Bütün gece hiç uyumadığım için gözlerimin altı şişmişti. Okula yürürken bir sivil polisin beni torbacı sanıp çevirmesi olasıydı fakat olmadı. Okula girdiğim andaysa her şey daha da kötüleşti. Buğra dolabındaki eşyaları toplayarak çantasına yerleştiriyordu.
"Gidiyorsun be Pablo Escobar." Sarp Buğranın omzunu sıktığında Buğra bize doğru döndü. Okul çantamı sırtımdan yavaşça indirirken Buğraya yaklaşıp sıkıca sarıldım.
"Dünyanın sonu değil ya dışarda da buluşuruz." Ata aramızdaki üzüntülü anı neşelendirmeye çalıştı. Fakat sadece çalıştı. Buğra kafasını olumlu anlamda sallayarak herbirimize tek tek sarıldı.
"Haberleşiriz." Herkesten olumlu mırıltılar çıksa da sabah sabah içimde oluşan ağlama isteği feci şekilde arttı. Buğranın işi fazla uzatmak istemediği her hareketinden belliydi. Yavaş olması gerekirken hızlı adımlarla merdivenlerden inmeye başladı. Belkide son kez hepimizi toplu halde görmek için arkasını döndü. Ve sonra gitti...Aylar sonra herkesi bir bir kaybettiğimi iliklerime kadar hissedebiliyordum. Naz, Melis, Buğra, Ekin... Herkesi kaybediyordum. Bartuyu da kaybetmiştim. Sahi o nerdeydi. Zilin çalmasıyla yerden çantamı yavaşça aldım ve omzuma atıp gözlerimle Bartu için bakınırken sınıfa girdim.
"Bugün gidiyor muyuz?" Ecenin sesiyle hızla o yöne döndüm.
"Nereye?" Ece elini oho dermişcesine salladı.
"Nereye olacak Melisin annesinle konuşmaya." Duraksadım ve sonrasında kafamı olumlu anlamda sallarken Rıfat hocanın derse girmesini izledim.
"Evet çocuklar bugün sizlerle daha önce görülmemiş bir şey yapacağız." Kaşlarımı kaldırarak konuştum.
"Boş ders?" Rıfat hoca hızla bana döndü.
"Çok beklersin?" Soru sorar gibi kurduğu cümleden sonra boynuma taktığım atkıyı kafamın altına toplayarak başımı yasladım ve gözlerimi kapattım. Daha önce görülmemiş tek şey varsa o da bir insanın aynı ay içerisinde 3 farklı kazık yemesiydi ki ben onu çoktan gördüm.
"Sence bana kızgın mıdır?"
"Hayır hayır Hilal beni seviyor."
"Yok canım hala onu kandırdığımdan haberi yok."
"Çiğdeme geri dönmek istiyorum."
"Hilalden nefret ediyorum. NEFRET!" Bir anda gözlerimi açtığımda karşımda Rıfat hocayı ders anlatırken buldum. Karnıma deli gibi bir sancı saplandığında duraksadım. Artık adet dönemim gittikçe düzensizleşmeye başlamıştı. Garip olansa geçen ay hiç karnım ağrımamıştı.
"Hilal iyi misin kızım?" Rıfat Hocanın sesiyle duraksadım.
"Hocam siz benden nefret ediyor musunuz?" Rıfat hoca da sorumla duraksadı. Acaba kaç öğrencisi ona böyle saçma bir şey sormuştu? Düşünmemeye çalışsamda artık herkesin benden nefret ettiğini hissediyordum. Delirmek üzere gibiydim. Neden insanlar bu kadar kötü olmak zorundaydı? Neden bunların hepsi başlamıştı? Nasıl bu noktaya gelmiştim? Aklıma tek bir cevap geldi ama söylemekten korktum.
"Hilal kızım yüzünü yıkamak ister misin?" Kafamı olumlu anlamda sallayarak hızla ayağa kalktım ve fısıltılar arasında sınıftan çıktım. Herkes benim hakkımda konuşuyordu. Büyük bir ihtimalle delirdiğimi düşünüyorlardı. Benimde onlardan aşağı kalır yanım yoktu gerçi. Adımlarımı hızlandırarak tuvalete girdim ve aynaya baktım. Gördüğüm yansımayla yutkundum. Birkaç ay önceye kadar orman kaçkınından farksızdım. Şimdiyse alışkanlık halinde duştan sonra saçlarımı yapıyordum. Epilasyona gidip kaşlarımı alıyordum. Küfür etmeyi bırakmıştım. Peki mutlu muydum? Bu halim beni mutlu ediyor muydu? Sınava daha bir sene olmasına rağmen şimdiden çalışmak, kendime bakmak beni ben yapıyor muydu?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sınıf Tam Mı?
HumorMizah#1 04/03/18 "Tamız hocam." Buğra arka sıradan anırdığında kafamı hızla hırkamdan kaldırdım. "Aaaaa ilk okul günü hatta ilk saati uyunmaz ama." Bartu geçen seneki gibi arkamda oturmuştu. "Sus sıçarım." "Hocam ödev vardı." Gamzenin sesiyle he...