Merhabalar nasılsınız bakalım?
İyi geceler.:)
Yeni bölümle karşınızdayım umarım beğenirsiniz.
Oy ve yorumlarıyla destek olan herkese çok teşekkür ederim:)
Oy ve yorumlarınızı bekliyorum düşüncelerinizi benimle paylaşın çünkü benim için önemli.
Yorumlarda görüşmek dileğiyle ♥
Medya: Karahan & Buğlem
***Keyifli Okumalar Dilerim Canlarım Benim***
Yeni bir güne umutla başlamak kadar güzel bir şey olamaz herhalde, dün gecenin mutluluğuyla açtım gözlerimi. Delime sıkıca sarılmış olmamda işin ayrı bir boyutuydu. Kalp ritmimin hızlı atması, son derece normal bir olay gibi ilerlemeye devam ediyor. Isınan yanaklarımla kafamı boynuna daha çok gömdüm, ben dün gece ne yaptım öyle?
Aşk itirafı yaptım, yetmedi delimi öpmelere doyamadım, sanırsın içimden arsız bir kadın çıkıp beni ele geçirdi.
Başımın üzerinde hissettiğim öpücükle kafamı kaldırıp, Karahan’a ve gülen yüzüne baktım.
“Günaydın delim,” dedim tebessümle.
“Günaydın ömrümün güzel kadını,” dedi kocaman gülerken.
“Bugün hiç yataktan çıkasım yok ama çıkacağım, yine acıktım,” dedim sitemle. Eve boş boş durmaktan canım sıkıldıkça yemek yer oldum, sağ olsun Karahan zaten boş bırakmıyor bir de ben yedikçe yedim.
“O zaman seni doyuralım,” dedi alnımdan öpüp hızlıca yataktan kalktı ve banyoya geçti.
Karahan banyodayken bende yataktan çıktım bir de baktım ki pijamam dahil olmak üzere her yeri batırmışım...
Regl olacağımı normal şartlarda hissederim ama şimdi en ufak ağrı bile hissetmedim, belki de kırık kolum için kullandığım ağrı kesiciler sayesinde ağrı hissetmedim. Gerçi her ağrı kesicinin etken maddesi ve etki ettiği bölge farklı...
Neyse şimdi bunu düşünmenin hiç sırası değil, sorun kırık kolla çarşaf değiştirmede, üzerimi değiştirmeyi hiç hesaba katmıyorum bile... Ay tek elle nasıl pet takacağım? Karahan’a yaptıramayacağıma göre bir çaresini bulamam lazım... Of! Of!
Banyonun kapı kulpu aşağı inince hem geri oturdum, ve yatak örtüsünü üzerine örttüm.
“Hatunum, ne bu suratının hali böyle? Bir şey mi oldu?” diye sorup panikle yanıma geldi.
“Yok canım benim, ne olacak, uykudan yeni kalktım ya ondan böyleyim, hadi sen mutfağa, ben banyoya, midem isyan bayrağını çekti haberin olsun,” dedim tebessümle.
Tedirginlikle tek kaşını havaya kaldırıp, “Şimdilik öyle olsun bakalım yemekten sonra da konuşacağız güzelim,” dedi ve odadan çıktı.
Karahan odadan çıkar çıkmaz kapıyı kilitleyip derin bir nefes aldım ve yatağın çarşafını söktüm, sanırım kullandığım ilaçlar yüzünden bu dönemi fazla yoğun atlatacağım, şuna bak yorgan bile batmış!
Elimi neye atsam işin içinden çıkamamaktan ötürü sinir krizi geçirecek evreye geldiğimde odanın kapısı açılmaya çalışıldı.
“Güzelim, kapıyı neden kilitledin, bir sorun mu var?” Alışkın değil tabi kapı kilitlememe, kazadan sonra banyomu bile o yaptırdığı için pekte özel alan kalmadı. Bu kapı kilitlemek nereden çıktı diye sorar tabi.
“Şey biraz işim var, sen neden geldin?”
“Kahvaltının hazır olduğunu haber vermeye geldim ama kapı duvar... Güzelim hadi beni daha fazla endişelendirmeden aç kapıyı.”
“Açamam, bana yarım saat veririm misin?” diye sordum kedi gibi mırlarken.
“Tek başına banyo falan yapmaya kalkma bak bir şey olur, aç kapıyı yoksa ben geleceğim güzelim,” dedi. Sesini ne kadar yumuşak tutmaya çalışsa da ciddi olduğunu anlayabiliyorum.
“Valla banyo falan yapmıyorum, hayatım sadece biraz özel, lütfen beni panikletme,” dedim ama sonra da cevap alamadım.
Ya beni kendi halime bıraktı, ya da kapıda nöbet tutuyor sanki ikinci seçenek gibi...
Karahan’dan da ses gelmeyince kan ter içinde kalarak yatağın çarşaflarını değiştirdim, en zoru yorgana yeni çarşaf geçirmek oldu ama tek elle bile olsa da sonunda başardım. Yatağı topladıktan sonra derin bir nefes aldım.
“Oh ne sonunda bitti,” diyerek mırıldanırken banyoya geçtim ve hızlıca kendimi temizledim.
Kıyafetlerim, kendi odamda olduğu için mecburen Karahan’ın eşyalarını giymek durumunda kaldım. Kullanılmamış iç çamaşırını giymek en iyi seçenekler arasındaydı şansım varsa kendi odama gitmek için zaman bulabilirim.
Karahan’ın dolabından tişört, şort falan giydikten sonra son kez etrafı kontrol ettikten sonra, kirli eşyaları kir çamaşır sepetine attım ellerimi yüzümü yıkayıp yatak odasından çıktım. Tam karşımda, öylece kala kalmış delimle karşılaşmak bek beklediğim bir şey değildi.
“Delim, bu kokuda ne böyle? Sanki bir şey yanmış gibi,” dedim ama yine tepki alamadım.
Allah aşkına ne oldu da bu adam yine kilitlendi kaldı. Bir hışımla mutfağa geçtim, gördüğüm manzara aynen şöyle, muhteşem hazırlanmış bir sofra ve ocakta unutulmaktan kömüre dönmüş omlet...
Hemen ocağı kapatıp, tabağı lavabonun önüne atıp çeşmeyi açtım, haliyle duman iyice yayıldı.
Nasıl bir sabah bu ya Rabbim... Başımıza bir şey gelmeden atlattık çok şükür.
Evin camlarını açıp odanın kapısının önünde beklemeye devam eden delimin yanına geçtim, “Karahan, canım, ne oldu?” derken elimi gözlerinin önünde salladım.
“Ne dedin sen?” dedi hızla gözlerime bakarken.
“Ne oldu dedim canım, hakikaten ne oldu yine heykel gibi kalıp düşüncelere dalmışsın.”
“Bana hayatım dedin?”
“Evet, dedim değil misin? Hayatımsın...”
“Öyle miyim?”
“Öylesin tabi, delim. Sen benim hayatımsın,” deyip gülümsedim ve sonra yanağından hafifçe öptüm.
Ellerini hafifçe belime doladı, “Ben hala dün gecenin rüya olduğuna inanıyordum, sen hayatım deyince garip hissettim. Hala inanamıyorum. Böyle giderse biraz zor ikna olurum. Sanki beni, sevemeyecek kadar uzağımdaymışsın gibi hissediyorum. Beni herkes sever de bir sen sevmezsin gibi saçma duyguların pençesine düşüyorum,” dedi anlam veremediğim yüz ifadesiyle.
Aslında onun demek istediğini anlayabiliyorum, hastanelere düşecek kadar çok sevdiğin kişi senin yanında ve seni sevdiğini söylüyor, gerçek olma ihtimali yok gibi... Rüya kadar güzel...
İçtenlikle gülümseyip, doğrudan gözlerine baktım, “Sen ister inan, ister inanma ben seni seviyorum Karahan Arısoy. Sadece bu alışman biraz zaman alacak ve ben elimden geldiğince bu yaşadıklarımızı rüya olmadığını kanıtlamaya çalışacağım,” dedikten sonra da elinden tutup mutfağa doğru çekiştirdim.
“Sen şaşkınlıkla düşünüp dururken omletimiz kömür olmuş baksana,” dedim tebessümle soğuyan tavayı gösterirken.
“Dur hemen yenisini yapayım kıymetlim, sen otur,” dese de onu dinlemedim.
“Asıl sen otur canım,” dedim ve buzdolabına yöneldim.
Daha önce yaptığım ve hazır bulunsun diye buzluğa attığım böreklerden birini çıkarıp mikro dalgaya attım, beş dakika sonra yeni yapılmış gibi sıcacık bir şekilde, masanın bir köşesinde duruyordu.
“Bu böreği ne zaman yaptın hatunum?” diye sorarken bir bana bir böreğe bakıyordu.
“Senin yoğun iş temposundan evde olmadığın zamanlarda stok yaptım, ikimizde çalışıyoruz elimizin altında bulunsun istedim bak işimize yaradı. Hem daha bu ne ki buzluğa neler neler stokladım,” dedikten sonra börekten bir dilim alıp yemeye koyuldum.
“Sen var ya sen, bir tanesin ömrümün güzel kadını,” dedikten sonra böreği yemeğe koyuldu. Ben daha bir dilimi bitirmeden Karahan dördüncü dilimi yiyordu.
Öyle böyle derken kahvaltımızı yaptık ancak mutfağı toplarken Karahan üzerimdeki kıyafetlerin fark etti.
“Allah’ım sen beni neyle sınıyorsun? Ciddi ciddi deliriyor sanırım,” diyerek söylenince ona doğru döndüm.
“Hayırdır hayatım, neden kendi kendine söyleniyorsun?”
“Gözlerimin bozulduğunu düşünüyorum yoksa senin üzerinde benim kıyafetlerim olamaz değil mi?”
“Aşk olsun, daha yeni mi fark ettin? Kahvaltıyı yapmadan önce de üzerimde senin kıyafetlerin vardı,” dedim huysuz bir sesle.
“Gözlerine bakmaktan üzerini inleyemedim ki, hoş altına giydiğin şey bu kadar büyük olmasaydı bacaklarına da bakmazdım. Önce neden bu kadar bol bir şey giymiş olabileceğini düşündüm sonra tanıdık geldi, bir de baktım tişörtte tanıdık haliyle şaşırdım.”
“Hayatım, yatağın çarşaflarını değiştirirken terledim, kendi kıyafetlerim diğer odada olduğu için senin kıyafetlerini giydim. Kızmazsın diye düşündüm ama kızdın mı?”
İçimi ısıtacak kadar sıcak gülümseyip, sıkıca sarıldı, kafamı hemen boynuna gömdüm valla iyice mesken belledim bende.
“Böyle bir şey için sana nasıl kızabilirim? Daha fazla mutlu olamam, beni şaşırtamaz diye düşünürken sen her defasında beni şaşırtacak ve mutlu edecek bir şey buluyorsun. Biliyor musun asla böyle bir şeyi hayal edemezdim,” dedi içtenlikle.
“Nasıl yani?”
“Babanla konuşup, ‘Okulu bittikten sonra gelin isteyin,’ lafını duyduktan sonra uzun uzun seninle evlendiğim zamanın hayalini kurdum. Seninle ilgili o kadar çok hayal kurdum ki inanamazsın ama hiç bir hayalimde üzerimde kıyafetlerim varken mutfağımızda salınacağın fikri yoktu. Ve biliyor musun senin şu şekilde mutfağımızda olman anlamsız bir şekilde delicesine mutlu olmamı sağlıyor. Ama yine de altına uzun bir pijama giy, havalar serinlemeye başladı üşütme,” deyip alnımdan öptü ve beni kıyafetlerimin olduğu odaya getirdi.
Bana uzun pijama altımı uzatınca kendi iç çamaşırımı da alıp banyoya geçtim ve hızlıca toparlandım. Ped takmanın bu kadar zor olacağı aklımın ucundan geçmezdi. Ah her seferinde böyle zor olacaksa benim işim var...
Banyodan çıkıp beni bekleyen delimin yanına gittim ve birlikte salona geçtik.
Evet güldük eğlendik çok şükür mutluyuz ama benim artık hayatın acı gerçeklerle yüzleşmem lazım.
Elimde sıkı sıkı tuttuğum telefona bakıp derin bir nefes daha aldım. Evet yapabilirim, ben aşk itirafı yapmış insanım, sırıtık Engin’in mesajından mı söz edemeyeceğim?
Yapabilirim...
Yapacağım...
Yapmalıyım...
Karahan’dan böyle bir şeyi saklayamam.
Derin bir nefes daha aldım ama hiçte sakinleşmedim aksine daha da gerildim.
“Hayatım,” dedim ve bana dönmesini bekledim.
“Efendim kıymetlim?”
“Benim sana bir şey söylemem gerekiyor,” dedim gergin bir tavırla.
“Farkındayım güzelim, bu sabah beni sevdiğini söylemenin dışında garip tavırlar sergiledin. Önce neden kendini odaya kilitlediğinden başla bakalım, en çok onu merak ediyorum.
“Yatağın çarşafını değiştirmek istedim sen izin vermezsin diye odaya kendimi kilitledim,” dedim biraz rahat bir tavırla.
“Çok merak ediyorum, çarşafla zorun neydi de kendini odaya kilitleyecek kadar gözün karardı.”
“Çarşafla falan zorum yok hayatım, kirlenmiş değiştirmek istedim daha fazla bu konuyu eşelemesen de bende asıl konuma geri dönsem olmaz mı?”
Anında daha ciddi bir tavır alıp oturduğu yerde dikleşti, “Şu çalışma meselesini açacaksan...” dediğinde hemen sözünü kestim.
“İyileşmeden çalışmama izin vermeyeceğini biliyorum, konu başka. Açık konuşmak gerekirse sinirleneceğini düşündüğüm bir konu,” dedim tedirginlikle yerimde kıpırdanırken.
“Hayırdır inşallah güzelim?”
“Hayır değil hayatım, hem de hiç hayır değil. Şey sırıtık Engin bana mesaj attı,” dediğimde şaşkınlıkla baktı bir süre.
“Sırıtık Engin de kim?”
“Ya hani az daha babamın zoruyla evlenmek zorunda kalacağım kişi vardı ya o işte!” deyince bir hışımla ayağa kalktı ki anlatamam.
“O it oğlu it, ne halt etme sana mesaj atar?”
“O kadarını bende bilmiyorum,” dedim ve ayağa kalkıp karşısına dikildim.
Öfkeden gözü dönmüş bir vaziyette burnundan solurken, “O şeref yoksunu it ne yazmış?” diye sordu ama yemin ederim elleri sinirden titriyor o derece öfkeli.
“Ne yazdığını tam olarak hatırlamıyorum ama beni yanına kalmaktan söz ediyordu, bir de fotoğraf atmış ama mesaj isteğini kabul etmedim. Yani attığı fotoğrafı da görmedim,” dedim tane tane olayı anlatırken.
“Telefonunu ver,” dedi sadece. İkiletmeden telefonumu verdim eline.
Sosyal medya hesabıma girip mesaj isteklerine girdi ve o pisliğin ismine tıkladı.
‘O akılsız deli yüzünden neler olmuş sana? Ama merak etme o pisliğin elinden kurtaracağım seni... Sonra ikimiz hayatımıza olması gerektiği gibi devam edeceğiz.’ Karahan mesajı okuyunca öfkeyle gürledi, “Lan yavşak! Seni benim elimden kim kurtaracak?” diye söyledikten sonra mesaj isteğini kabul edip fotoğrafı görüntüledi.
Fotoğrafa bakarken bu kadar şaşıramazdım her halde. Sözde beni istemeye geldikleri güne ait bir fotoğraftı, inat edip üzerimi değiştirmemiş eşofman takımımla karşılarına oturup bacak bacak üzerine attığım ana aitti.
Ben babamdan tarafa bakıyor olduğum için fotoğraf çektiğini fark etmedim ama başkaları nasıl fark etmez? Asıl manyak oymuş haberimiz yok. Bir de fotoğrafın üzerine yazı yazmış, ‘Seni ilk gördüğüm zamanın en güzel anı,’ yazmış utanmaz! Ben o gün kafanıza fincan fırlattım kahveyi sağ sola savurup, ‘Benden size hayır gelmez oğlunuzla evlenmem,’ demişim, gelmiş en güzel anı yazmış. Hata bende kafanı kırmadım. Karahan şerefsiz diyor ya sonuna kadar haklı.
Benim delim o fotoğrafı görünce öfkeyle gürleyip telefonu duvara fırlattı, “Hadi bakalım şerefsiz, benimle geçireceğin güzel anıları da fotoğrafla,” dedi dişlerinin arasından.
Öyle kararlı ve korkunç görünüyordu ki ne yapacağımı şaşırdım.
Karahan, bir sinirle dış kapının önüne gidince son anda peşine düştüm. “Karahan nereye gidiyorsun?”
Gözleri gözlerimi bulduğunda bakışları anında yumuşadı, “O şerefsize, benimle geçireceği en güzel anı yaşatacağım,” dedi kararlılıkla.
Al buyur buradan yak...
****
Yeni bölüm Allah’ın izniyle Çarşamba günü gelecek canlarım benim.
Sizce gelecek bölümde neler olacak dersiniz?
Karahan neler yapabilir?
Buğlem ne yapmalı?
Sırıtık Engin’in suyunun ısındığını düşünüyor musunuz?
Sizi seviyorum.
Elif Diril.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PEK KIYMETLİM
Romance(Pek Kıymetlim adı ve konusu bakımından ilk kitaptır.) Aşkın en "Deli" hali... O akşama kadar gerçekten çok mutluydum, okulumu bitirip evime dönmüştüm ve düşünmemi gerektirecek hiç bir derdim yoktu. Şey demişti Ercan amca, "Senin kızın olmasaydı, be...