❧24. BÖLÜM❧

59.3K 2.6K 78
                                    

Merhabalar iyi günler, nasılsınız?

Akşamı beklemeden bölümü atmak istedim. Umarım beğenirsiniz...

Ailemizin büyümesi için tavsiye etmeyi ve paylaşmayı unutmayın:)

Oy ve yorumlarınızı bekliyorum düşüncelerinizi benimle paylaşın çünkü benim için önemli:)

Yorumlarda görüşmek dileğiyle ♥

Destekleriniz için çok teşekkür ederim iyi ki varsınız.

Instagram: elifdrl_

Medya: Buğlem & Karahan

***Keyifli Okumalar Dilerim Canlarım Benim***

Karahan arabaya binip, hiç beklemeden gaz bastı polis memurlarının ne diyeceğini dinlemek için bile bekleme zahmetine girmedi. Arabada ilerlerken yavaş yavaş olayın şokunu atlatmaya başlayınca söylediğim yalanlar bir bir yüzüme çarptı.
Bir şey değil, yalanlarıma Karahan’ı kattığım yetmiyor gibi bir de ortada olmayan bebeği yalanlarıma alet ettim. Yine de iyi kıvırdım, ne güzel yalan söyleyebiliyormuşum da haberim yokmuş... İnşallah yalanlarım ayağıma dolanmaz...

Karahan daha ailesinin evine gelmeden sırıtık Engin meselesini hallettiği için gönül rahatlığıyla ailesinin evine gidebilir...
Sırıtık Engin’i kim bilir ne hale getirdi keyfi yerine geldi. Öğrenmeye hiç niyetim yok.
Araba, Zeynep teyzelerin evinin önünde durduğunda ayağımdaki ev batiklerine aldırmadan arabadan indim. Karahan’ın arkamdan gelip gelmediğini bile kontrol etmeden evin kapısına gidip zile bastım.
Gecenin bir körü uyuyor olabilirler diye bir kaç kez daha bastım. O sırada Karahan, yanıma gelip elini omzuma atıp beni yanına çekti. “Benim anahtarım var kıymetlim, kapıyı açarım,” dedi yumuşak bir tonla.

Hiç sesimi çıkarmadım, kendimce Karahan’a trip atıyorum. Ama hep onun yüzünden oldu. Yarım saat bir pisliği dövecek diye neler çektik. Ya işin içinden sıyrılamasaydık da kendimi babamın arabasında Engin’in yanında bulsaydım o zaman ne olacaktı? Tabi bunları hiç düşünmez, sonuç olarak hala onun yanındayım.

Karahan kapıyı açtığında, Zeynep Teyze ve Ercan Amcanın telaşlı yüz ifadeleriyle karşılaştık. Ercan amca, gür sesiyle, “Oğlum?” dedi sorarcasına.
“Baba, zor bir gece geçirdik, sabah konuşalım mı?” dedi rahat bir tavırla. Sanki her akşam onların yanına gidiyormuşuz gibi rahat, halbuki aylar önce bu evden çıkıp bir daha gelmemiştik. İnsanın ailesinin evine gelmesi böyle bir şey işte, aradan ne kadar zaman geçerse geçsin yanlarına gittiğinde yabancılık çekmemek.

“Tamam, tamam. İçeri geçin kapının ağzında kaldınız,” diyen Ercan amcaya mahcup mahcup bakıp içeri girdim. Zeynep Teyze oğlunu umursamadan önce gelip bana sıkıca sarıldı.
“Hoş geldin kızım,” dedi uykulu da olsa güler yüzle.
“Hoş buldum Zeynep Teyze,” dedim aynı içtenlikle. Ben Ercan amcanın elini öperken Karahan’da annesine sarılıyordu. Hoş geldin Faslı bittikten sonra ilk konuşan Zeynep Teyze oldu.
“Kızım, siz salona geçin bende hızlıca odalarınızı hazırlayayım.”
“Olur Zeynep Teyze,” dediğim anda Karahan, “Olmaz Anne,” dedi. Haliyle kadın şaşkınlıkla bakakaldı.

“Oğlum, ne demek olmaz, kızcağız nasıl yorgun görünüyor baksana. Yatsın dinlensin,” dedi gözlerini oğlundan ayırmadan.
“Anne biz, benim odamda kalırız,” dediğinde büyüttüğüm gözlerimle Karahan’a döndüm.
“Delirme istersen Karahan,” dedim utançtan kızaran yüzümle.
“Kıymetlim, bu konu tartışmaya açık değil,” dedi son derece net bir tavırla.
Demek istiyor ki, ailemin evinde de olsak, seninle uyumama hiç bir şey engel olamaz...
Ama delim, kaçırdığın bir nokta var, ben istemediğim müddetçe benimle uyuyamazsın. Şans bu aya bende bu geceki korkumun öcünü bu şekilde alacağım. Az daha Engin’e yem olacaktım! Hoş Karahan, öleceğini bilse beni onun eline bırakmaz ya neyse...
“Zeynep Teyze, gel ben sana odaları hazırlamana yardım edeyim,” dedikten sonra Karahan’ın tavırlı bakışlarını görmezden gelip Zeynep Teyzenin koluna girdim ve birlikte üst kata çıktık.
“Bak kızım şurası Karahan’ın odası, senin içinde misafir odasını düşündüm ama,” derken arada kalmış gibi bir hali vardı.
“Ama?” dedim sorar gibi.
“Eğer birlikte kalmak isterseniz-” dediği sıra sözünü kestim, “Olur mu öyle şey Zeynep teyze, ben misafir odasında kalırım,” dedim çabucak.
“Peki madem kızım, sen nasıl istiyorsan öyle olsun. Misafir odasındaki çarşaflar temiz aklın kalmasın, dolapta da kullanılmamış gecelik var üzerini değiştir güzel bir uyku çek, bende sıpanın odasını kontrol edeyim eksik gedik var mı diye. Hadi iyi geceler kızım, Allah rahatlık versin,” dedi ışıltılı gülümsemesiyle.

“Teşekkür ederim Zeynep Teyze, iyi geceler,” dedikten sonra misafir odasına girdim ve arkamdan kapıyı kilitledim. Biliyorum Karahan o kadar zaman birlikte uyuduktan sonra kolay kolay beni rahat bırakmaz. Ama bir gece olsun, beni dinlememenin sonuçlarını öğrensin, az daha korkudan ölecektim.

Üzerimdeki kıyafetleri çıkarıp dolapta bulduğum geceliği giydim ve ışığı kapatıp yatağa girdim. Ne kadar zaman geçti bilmiyorum ama bir zaman sonra kapım açılmaya çalışıldı.
Kapı kulpunu bir kaç kez çevirmesine rağmen kapıyı açamayınca çareyi seslenmede buldu. “Kıymetlim, aç kapıyı,” dedi fısıltısı sesiyle.
Duymazlıktan geldim ama pes ettiği söylenemez, “Hatunum, kapıyı açar mısın? Bende en az senin kadar yoruldum ve uyumak istiyorum.”
O zaman git odana iyi ne diye beni rahatsız ediyorsun?

Yine cevap vermedim, bir kaç kez daha kapıyı tıklattı, “Güzelim, seni bekliyorum hadi...” dedi.
En sonunda “Buğlem, benden günah gitti içeri giriyorum,” dedi biraz da sert bir tonla.
Sırasıyla, kıymetlim, hatunum, güzelim ve son olarak da Buğlem dediğini hesaba katacak olursak sabrını iyi zorladığıma eminim.
Kapıdan gelen sesler kesilince derin bir nefes alıp gözlerimi kapattım ve uyumaya çalıştım.

Gece o kadar zor geçmişti ki uyumam ciddi anlamda zorlaşacak gibi gözüküyor, bir kere düşünecek çok konu var.
En önemlisi babamın, beni reddedip daha sonra Engin’le evlendirmek için beni Karahan’dan ayırmaya çalışması konusunu sabaha kadar düşünebilirim.

Ben daha düşüncelere dalamadan kapıdan tıkırtılar gelmeye başladı, zaten Karahan’ın bu kadar kolay vazgeçeceğini düşünmemiştim. Yatakta oturur konuma gelip delimin, kapıyı açana kadar uğraşmasına tanık oldum. Kısa zaman sonra da kapıyı açıp içeri girdi.
Karanlıkta yüzünün ifadesini göremesem de nefes alışından sinirli olduğunu anlayabiliyorum.
“Madem uyanıksın ne diye kapıyı açmıyorsun?”
“Açmak istemiyordum açmadım,” dedim soğuk bir tonla.
“Buğlem, seni kaybetmenin eşiğinden döndüm canım burnumda rica ediyorum, bu şekilde davranma,” dedi yanıma yaklaşıp yatağın kenarına oturdu ve yatağın yanındaki lambayı yaktı.

Yüzündeki tedirgin ifadeyi görünce bir an afalladım, sinirli olmanın yakınından bile geçmiyor.
“Eğer buraya gelmeseydik, beni kaybetmek gibi bir korku yaşamayacaktın, bunu sen istedin, şimdi odadan çıkıp, kapıyı açtığın gibi kapatabilir misin? Uyumak istiyorum,” dedikten sonra yatar konuma gelip Karahan’a sırtımı döndüm.
“Kusura bakma Karıcığım, ben sensiz uyuyamam, elim saçlarında uyumaya o kadar alıştım ki senin olmadığın odaya uyumak için bile girmek istemiyorum, bilmem anlatabildim mi?”
Öyle bir karıcığım diyor ki, yalan olduğunu bilen benim bile evli olduğumuza inanasım geldi.
“Çok iyi anlattın Karahan ama bu sözlerin,  gece yaşadığım korkuyu telafi etmiyor! Bilmem farkında mısın bilmiyorum ama ben orada hamileyim diye yalan söylemeseydim, Engin denen pislik arabadan çıkmayacaktı ve sen onu dövüp insanların dikkatini dağıtamayacaktın. Ve yüksek ihtimalle bu ve bundan sonraki pek çok geceyi ayrı geçirmek zorunda kalacaktık. Şuan senin yanında olmam büyük şans! Bizi tehlikeye attığın için sana çok kızgınım, ister uyu ister uykusuz kal kararım kesin! Aksaray’da kaldığımız süre boyunca benimle uyuyamayacaksın, son sözüm bu,” dedim kararlılıkla.

Elini saçlarıma getirip, bir süre usul usul okşadı ve alnımdan öpüp, “Sen ne kadar kızarsan kız kimse seni benden alamaz! Kalbini bana teslim etmişken buna kimsenin gücü yetmez. Ama kendi öfkem yüzünden senide korkuttum özür dilerim ömrümün güzel kadını,” dedi usulca tekrar öpüp geri çekildi.

Başucumdaki lambanın kapanmasıyla oda karanlığa büründü, sadece camdan gelen ay ışığı az buz aydınlatıyordu odayı.
Karahan kapıyı, kapattı ama odadan çıkmadığını biliyorum. Odadaki tek kişilik koltuğa oturduğunu hissettim.
“Normal boyutlardaki yatağa bile sığmazken, küçücük kanepede tutulmayan yerin kalmaz, gidip odanda uyu,” dedim gözlerimi açmadan.
“Kokun burnuma dolmadan, ellerim saçlarını hissetmeden uyuyamam kıymetlim, ister burada ister başka odada olsun, zaten uyuyamayacağım bari gözümün önünde ol da içim rahat etsin,” dediğinde diyecek bir şey bulamadım.

Bir yanım inat etmeyi bırak ve yanına çağırdı diyor diğer yanım zor da olsa bu duruma katlan bir daha böyle bir şey yapıp ilişkinizi tehlikeye atmasın diyor.
Ben ikinciyi seçtim, konu biz olduğunda daha akıllıca davranması gerektiğini anlamalı.
Çok kötü şeyler de olabilirdi, şuan Engin’in yanında olduğumu düşünüyorum da Allah korumuş...
Bir süre sonra bedenim uykuya teslim oldu, üzüntü ve yorgunlukta eklenince deliksiz uyudum.

Sabah uyandığımda gözlerim Karahan’ı aradı, bende alıştım birlikte uyuyup uyanmaya ondan olacak herhalde.
Yataktan kalkıp odadaki banyoya geçtim ve elimi yüzümü güzelce yıkadım. Soğuk su sağ olsun beni kendime getirdi. Odaya dönüp yatağı topladım giyecek başka bir şeyin olmadığı için mecburen pijamalarla aşağı indim.

“Günaydın kızım, ayakta kalma gel otur,” diyen Ercan amcanın yüzündeki ifadeye anlam veremedim doğal olarak. Adamın gözlerinin içi gülüyor, her halde oğlunu gördüğü için.
“Günaydın Ercan amca.”
Elini hafifçe omzuna koyup, baba vari bir tavırla salondaki koltuğa oturmamı sağladı.
“Teşekkür ederim Ercan amca,” dedim mahcup bir tavırla.
“İyi uyuyabildin mi kızım? Umarım yerini yadırgamamışsındır.”
“İyi uyudum teşekkür ederim. Zeynep teyze yok mu?” dedim evi gözlerime kolaçan ederken.
“Kahvaltı hazırlıyor mutfakta,” dedi güler yüzüyle. “Bende yardıma gideyim,” dedim oturduğum yerden kalkacaktım ki Ercan amca izin vermedi, “Olur mu hiç öyle şey kızım, sen yorulma. Zeynep hazırlar.”
“Ercan amca asıl o zaman olmaz, ben yardım ederim,” dedim oturduğum yerden kalktığımda gibi mutfağa geçtim.

“Günaydın Zeynep Teyze,” dedim keyifli bir sesle.
“Aa, kızım ne zaman uyandın hiç sesini de duymadım? Günaydın,” dedi ilgili bakışlarıyla.
“Sana yardım etmeye geldim de maşallah her şeyi hazırlamışsın, bari bende sofrayı kurayım, ” dedim ve itiraz etmesine fırsat tanımadan mutfak masasını hazırlamaya başladım. Kahvaltılıklar hazırlanmış sadece masaya yerleştirilmesi kalmıştı, o da en kolay iş...
“Bu arada Zeynep Teyze Karahan’ı göremedim nerede biliyor musun?”
“Karakola ifade vermeye gitti, gideli bir saat olmuştur, gelir birazdan. Kızım sen kendini yorma ben yaparım bak hala, kızım insan büyüğünü dinler. Allah korusun, zaten bir kolun alçıda diğerine de bir şey yaparsın maazallah!” dedi bir panik elimdeki tabakları aldığı gibi kendi masayı düzenledi ve başka bir şeyi de elime almama izin vermedi.

“Kumru neler yapıyor?” diye sordum merakla.
“Ne yapsın kızım üniversiteye hazırlıkla uğraşıyor, sabahın kör vakitleri evden çıkıyor akşama ancak geliyor. Sizin geldiğinizi de ağabeyinin arabasını görünce öğrendi. Sen uyuyorsun diye uyandırmadı ama gelince seni iyice rahatsız eder.”
“Estağfurullah ne rahatsızlığı memnun olurum,” dedim hafif tebessümle.

Masa kuruldu, Ercan amca, Zeynep Teyze ve ben masaya oturmuştuk ki kapı çaldı, Zeynep Teyze hızlı bir hamleyle kapıyı açmaya gitti. Daha sonra Karahan’la birlikte içeri girdiler.
“Afiyet olsun gençler,” derken annesine babasına bakıyordu.
Ercan ama gururlu bakışlarını oğluna çevirip, “Kaynanan seviyormuş bak kurulu sofraya geldin, elini yıka otur sofraya hadi bekletme bizi,” dedi hemen.
Kaynanası sevmez mi? Çok sever hem de o kadar çok sever ki kızı ona kaçışın diye ne öğütler verdi. Annem, Karahan’ı benden önce benimseyip sevdi.

Bakışlarım Ercan amcayı bulunca, bakışlarımız keşişti, tebessüm edip önüme döndüm. İlgili bir baba gibi beni kontrol etmesi kendimi güvende hissettirdi.
Ercan amca ne kadar sert mizaçlı görünse de ailesine karşı sert olamıyor bir yerde daha sakin davranıyor. İster istemez aklıma Karahan’ın nasıl bir baba olacağı sorusu geldi. Bence, Ercan amcadan bile daha iyi bir baba olur...
Karahan ellerini yıkayıp yanımdaki yerini alınca kahvaltıya başladık, Zeynep Teyze sağ olsun sofrada bir kuş sütü eksikti.
Özlenen anne tatları de sofrada olduğu için olanca iştahımla kahvaltımı yaptım.
“Zeynep Teyze ellerine sağlık her şey muhteşem olmuş,” dedim kahvaltının sonunda. “Afiyet olsun kızım, can olsun” dedi memnun bir ifadeyle.

Karahan ve babası, salona geçince bizde hızlıca mutfağı toplayıp yanlarına geçtik.
“Buğlem, kızım kendine hiç dikkat etmiyorsun, öyle ayakta durma yorma kendini. Karahan, bir şey söylesene oğlum,” diyen Ercan amcaya şaşkınlıkla bakan kaldım.
Alt tarafı kolum kırık bu kadar abartmaya gerek yok ki...
“Kıymetlim, gel seninle biraz yukarı çıkalım konuşacaklarımız var,” diyen delime bakıp, “Tamam konuşalım,” dedim ve doğrudan merdivenlere yöneldim.

Karahan’ın odası ne kadar merak edersem edeyim oraya girmeyip misafir odasına geçtim.
Karahan da peşimden gelip kapıyı kapattı, “Otur güzelim, konuşacaklarımız biraz uzun.”
“Tamam,” dedim ve yatağa oturdum Karahan’da karşıma oturup gözlerini gözlerime çevirdi, o zaman ne kadar yorgun olduğunu anladım. Yüzünden pek bir şey anlamasam da gözlerinin altında koyu halkalar oluşmuş. Yani tüm gece uyumadı...

“Seni dinliyorum hayatım.”
Elimi tutup, “Karakola ifade vermeye gittim dünkü dayak atma konusunda haklı bulundum bu nedenle her hangi bir ceza almayacağım.”
“Nasıl yani?”
“Baya işte hatunum, seninle özel ilişkimizden ve hamile olman nedeniyle haklı bulundum. Emniyet memurları bana hak verdi. Baban ise sahte belge yüzünden mahkemeye çıkabilirdi ama şikayetçi olmadım. Ve inşallah bu konu burada kapandı,” dedi derin bir nefes verirken.
“Peki o pislik?”

“Uzun bir süre yattığı yerden kalkabileceğini zannetmiyorum, yataktan kalkacak sağlığa kavuştuğunda da yanına yaklaşacak cesarete sahip olduğunu sanmıyorum,” dedi kendinden emin bir şekilde.
“Çok şükür,” deyip delime sarıldım.

Karahan, derin bir nefes alıp, “Kıymetlim çok önemli bir konu daha var,” deyince başımı göğsünden kaldırıp, “Hayırdır inşallah?” dedim.
“Babamın, Emekli Emniyet Müdürü olduğunu biliyorsun değil mi?”
“Evet biliyorum, hatta son görev yeri Aksaray olduğu için burada kaldınız.”
“Aynen güzelim. Lafı fazla uzatmadan asıl konuya gelecek olursak, dün yaşadığımız olaylar babama rapor edilmiş, daha doğrusu babamın arkadaşları, babamı tebrik etmek için aramışlar,” dedi ve doğrudan gözlerime baktı.

“Hayırdır inşallah, ne için tebrik etmişler?” diye sordum saf saf...
Ama benim nereden aklıma gelsin?
“Dün babana, ‘Yedi ay sonra torununu gördüğünde en büyük kanıta şahit olursun,’ dedin ya. İşte o konu hakkında tebrik etmek için aramışlar.”
İlk başta anlam veremedim, sonra gerçek yüzüme bir tokat misali çarptı, “Benim, hamile olduğumu düşündükleri için Ercan amcayı aradılar?” dedim sorarcasına.

Kafasını olumlu anlamda sallayıp, “Aramaya dün geceden başlamışlar, ‘Torunun oluyormuş, hiç söylemiyorsun, Devrem, hayırlı olsun,’ diyerek arayanların haddi hesabı yok. Bende sabah öğrendim, Kumru beni odamda bulamayınca senin kaldığın odaya girdi, haliyle beni başında beklerken görünce durum iyice çıkmaz bir hal aldı. En son, ‘Hala mı oluyorum?’ diyerek sevinç naraları atıyordu. Babam ve annem tarafından sabahın kör vaktinde sorguya çekildim. Hamile değil desem, baban seni benden almaya kalkacaktı bende senin sözlerine ayak uydurdum,” dediğinde ağzım yere değecek şekilde açıldı.
Kendi kazdığım kuyuya kendim düştüm öyle mi?
Peki şimdi ne olacak?

****

Yeni bölüm Allah’ın izniyle Çarşamba günü gelecek canlarım benim.

Sizce gelecek bölümde neler olacak?

Bölüm nasıldı?

Sizce iki deli aşık ne yapmalı?

Sizi seviyorum.

Elif Diril.

PEK KIYMETLİM Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin