçeri girip, bir kaç katı gezdim, beğendiğim elbise ve ayakkabıları aldıktan sonra, özel bir kaç parçayı da alışverişe dahil ettim.
Öyle böyle derken bir buçuk saati bitirip tekrar hastaneye geçtim. Önce doktorun sekreterinden sonuçların çıktığına emin olup, kalbim göğüs kafesimi zorlar vaziyette doktorun kapısını tıklattım.
“Buyurun,” dedi nazikçe.
İçeri zoraki bir tebessümle girip, koltuğa oturdum.
“İzel hanım, kan sonuçları çıkmış, neticeyi öğrenmek için geldim,” dedim usulca.
“Hemen bakalım,” dedi keyifle.
Bilgisayarından sonuca bakıp çıktısını aldı ve o süre zarfında diğer tarafa gittim geldim...
“Buğlem hanım, sonuçlara göre iki aylık hamilesiniz,” deyince yemin ederim beynimden belime doğru bir sıcaklık yayıldı.
Kilitlenip kaldım.
“İsterseniz ultrasonla bebeğinize bakalım, sağlığı hakkında bilgi sahibi oluruz,” deyince belli belirsiz kafa sallayıp ayağa kalktım ve odanın içindeki kapıdan içeri girdik.
Hemşire yanıma gelip ultrason için hazırlanmamı sağladı, sedyede yatarken hala kulaklarım uğulduyordu.
Karnıma sürülen jelle dikkatimi doktor ve monitöre verdim.
Daha önce defalarca ultrason gördüğüm için daha ekrana bakar bakmaz nerede olduğunu fark ettim.
Minicik noktanın varlığını gördükçe ağlamak istedim. Üzüntüden mi yoksa sevinçten mi bilmiyorum ama ağlamak ve hatta tepinmek istiyorum.
İzel hanım güler yüzle ve neşeli tavrıyla, “Bakın tam şurada,” dedi.
Yine kafamı salladım.
Ses vermediğimi fark eden doktorum bana doğru döndü, “İstenmeyen bir gebelik mi?” diye sordu.
“Hayır, daha çok beklenmeyen bir gebelik,” dedim nihayet konuşmaya güç bulurken.
“Eşinizle gelirseniz kürtaj yapabiliriz, biliyorsunuz ki eşinizin onayı gerekiyor.”
“Hayır, böyle bir şey olmayacak sadece fazla şaşkınım ve bir cana kıyamam. Ultrason fotoğrafı alabilir miyim?” dedim usulca.
“Tabi ki alabilirsiniz.”
Karnımdaki jeli silip, doktorun odasına döndüğümüzde, doktorum, boy kilo ölçümü yapıp hamilelik hakkında kısa bir bilgilendirme yaptı.
Hastane ücretini ödeyip eve döndüğümde elimden bırakmadığım ultrason fotoğrafıyla salondaki koltuğa oturdum.
Ne düşünmem ve ne hissetmem gerektiğini bilmeyen bir haldeydim.
Sevindim mi evet, üzüldüm mü o da evet.
Sevindim çünkü sevdiğim adamdan hamileyim, üzüldüm çünkü ne kadar düşünmek istemesem de şuan ortalık fazlasıyla karışık.
Annem ve kardeşim ortada yok, babam intihar etti görünüyor, öldürülmüş bile olabilir, bir yandan kocam öbür yandan Ercan baba, olayları çözmeye çalışıyor.
Tüm bu karışıklığın içinde minik bir canın olması beni ürkütüyor.
Tabi ki onu öldürmeyeceğim sadece anne olma bilincine alışmam gerekiyor.
Ah Allah’ım Karahan duyunca ne tepki verecek acaba?
Sevinçten havalara uçacağına kalıbımı basarım.
Ya sevinmezse? Erken olduğunu düşünürse?
Aldıralım derse?
“Of of!”
Üzerime rahat bir şeyler giyip yeni aldığım kıyafetleri yerleştirdim ve buzdolabının karşısına geçtim.
Çikolatalı dondurmanın üzerine bol bol karamel sos döküp balkona geçtim.
Ankara manzarasına dalıp koca kutu dondurmayı yedim ve midem bile bulanmadı.
“Böyle giderse annen bir fil olacak bebiş,” dediğimde içimin ısındığını hissettim.
Gerekirse Zeynep annemler yanımıza taşınır ve bebeğimin bu olaylardan etkilenmesine engel oluruz.
Ercan baba emekli emniyet müdürü boru değil ya korusun torununu!
Zeynep annemler gelirde kendi annem gelir mi?
Benimle telefonla bile konuşmuyor ki hamile olduğumu nasıl söyleyeceğim?
Mesajla torun haberi vermek kadar saçma bir şey olur mu?
Kızını aldı kayboldu, Buğlem burada ne yaparsa yapsın!
Buğlem babasının cenazesini kaldırsın, Buğlem güçlü olsun, Buğlem başının çaresine baksın, fakat annesi ve kardeşi lafa iznine çıksın!
Üvey evlat mıyım ben?
Buralarda bir başıma kaldım!
Diye bir başladıysam saatlerce bu düşüncelerime ağladım.
Ay belki torunu olacağını duyunca ortaya çıkarlar kim bilir?
Tabi birileri onları zorla bir yerde tutmuyorsa dönerler yoksa...
***
Akşam yemeği yapmakla uğraşmayıp dünden kalan yemekleri ısıttım sadece canım tiramisu istemişti onu da hızlıca yaptım.
Kocamın gelmesine yarım saat kala sofra hazır yemeklerde ısınmıştı, bebeğimin ilk fotoğrafını cebime attım.
Hastaneden geldiğimden beri kocama bunu nasıl söyleyeceğimi düşündüm durdum ama hiç bir şey bulamadım.
Önüne ultrason görüntüsünü koysam ve sussam ne tepki verir acaba?
Kalpten gider maazallah!
Ya da ultrason fotoğrafını çay tepsisiyle eline tutuştursam...
Telefonumun sesini duyunca mutfaktan çıkıp salona geçtim.
Kocamın aradığını görünce hemen cevap verdim, “Sevgilim?”
“Kıymetlim, annemler otogardalarmış onları almaya gidiyorum,” dediğinde sinirlenmeye başladım.
Tabi ki sinirlenmemin nedeni kocamın ailesinin yanımıza gelmesi değil, onları buraya getiren nedendi.
“Sana inanamıyorum Karahan! Ne kadar uyanıksın böyle. Ay şimdi delireceğim!” diye cırlağınca derin bir nefes aldı.
“Ne oldu kıymetlim?” dedi sanki bilmiyormuş gibi.
“Sanki bilmiyorsun ne olduğunu, ailen buradayken başka odada kalmayacaksın, ben onlar üzülmesin diye benimle yatmana göz yumacağım!” dedim hırsla.
“Hiçte bile...”
Burnumdan solurken, “Zeynep annemler bana haber vermeden asla gelmezler. Aksaray’dan döneli daha ne kadar oldu? Ya kötü bir şey oldu geliyorlar ya da sen çağırdığın için geliyorlar! Kötü bir şey olsa sesin keyifli gelmezdi geriye pek bir seçenek kalmıyor kocacığım!” dedim.
“Hatunum...”
“Uyanık Laz!” diye bağırıp kapattım telefonu.
Ay vallahi babası bir yandan çocuğu diğer yandan bir günde kalp bırakmadılar.
Gözlerimi karnıma dikip, “Daha şimdiden babana benzediğin o kadar belli ki!” dedim.
Zeynep annem buradayken ben kocamı nasıl başka odada yatırayım? Nasıl üzülür kim bilir?
Ama ben de Buğlemsen Hayat meselesini burnundan fitil fitil getireceğim!
Üstelik bir de hamile karını o kadınla burun buruna getirdin! Zaten üzüldüm bir de hormonlar yüzünde iyice fena oldum, bunun hırsını almazsan yirmi sene rahat edemem.
Uyanık! Kurnaz! Cin fikirli!
Laz kafasına bak sen! Resmen beni alt etti.
Kırk yıl düşünsem, cezadan kurtulmak için annemleri aramak aklıma gelmez.
Söylene söylene, Karahanlar gelene kadar mantar çorbası ve pilav yaptım, şimdi evlendikten sonra evime ilk defa geliyorlar öyle dünden kalma yemeklerle ağırlama olmaz ki.
İş çıkışı olması ve otogarın uzak olması sebebiyle bir buçuk saat sonra ancak gelebildiler.
Çalan kapıyı gülümsemeyle açtım, “Hoş geldiniz.”
Zeynep anne hemen boynuma atlayıp sıkı sıkı sarıldı, “Ay kızım bizi çağırmana nasıl sevindim anlatamam,” dedi mutlulukla.
Ben çağırdım da haberim yok öyle mi?
“Ben de sizleri gördüğüm için çok mutlu oldum Anne.”
Ercan babanın elini öpüp sarıldıktan sonra Kumru ile sarıldık.
“Yoldan geldiniz hemen sofraya geçelim, ne dersiniz?” dedim samimiyetle.
Ercan babam, “Olur kızım biz de açılmıştık,” dedi.
On dakika sonra ailecek salondaki masaya oturmuş çorbalarımızı içiyorduk.
“Yenge, abim, sabahın dokuzunda arayıp, Buğlem sizi özlemiş sorup duruyor, sizi çağırıyor kalkın gelin deyince nasıl mutlu olduk anlatamam, bende çok sıkılmıştım, ne güzel tatil olacak bana da,” dedi keyifle.
İçtenlikle gülümsedim, evet özledim ve merak ediyorum, ve evet kocama da sık sık Zeynep annemlerin neler yaptığını soruyorum, yalan değil ama eve çağırmadım.
“Nasıl gidiyor kızım evlilik?”
Ah sorma anne... Senin bu oğlun daha ilk dakikadan canımdan edecekti beni, daha yeni, vazolar biblolar havalarda uçuştu!
“İyi çok şükür anne.”
“Aman Rabbim iyilik versin,” dedi keyifle.
Çorbalardan sonra pilav ve taze fasulye yemeğini servis ettim. En son masaya oturan benken ilk tabağını bitiren yine benim.
Masadakiler tabaklarını bitirmeden ben iki tabak taze fasulye yemiştim bile.
Dünden kalan haşlama eti servis ettikten sonra üçüncü kez fasulye yediğim için Zeynep annemin dikkatini çekti.
“Kızım, karnını onunla doyurmasaydın birazda etten ye,” dedi usulca.
“Hanım karışma kızıma.”
“Vitamin önemli Ercan.”
Öyle böyle derken yemek faslı bitti ve masayı Kumru ile birlikte topladık.
Kumru, çayları servis ederken bende tatlıları hazırlayıp ikram ettim. Salonda Kumrunun yanına oturdum.
Kocam, Ercan babam ve Zeynep annem de tam karşımda oturuyorlar.
Böyle karşılıklı sohbet ederken iki koca dilim tiramisuyu bitirdim, bir tabak daha aldım, bir yandan da Kumru ile çayları tazeledik.
İkinci tabağım bitmek üzereyken, Zeynep Anne, “Maşallah kızım iştahın açılmış, en son gördüğümde kuş kadar yiyordun. Toparlamışsın çok şükür,” dedi mutlu tavrıyla.
Kocam tam bir çatal tatlı alıp ağzına atmıştı ki, istifimi bozmadan çok rahat bir tavırla “Hamilelikten anneciğim, hep torununun suçu,” dedim ve tatlımı yemeğe devam ettim.
Kocamın lokması boğazına kaçtı ve öksürmeye başladı, Kumru da ağzındaki çayı püskürttü.
Kocam ciğerleri çıkacak gibi öksürürken sadece masum bakışlar attım.
Acaba hamilelik konusuna nasıl tepki verecek?
Eh kocacığım sen daha dur neler yapacağım ben sana?
****
Bölüm nasıldı?
Sizce Karahan bebişe nasıl tepki verir?
Gelecek bölümde neler olacak dersiniz?
Sizi seviyorum.
Elif Diril.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PEK KIYMETLİM
Romance(Pek Kıymetlim adı ve konusu bakımından ilk kitaptır.) Aşkın en "Deli" hali... O akşama kadar gerçekten çok mutluydum, okulumu bitirip evime dönmüştüm ve düşünmemi gerektirecek hiç bir derdim yoktu. Şey demişti Ercan amca, "Senin kızın olmasaydı, be...