Merhabalar iyi akşamlar. :)
Biliyorum son bir kaç ayda olduğu gibi yine geciktim, özür dilerim.
Geç gelmesini en önemli nedeni bir türlü yazamamdan kaynaklanıyor, her insan gibi benimde hatalarım oluyor, en büyük hatam zaman planlaması yapmamam oldu. Kusuruma bakmayın. Hepiniz benim için çok değerlisiniz sizi seviyorum.♥
Umarım sevdiğiniz bir bölüm olur.
Bölüm kısa biliyorum fakat gelen mesajlardan ötürü daha fazla bekletmek istemiyorum 2. Part Salı günü sizlerle olacak.
Yorumlarda görüşmek dileğiyle ♥
İlk yoruma ithaf var benden söylemesi 📣
sonsuzakadar2412
Medya: Buğlem
***Keyifli Okumalar Dilerim Canlarım Benim***
Şaşkın ördek gibi bakıp öksürmeye devam eden kocamın imdadına Kumru yetişti, Kumru’dan aldığı suyu güç bela için kocam bakışlarını bir an olsun üzerimden çekmedi.
“Kıymetlim?” dedi şaşkınlığı sesine yansırken.
Cevap vermeyip kıvranmasını izlemeye devam ettim ve tabi ki tatlımı yedim eh yarış günü yaptığı Hayat meselesinden sonra az bile.
“Kızım, o şaka bir kere olur. Oğlumun da aklını alacaksın,” diyen Zeynep anneye baktım ve tebessüm ettim.
“Anne, ilahi aynı yalanı söyleyip sizlerin duygularıyla oynayacak değilim. Sadece o zaman babam evlenmemize karışmasın diye ortaya bir şey attım ki artık böyle bir zorunluluğum yamabu nedenle durduk yere bunu yapmam,” dedikten sonra put kesilen kocama kısa bir bakış attım ve cebimdeki ultrason görüntüsünü Zeynep anneye uzattım.
“Anne bak, torunun ilk görüntüsü,” dedim sevimlilikle. Kadıncağız şaşkınlıktan tek hamle yapamadı haliyle uzattığım kağıdı da alamadı.
Salondan tek bir ses çıkmazken Arısoy ailesine küçük çaplı bir şok yaşattığıma kanaat getirdim.
Kocam bile nefes almadan öylece gözlerimin içine bakıyordu, anlaşılan daha hamile olduğumdan emin değil.
Aslında emin olmak istiyor ama olamıyor gibi bir hali var.
Kimseden tek kelime çıkmayınca açıklama gereksinimi hissettim, “Bugün hastaneye gidip kan testi yaptırdım,” dedikten sonra salonun köşesinde duran çantamdan test sonuçlarını aldım ve elimdeki ultrason görüntüsüyle birlikte kocamın kucağına bıraktım.
İlk şoktan kurtulan Kumru oldu, “Ay çok sevindim, şimdi hala mı olacağım? Yengelerin en güzeli tebrik ederim,” der demez sıkıca sarıldı.
“Teşekkür ederim küçük hala,” dedim yumuşak bir tonla. Hamileliğimde söz ederken bile delicesine atan kalbime inat sakin olmaya çalıştım.
Kumrudan hemen sonra Ercan baba kahkahalar atarak oturduğu yerden kalktı ve sıkıca sarıldı.
“Allah analı babalı büyütmeyi nasip etsin kızım,” dedikten hemen sonra alnımdan öptü.
“Amin baba inşallah,” dedim ve elini öptüm.
O süre zarfında da Zeynep anne kocamın kucağındaki belgeleri almış kontrol ediyordu, hemşireliğini konuşturup, “İyi çok şükür, kan değerlerinde bir sorun yok. Oy benim miniğim burada mıymış?” diyerek fotoğrafı sevdi ve oturduğu yerden kalkıp sıkıca sarıldı.
“Çok şükür kızım,” dedi usulca.
Testler iyi olduğu için mi yoksa hamile olduğum için mi bilmiyorum ama bir şey için şükür etti.
İşin garip tarafı ise kocamın hareket etmeden oturmaya devam etmesiydi.
Benim dışımdaki herkes bebek heyecanıdan Karahan’ın kilitlenip kaldığından bir haberdi. “Karahan, iyi misin?” Hemen yanına gidip elimi şakaklarına koydum.
“İnme emi indi acaba?” diyen Kumru’ya korkuyla baktım.
“Tövbe de Kumru, Allah korusun!” dedim endişeyle. Kalbim bu sefer korkuyla atarken ne olduğunu anlamaya çalıştım. Tabi felaket tellalı gibi davranan görümcem hiç yardımcı olmadı.
“Ama yenge baksana hareket etmiyor.”
Yarısı kalan suyu alıp elime döktüm ve yüzünü sürdüm derin bir nefes aldı ve gözleri beni buldu.
“Alllaaaah be!” diyerek sevinç nidası koy verdiği gibi ayağa kalktı ve bir çırpıda beni kucağına aldı.
“Baba oluyorum be!” diye bağırıp bir çocuk gibi beni hava attı. İlk başta havalanmış olmanın şaşkınlığıyla tepki veremesemde sonra ki havalanmada bastım çığlığı.
Tamam belki en fazla on santim havalandım ama havalandım!
“Karahan, sevgilim biraz sakin olur musun?”
“Olamam kıymetlim, sakin falan olamam. Baba oluyorum baba!” Bir yandan kahkahalar atıp diğer yandan sevincini benimle paylaşmaya devam etti. Evin içinde bir o yana bir bu yana giden delime diyecek tek laf bulamadım.
Kah öptü, kah sıkıca sarıldı.
Sevinçten o kadar çok bağırdı ki kapı çaldığında şikayete geldiklerini düşündüm. Ben kocamın kucağında havalarda gezerken içeri Yelda ve Eşi Ergün girdi. Eh komşumuz oldukları işin sesleri duydular herhalde.
Ergün, “Ne oluyor oğlum bu ne gürültü?” diye sordu merakla bize bakarken.
Karahan’da gururla ve coşkuyla, “Daha ne olsun Ergün baba oluyorum, lan baba,” diye haykırdı.
Ve abartmıyorum tam iki saat boyunca beni kucağında gezdirip öpücüklere boğdu.
En sonunda aklı başına gelince koltuğa oturdu ama beni kucağından bırakmadı, Zeynep anneden aldığı fotoğrafa, dolan gözlerle bakan kocamı gördüğümde, hamileliğimin bir hata olmadığını ve Rabbim bize sunduğu bir mucize olduğunu anladım.
Allah’tan saçma salak davranıp ben anne olmaya hazır değilim falan demedim. Yoksa kocam üzüntüden kahrolurdu.
Gözlerini ultrason görüntüsünden ayırmadan fısıltılı çıkan duygu yüklü sesiyle mırıldandı, “Seni seviyorum pek kıymetlim...”
O an içimde bir yerlerde bir şeyler harekete geçti, sanki sözleriyle dokundu kalbime. Bu sözlerini bana değil bariz bir şekilde ona bebeğimize söylüyor olması şaşırtıcı derecede mutlu hissetmeme neden oldu.
Ben kıymetlisiyim evet ama doğacak olan çocuğumuz onun pek kıymetlisi...
Daha doğmamış, hatta bir nohut kadar olan pek kıymetlisine baktı uzun uzun...
Sanki çocuğumuzun dünyaya gelmiş halini görür gibi mutlulukla baktı, siyah ultrason görüntüsüne...
Daha şimdiden bebeğimizle bir bağ kurdu buna adım kadar eminim.
Elini karnıma getirdiğinde bir sıcaklık yayıldı tüm bedenime.. Başını omzuna yaslayıp dakikalarda o vaziyette oturduk.
Ne Ercan baba, ne de Zeynep anneden çekindik, zaten bir süre sonra yol yorgunu olduklarını bahane edip odalarına çekilmişlerdi.
Salonda baş başa sessizliği uzunca bir süre dinledik.
Çatallaşan sesiyle, “Doktora gidelim,” dedi kararlılıkla.
“Ben gittim hiç bir sorun yok, endişe etme,” dedim itiraz etmesine fırsat vermeden.
“Çok zor zamanlar atlattın meleğim, ya düşük tehliken varsa? Günlerce yemek yemeğin zamanlar oldu, defalarca bayıldın, babanın cenazesinden sonra ruh gibiydin. Sağlığınızın iyi olduğundan nasıl bu kadar emin olabiliyorsun?” sesindeki kızgınlığı iliklerime kadar hissettim.
“Bebeğimde bende çok iyiyiz, özel hastaneye gittim, doktor tüm tetkikleri yaptı, zor zamanlar geçirdiğimi söyledim fakat o iyi olduğumuzu söyledi. Kötü olsak söylemez mi bir tanem? Zaten düşük tehlikesi falan var deseydi hemen seni arardım.”
“Yarın ilk iş doktora gideceğiz ve kıymetlim, sen de doğurana kadar yerinden kımıldamayacaksın,” dedi bariz bir tavırla emir verip.
“Kocacığım, diyorum ki beni strese sokmasan mı? Onca kadın hamile kalıyor bu süreyi yatakta geçiren kaç kadın vardır ki?”
Sıkıca sarıldı, “Meleğim, gerekirse seni kilitlerim,” deyince hışımla ona döndüm.
“Delirdin herhalde?”
Gözlerindeki ışıltılarla, “Ben zaten deliyim,” dedi son derece rahat bir tavırla.
“Onunla bu aynı şey değil, ne demek istediğimi anladın, dokuz ay boyunca eve tıkılamam!”
“Hiç şansın yok kıymetlim, ikinize de en ufak zarar gelmesini göze alamam.”
“Sana dünyayı dar ederim!”
“Et kıymetlim, sen hırsını benden al, gerekirse kafamda vazo parçala ama ne yaparsan yap evimizde yap,” dedi ve dudaklarımı dudaklarıyla mühürledi.
Odamıza çıktığımızda ise hayat benim için daha garip olmaya başladı.
Odaya çıkar çıkmaz beni yatağa bıraktı ve kesinlikle kalkmama izin vermedi, giyinme odasından geceliğimi getirip kımıldamama bile fırsat vermeden üzerimi değiştirdi.
“Of Karahan! Tam anlamıyla delirdin!”
“Sana deliyim kıymetlim,” dedi gülerek.
“Kafayı yiyeceğim! Bana bak, ben iki aylık hamileyim tam iki aylık! Bu zaman kadar kendim giyindim, kendim yürüdüm! Alışverişte yaptım istediğim gibi de gezdim. Hatta daha iki gün önce kocamın yarışmasını kalbim ağzımda atarak izledim. Hatta ve hatta kocamın beni deli gibi sinirlendirmesini, gururumu incitmesini de hamileyken yaşadım! Korkma bebeğimize bir şey olmaz, tam anlamıyla inatçı bir Laz! Babası kılıklı, ona bir şey olsaydı, babam için acıdan kıvranırken olurdu,” dedim öfkeyle solurken.
Eh Hayat aklıma geldi nasıl öfkelenmeyeyim?
“Özür dilerim,” dedi acı dolu sesiyle. Pişmanlığını gözlerinden okudum.
“Özür dileme, beni böyle saçma bir durumla burun buruna getirmenin özürü olmaz! Yarın buna benzer bir olayı benim yüzümden yaşasak, o masayı sözde bana aşık olan adama yedirtirsin! Ya sen değil mıydın, benim hiç bir hatam olmamasına rağmen, Eskişehir’de restoranda bana kaş göz yapan ve başka masada oturan adamın ağzını burnunu kıran! Sen değil miydin okul gezisinde gitmeyeyim diye tavır alan! Yine sen değil misin karını seni seven başka biriyle aynı ortama sokan! Sana deli gibi sinirliyim, daha ötesi var mı?” diye öfkeyle soludum.
Yüzündeki bitkin ve acı dolu ifadeyi daha fazla görmemek için yatağın kendi tarafına yatıp Karahan’a arkamı döndüm.
On dakika kadar sonra ışık kapandı ve kendi tarafına yattı.
Hatalı olduğu için ağzını açıp tek kelime etmedi ama arkamdan bana sarılıp elini karnımın üzerine koydu.
Kızgın olsam da kocamı kendimden uzaklaştırmak için bir hamlede bulunmadım.
“Kızgınlığım geçene kadar hastaneye falan gitmeyeceğim,” dedim kararlılıkla.
Anında gerildi, sıkıntıyla bir kaç nefes aldı. Kabul Hayat meselesine sinirim yüzünden kocamın bebeğimizi görmesine mani olmam belki acımasızca.
Ama her daim istediğinin olmayacağını ve beni böyle bir duruma düşürdüğü için kalbimi nasıl kırdığını anlaması gerekiyor.
Sinirlendiğini hatta bebeğini deli gibi merak ettiğini bilsem de üzgünüm ama bunu yapmak zorundayım.
Uyanıklık yapıp ailesini çağırmayacak, başka odada kalmayı kabul edecekti. Şimdi bebeğini görmeyi bekleyecek...
Ensemden öpüp derin bir nefes aldı, “Bir daha asla böyle bir durumla karşılaşmana izin vermeyeceğim kıymetlim,” dedi acıyı ve pişmanlığı hissettiren sesiyle.
“Öyle olursa çok iyi olur kocacığım...”
“Sizi canımdan çok seviyorum,” dedi ve karnımda olan eliyle karnımı okşadı.
Daha hamile olduğumu duyar duymaz bu derece sevinmesi ve babalığı benimsemesi içten içe mutlu etti.
Hamile olmamı öğrenmenimin heyecanı, kocamın bunu son derece iyi karşılaması ne kadar güzel duygular olsa da yinede kafamı kurcalayan, canımı sıkan sorunlarım var.
“Karahan?” dedim usulca.
“Efendim kıymetlim?” dedi ilgiyle
“Annem ve kardeşimden haber var mı?”
“Yok,” dedi tek nefeste.
“Ercan baba eski emniyet müdürü ama o bile bulamadı, bu işin içinde başka bir iş var korkuyorum.”
Daha sıkı sarıldı, “Kimsenin size zarar vermesine izin vermem,” dedi kararlılıkla.
“Kendim için korkmuyorum, annem mantıklı davranmıyor, Beril’in şuan üniversite sınavına hazırlanıyor olması gerekirdi ve babamda yaşıyor olmalıydı. Bir şeyler dönüyor ama benim haberim yok,” dedim isyan edercesine.
Derin bir nefes aldı ve saçlarımı usul usul okşadı.
“Annem polise ifade verdi ama eski emniyet müdürü olan baban onların izini bulamadı, o kadar saçma ki! O kadar mantıksız ki!”
“Hışt… Düşünme bunları, ben anneni ve kardeşini sana getireceğim. Korkma, sakin olmaya çalış artık düşünmen gereken başka biri daha var.”
“Bak işte bu da mantıksız, annemi ve kardeşimi nasıl düşünmem? Dikkatimi dağıtmaya çalıştığının farkındayım, arkadaş ziyareti, araba yarışı, sırf düşünmemi gerektiren başka şeyler olsun diye planladın biliyorum ama kalbimdeki endişe onları sağ sağlim görmeden geçmez,” derken kederli bir nefes koy verdim.
“Haklısın ama sabırlı olmamız gerekiyor.”
“Eğer gerçekten bir sorun yoksa ve annem Beril’le keyif için kafa tatilindeyse ortalığı fena karıştırırım şimdiden haberin olsun. Ben burada ne haldeyim düşünen yok, salak gibi atılan fotoğraf ve videolarla kendimi avutuyorum, iyi olduklarına inanmak istiyorum ama sonra iyilerse nasıl cenazeye gelmezler aklım almıyor,” dedim öfkeyle.
“Eminim her şeyin mantıklı bir açıklaması vardır kıymetlim, er yada geç ortaya çıkacak, sen şimdi bunları düşünüp canını sıkma,” dedi ve ensemden öptü.
Sıkıntıyla nefes verip kapattım gözlerimi, yarın annemin mesaj attığı yerden ona mesaj atacağım, hamile olduğumu öğrenipte gelmezse işte o zaman büyük sorun var demektir.
“İyi geceler kıymetlim,” dedi ve derin bir nefes aldı.
“İyi geceler sevgilim.”
“Sana da iyi geceler Pek Kıymetlim…”
***
Sabah erken saatte kalkıp soluğu banyoda aldım, ihtiyaçlarımı giderdikten sonra üzerimi değiştirip mutfağa geçtim. Bir önceki gün doğru dürüst uyuyamayan kocam şuan onun acısını çıkarmak istercesine uyuyordu.
Hızlıca kahvaltıyı hazırlayıp Karahan’ı uyandırmaya gittim, Zeynep anneler için daha sonra kahvaltı hazırlayacağım sabahın köründe onları uyandırmamın anlamı yok ki.
Kocamın başına gelip yanağından öptüm ve, “Delim, uyaan gerekiyor,” dedim usulca.
Mırıldandı…
Yanaklarını öpüp, “Bak bu son ikazım yoksa bir bardak suyla geliyorum,” dedim oyunbaz bir tavırla tehdit ederken.
“Kıyamazsın,” dedi uykulu sesiyle.
“Sen kalkma bak bakalım kıyıyor muyum kıymıyor muyum görürsün.”
Bir hamleden belimden tutup beni altına çekti, “Kocana insaf et kıymetlim.”
“Kocam yataktan kalkmamaya devam ederse patronu sorun çıkaracak haberi olsun. Ayrıca kahvaltı hazır ve çay kaynamaya devam ediyor bilginize.”
“Neden zahmet ettin ki? Ben yoldan poğaça falan alırdım.”
“Aşkım, konuşmak yerine kalkıp kahvaltını yapsan daha iyi olurdu.”
“Kıymetlim,” dedi yumuşacık sesiyle.
“Hım…”
“Kızgınlığın geçti mi?” diye sordu süt dökmüş kedi gibi.
“Hayır efendim geçmedi!”
“Hak ettim değil mi?”
“Sen daha iyi bilirsin delim.”
Sıkıntılı bir nefes alıp önce beni sonrada karnımı öptü ve kalktı.
Kocam banyoya geçince giymesi için kıyafetlerini hazırlayıp aşağı indim.
Aradan geçen beş dakikanın sonunda kocam yüzünde gülümsemeyle mutfağa geldi.
“Aklından neler geçiyor delim?”
“Pek kıymetlim,” dedi gururla.
“Bu kadar sevineceğini tahmin etmezdim, uslu bir koca olursan belki bebeğini bile görebilirsin,” deyip kahkaha attım.
Arkamdan sarılıp başını boynuma yasladı, “Oyunbaz bir karım var ve şirinlerden gönderme yapıyor, süper…” dedi keyifli sesiyle.
Kıkırdayıp masaya geçtim.
Kocam kahvaltı yaparken bende ufak tefek bir şeyler atıştırdım tam kahvaltıyı Zeynep annelerle yapmak istiyorum.
Karahan bal kaymak sürdüğü ekmeği bana uzatıp, “Aç bakalım ağzını,” dedi itiraz kabul etmeyen bakışlarıyla.
Ekmekten koca ısırık aldığım sıra Zeynep Anne gülen gözlerle mutfağa girdi.
“Muhabbetiniz bol olsun,” dedi keyifle.
“Günaydın anne, neden erken kalktın?” dedim hemen.
“Günaydın kızım, uyanmıştım sesinizi duyunca geleyim dedim.”
“Gel anne otur ben çay doldurayım,” diyen kocam oturduğu yerden kalkıp annesinin yanaklarını sulu sulu öptü ve hemen çay doldurdu.
Zeynep Anne, “Ee bebeğin kontrolüne ne zaman gidiyoruz?” diye merakla sordu.
“Anne istersen bugün gidelim, hem sen merak ediyorsundur.”
Heyecanla parlayan gözleriyle, “Gider miyiz sahiden?” diye sordu.
“Gideriz tabi.”
Kocaman gülüp elimi tuttu ve Karahan’a döndü, “O zaman oğlum sen öğleden sonrası için izin al, hep beraber gidelim bebişi görmeye,” dedi.
Doğrudan bakışlarım kocamı buldu. ‘Hadi cevap ver,’ dercesine baktım.
“Anne benim işlerim çok yoğun, başka zaman karımı alır giderim,” dese de gözlerinden ne kadar çok gelmek istediği belli oluyor.
“Aman oğlum, iş her zaman olur, bugünler kaçmaz.”
İsteksiz bir tavırla, “Anne işlerim var,” dedi ve bana döndü, “Kıymetlim akşama görüşürüz,” dedikten sonra oturduğu yerden kalktı.
Zeynep Anne olayın şaşkınlığıyla kala kalsa da bozuntuya vermedi onu şaşkın bir tavırla orada bırakıp kocamın peşine takıldım.
Bende kocamı uğurlayıp mutfağa döndüm.
“Bir sorun mu var?”
“Ciddi bir şey yok anne merak etme sadece ufak bir inatlaşma,” dedim tebessümle.
“Anlaşılan bizim oğlan canını sıktı, yoksa bebeğini görmemek için asla direnmez, sende haklı olarak burnu sürtülsün istiyorsun, eh vardır bir bildiğin benim güzel kızım,” dedi sevgiyle.
Aramızda olan olayı hiç yansıtmak istemezdim ama oldu bir kere. Zeynep anneyle sohbet ederek mükellef bir kahvaltı hazırladık ve diğerlerini çağırdık. Zaten öyle çok konuşmaya daldık ki on buçuğa doğru ancak kahvaltı hazır oldu.
Son derece keyifli ve mutlu geçen kahvaltının sonunda cümbür cemaat hastanenin yolunu tuttuk.
Daha önce Zeynep annenin kamuda görev yaptığı hastaneye geldik, taa genç kızlığı zamanında çalışmış.
Devlet Hastanesi'ne geldiğimizde kadın doğum uzmanların ismini kontrol edip, eski hocalardan birinin adını söyledi.
Sıra al, sıra bekle derken bizim muayene öğleden sonra kaldı, eh hal böyle olunca hastane kafeteryasında kahve içerek zaman öldürdük. En nihayetinde muayeneye girdiğimizde doktor haliye çok şaşırdı.
“Sadece hasta gelsin, kalabalık yapmayın,” uyarılarına cevap olarak, “Şey doktor hanım, ailem bebeğimin sağlığı konusunda biraz endişeli ve izniniz olursa ultrasona girmek istiyorlar,” dedim kibarca.
Hayli yaşı olan doktor bir bana bir de ailenin geri kalanına bakıp bir nefes koy verdi.
“Eşiniz yok mu?”
“O çalışıyor.”
“Peki madem geniş ailenle birlikte muayeneni yapalım,” dedi yumuşak bir tavırla.
Genel kontrollerden sonra sıra ultrasona geldi, karnıma sürülen jelle gözüm doğrudan monitöre kaydı.
Doktor hanım elindeki aleti kasıklarıma bastıra bastıra bebeğimin olduğu yeri bulduğunda nefes aldığımı hissettim.
“İşte burada minik…”
Doktor dışında kimseden tek ses çıkmazken gözlerimi bir an monitörden ayırmadım.
“8 haftalık gebe olarak görünüyorsunuz ve her şey yolunda,” diyen doktor sayesinde iyice rahatladım.
Doktorun muayenesi bittiğinde Kumrunun yardımıyla toparlandım.
Bakışlarım Zeynep anne ve Ercan babayı bulduğunda, ikisininde el ele tutuşmuş bir halde, dolu gözlerle bana baktığına şahit oldum.
Zeynep anne burnunu çekip, “Ay duygulandım,” dedi içtenlikle.
Gülümseyerek baktım.
***
Öyle böyle derken hastane işi bitmişti ve hemen eve gitmek yerine büyük bir dondurmacıya gidip ziyafet çektik.
Eve geldiğimizde ciddi anlamda yorulmuştum.
İzin isteyip odama çıktım, önce duşa girdim ki, o jelden sonra kendimi kirli gibi hissediyorum banyoya girmesem olmazdı.
Tam üzerime rahat bir şeyler giyip yatağa uzanmıştım ki telefonum öttü.
Annem, Kardeşimle birlikte olduğu videosunu atmış.
Beril büyük bir bahçede hamakta kitap okurken annem tepesine dikilip, “Ablana el salla Beril,” diyerek şakıyor.
Beril gayri ihtiyari bir tavırla telefona dönüp, “Selam dert keçisi ablam,” diyor ve el sallayıp önüne dönüyor ve video orada bitiyor.
Dert keçisi…
Ha yani dertleri çeken taraf olduğumu biliyorlar.
Gelde sinirlenme…
Annemin mesaj attığı kısma girip hızla yazmaya başladım, “Keyfiniz yerinde bakıyorum, buradaki kızın ne alemde haberin var mı? Merak ediyorum beni merak ediyor musunuz? Ama siz sormadan söyleyeyim hiç iyi günler geçirmedim. Bu büyük acıyla bir başıma mücadele etmek zorunda kaldım, siz oradan bana anca el sallıyorsunuz! Ha bu arada unutmadan, bir torunun olacak anne, bilmem umursar mısın ama kızın onca acıya hamile haliyle katlandı, bil istedim,” yazdığım gibi gönderdim.
Benim ki de can yani…
On beş dakika boyunca gözüm telefonda yanıt bekledim, mesaj iletilmesine rağmen herhangi bir geri dönüş almadım.
Sinirle telefonu yamacıma bırakıp yattım.
Bu kadar da olmaz ki! Kızını düşünmüyorsan torununu düşün!.
Kafamdaki düşüncelerden uyuyamadım ama öylece uzandım. Tam uykuya dalacağım sıra çalan telefonum nedeniyle sıçradım. Elimi telefona attığım gibi ekrana bakmadan açtım.
“Efendim?” dedim sorarcasına.
“Kızım,” dedi ağlamaklı ve hüzünlü ses…
Yattığım yerden nasıl doğruldum kesinlikle hatırlamıyorum, “Anne!” dedim merakla.
****
Yeni bölüm Salı günü akşam saatlerinde gelecek.
Bölüm nasıldı?
Sizce gelecek bölümde neler olacak?
Neler olsun istersiniz?
Sizi seviyorum.
Elif Diril.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PEK KIYMETLİM
Romance(Pek Kıymetlim adı ve konusu bakımından ilk kitaptır.) Aşkın en "Deli" hali... O akşama kadar gerçekten çok mutluydum, okulumu bitirip evime dönmüştüm ve düşünmemi gerektirecek hiç bir derdim yoktu. Şey demişti Ercan amca, "Senin kızın olmasaydı, be...