❧35. BÖLÜM❧

52.9K 2.3K 366
                                    

Merhabalar iyi akşamlar nasılsınız bakalım?

Sizi çok özledim, baya oldu bölüm gelmeyeli, sınavlarım olduğu için gecikeceğini söylemiştim kusuruma bakmayın.
Uzun bir bölümle karşınızdayım umarım beğenirsiniz.
Oy ve yorumlarınız için çok teşekkür ederim iyi ki varsınız.

Oy ve yorumlarınızı bekliyorum.
Bu bölüm tüm okurların için...

Medya: Buğlem & Karahan

***Keyifli Okumalar Dilerim Canlarım Benim***

Kaşları sorarcasına havaya kalktı, “Kıymetlim, bana istediğini sorabilirsin, çekinmene gerek yok,” dedi samimi bir tavırla.
Derin ve rahatlatıcı bir nefes alıp, “Madem açık olmamı istiyorsun, o zaman açıkça soruyorum delim,  bu ev nereden çıktı? Ya da dur asıl şuna cevap ver, daha öğrenciyken nasıl böyle bir evde yaşadın? Öğrenci evi dediğin şey, kışın doğalgazı az yaktığın için battaniyeye sarılıp yattığın evdir, öğrenci evi ultra lüks ve havuzlu olmaz,” dedim kendimi tutamadan açık açık...
Artık buna bir açıklık getirmek zamanı geldi de geçiyor bile...
Önce dikkatlice gözlerimin içine baktı, ciddi tavrı nedeniyle aklıma kötü kötü şeyler geldi, durdu durdu, “Kiralık katilim, dememi bekliyormuş gibi bir ifaden var,” dedi eğlenen bir tonla.

Tek kaşım havada, “Değil misin?” diye sordum her mimiğini incelerken.
Başladı kahkaha atmaya, “Sen var ya kadın insanın ömrüne ömür katarsın.” Karahan hayli eğlenceli bir tavırla güldükten sonra, “Merak etme kıymetlim, daha pis işlere bulaşacak kadar delirmedim,” deyince derin bir nefes aldım. Nasıl rahatladım anlatamam. Bilmediğim için kafamda kurdum da kurdum, ay neler düşündüm neler?

“Bu değirmen nasıl dönüyor o zaman?” diye sordum bariz bir sorgulamayla.
“Kazanıyorum,” dedi rahat bir tavırla.
“Ay o kadarını anladık! Nasıl kazanıyorsun benim asıl merak ettiğim konu bu?”
Gözlerinden pırıltılar geçtikten sonra, “Yarışıyorum,” dedi sesi son derece keyifliydi.
“Nasıl yarışıyorsun?” diye sordum merakla.

“Üniversite zamanımda farklı hobiler edindim, bunlardan biride yarışlar. Araba yarışlarıyla, özellikle üniversite zamanlarımda çok ilgilendim.”
“Araba yarışı mı?” diye tekrar ettim. Bariz korkuyla...
“Delirdin her halde! Çok tehlikeli olduğunun farkında mısın?”
“Delirdim ama seni gördükten sonra dedi,” keyifli gülümsemesiyle ve koltuğa oturmamızı sağladı.
“Araba yarışları yasal mıydı bari?” merakla sordum.
“Kıymetlim, babamın emekli emniyet müdürü olduğunu unutuyorsun sanırım. Onun her yerde gözü var, yasal olmayan bir şey bulaşmama izin vermez, kaldı ki benim öyle isteklerim olmadı,” dedikten sonra saçlarımın üzerinden öptü.
“Bu kadar çok yatırım yaptığına göre bu işte baya iyisin öyleyse?” diyerek fikir yürüttüm.
“Yani, gibi gibi,” dedi muzip bir tonla. Sesindeki imadan aslında araba yarışlarının onun için bir tutku olduğunu anladım.

“Her şey aklıma gelirdi de yarışçı olduğun aklıma gelmezdi. Peki yarışları neden bıraktın? Yani en azından Eskişehir’e taşındığımızdan beri hiç bir yere gitmedin, ne oldu?” diye sordum meraklı bakışlarını gözlerine sabitlerken.
“Araba yarışlarından daha çok mutluluk ve huzur veren bir şey buldum,” dedi ve burnumun ucunu öptü.
“Başka bir sebep olmadığına emin misin?”
“Kesinlikle, ben senin uğruna delirmeyi göze almışım araba yarışı ne ki?”

“Peki bir telefon gelse ve yarışman istense yarışmaz mısın?” diye sordum sabırsız bir şekilde.
“Her gün mail geliyor,” dedi rahat bir tavırla ve boynumun kenarını öpüp fısıldadı, “Seni bırakıp hiç bir yere gitmeye niyetim yok, sen benim için her şeyden daha değerlisin.”
“Sende benim için çok değerlisin,” deyip sıkıca sarıldım.
Araba yarışları ne kadar tehlikeli olursa olsun, belli önlemler alınıyor olduğu için ve yasal olduğu için inanılmaz rahatladım.
Bir kere mafya vari, uyuşturucu kaçakçısı yada daha farklı bir belaya bulaşmadığı için mutluyum.
Ama ne bileyim hep onun yüzünden yanılgıya düştüm, Yelda ve Uraz’la gizli kapaklı konuşmalar yapmasaydı karanlık işlerle uğraştığını düşünmezdim. Zaten bu şüpheye yeni yeni düştüm, Eskişehir’deyken böyle bir sorunum yoktu.

“Türkiye de araba yarışlarından bu kadar kazanıldığını bilmiyordum.”
“Sadece başlangıçta Ankara ve İstanbul’da yarıştım daha çok amatör yarışlardı, üniversitenin üçüncü yılından mezun olana kadar yurt dışında yarıştım, genel anlamda yatırımlarımı yurt dışındaki yarışlar sayesinde yaptım. Uzun lafın kısası kıymetlim, hobimi kazanca çevirdim, hem kazandım hem zevk aldım,” dedi sesine yansıyan heyecan ve mutlulukla.
“Yarışlarında sana eşlik eden birileri oldu mu?” diye sordum sakin tutmaya çalıştığım sesimle. En çok merak ettiğim soruyu sordum ve cevabı beklemeye başladım. Genelde yarışçıları yanında onlara eşlik eden biri olur, yani en azından ben öyle hatırlıyorum.
“Bazen,” demekle yetindi. Ve bu cevap hiç hoşuma gitmedi. Kıskanıyorum...
“Hımmm,” dedim memnuniyetsiz bir sesle.
“Yarışlara gittiğim zamanlardan kalma fotoğraflarım var onları gösteren bilirim ama önce yerleşelim. Malum daha yeni yoldan geldik.”

Konuyu değiştirmesi dikkatimden kaçmadı ama bozuntuya vermedim, sonuçta geçmişte olan bir şey yüzünden aramızın bozulmasına hiç mi hiç gerek yok.
Karahan’ın isteği üzerine, ben valizimi yerleştirmek için Karahan’ın odasına giderken, Karahan da marketten aldıklarımızı mutfağa yerleştirmeye gitti.
Salondan çıkıp Karahan’ın tarif ettiği kadarıyla yatak odasını bulmaya çalıştım. Ev dubleks olduğu için mecburen üst kata çıkmak zorunda kaldım. Malum kırık bir kol ve yanık bir ayakla bu hayli zor oldu ama üstesinden geldim.

Üst katta sağdan ilk kapıyı açtım ve grinin hakim olduğu odaya girdim. Kapıdan girer girmez ilk gözüme çarpan şey, kapının karşısında kalan kısmın tamamı yere kadar uzanan camla kaplı olmasıydı. Bu da odayı aydınlatan yegane etmen. Perdeler salonun perdeleriyle uyumlu kırık beyaz iken, yatağın başlığının bulunduğu duvar tamamen siyaha boyanmıştı. Geriye kalan iki duvar ise grinin en açık tonuna boyanmış olduğundan oda aydınlık görünüyor.
Yerdeki parkeden halıya kadar her şey gri tonlarıydı, normalde boğucu olması gereken oda iyi dekore edildiği için sorun yaratmıyor.

PEK KIYMETLİM Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin