İyi okumalar.
Kötü şeyler zincirleme bir şekilde birbirini çekermiş. Bu yüzden bir defa kötü bir şey olduğunda başka bir kötülük de yola çıkmış demekmiş. Aynısı iyi şeyler için de geçerliymiş fakat iyiliğin çekim kuvveti kötülüğe göre daha azmış. Bu yüzden insanın başına sık sık kötü şeyler geliyormuş. İyi şeyler de ara sıra oluyormuş.
Aklımdan az önce kurduğum fikri kabul etmiştim. Belki fikrim doğru değildi ama yalan da sayılmazdı. Başka bir şekilde olayları açıklayamazdım. Bir şeyleri anlayabilmek istiyordum. Kendimi bir arabada gibi hissediyordum. Son süratle gidiyordum. Sürücü koltuğunda ben vardım. Frene basacağım yere gaz paneline basıyordum. Bu yüzden ne zaman durmak istesem hızım artıyordu. Elimden bir şey gelmiyordu. Durmak istedikçe daha hızlı gidiyordum.
Sorun nereye gittiğimi bilmememdi. Etrafım karanlıktı. Önüm karanlıktı. Arabanın farları açık değildi. Her an bir şeye toslayabilirdim. Emniyet kemerim takılı değildi.
Aslında bulunduğum anda da gerçekten arabadaydım. Emniyet kemerim takılıydı, araba o kadar hızlı gitmiyordu. Farlar açıktı ve önümüzü görebiliyorduk. En büyük fark ise arabayı benim kullanmıyor olmamdı. Arabayı Atakan kullanıyordu ve arka koltukta Bora oturuyordu. Yalnız değildim. Bilinmeziğe gitmiyordum. Nereye gittiğimi bilmiyordum ama gideceğimiz yer belli olmalıydı.
"Nereye gidiyoruz ? " Saatlerdir konuşmuyordum. Aslında köyden çıkmadan önce yaşadıklarımdan beri konuşmuyordum. Atakan'ın beni öpmesinden ve "Nasıl anlarsan o. " demesinden beri konuşmuyordum. Şimdi konuşunca şaşıracaklarını düşünmüştüm. Bora şaşırmış gibiydi. Dikiz aynasındaki ifadesinden öyle anlaşılıyordu. Atakan ise... Onun yüzünde garip bir gülümseme oluşmuştu.
"Tatile gidiyoruz. " Bunu söylerken gülümsüyordu. Bu yüzden ciddi miydi yoksa şaka mı yapıyordu anlayamamıştım. Şaka yapıyor olmalıydı ama Atakan şimdiye kadar ne zaman şaka yapmıştı ki ?
Yine aklımı karıştırmıştı. Her zamanki gibi yapmıştı. Onun söylediği şeyleri tam olarak anlayamıyordum. Söylerken neler hissettiğini de öyle. Oysa ki ben konuşurken açıktım.
"Tatile mi ?" Örneğin Atakan'a verdiğim tepkiden şaşırdığım anlaşılıyordu. Bunu beni tanımayan birisi bile anlayabilirdi. Atakan her şekilde anlardı. Söylediğimin altında yatan başka bir şey yoktu.
"Evet tatile. " Bana baktı ve gülümsedi. Sonra tekrar yola bakmaya devam etti. Yine kafamı karıştırmıştı. Belki de çoğu zaman olduğu gibi şimdi de benimle dalga geçiyordu. Yoksa tatile gidecek halimiz yoktu. Biz aranıyorduk. İkimiz de aranıyorduk. Bora aranıyor muydu bilmiyordum. Büyük ihtimalle onun sicili de tertemiz değildi ama bizim gibi kaçak da değildi.
Tabi bu sadece benim tahminimdi. Aranıyor olabilirdi. Çok tekin birisi değildi. Hele de birkaç saat önce duyduğum telefon konuşmasından sonra. Bir şeyler saklıyordu. Bunu ilk günlerden beri içimde hissediyordum ama şimdi bundan emindim. Kötü şeyler olduğunda karşıma hep o çıkıyordu.
Telefonda kiminle konuştuğu umrumda değildi. Kimin hakkında konuştuklarını da öğrenmek istemiyordum. Artık istemediğim şeyleri duymaktan bıkmıştım.
"Tatile. " diye fısıldadım büyük ihtimalle ikisinin de duyamayacağı bir ses tonuyla. Yüzümde Atakan'dan bulaşan bir gülümseme oluşmuştu. Ne düşünürse düşünsün Atakan beni olumlu etkiliyordu. Bu kadar olumsuzluğun içinde gülümseyebiliyordu ve daha da önemlisi beni de gülümsetebiliyordu.
Ona baktığımda tüm olumsuzluklar aklımdan siliniyordu. Ahh bir de beni öpüşü aklıma geliyordu. Beni dört kere öpmüştü. Her öpücüğü bambaşka hissettirmişti. Bunu nasıl yapmıştı? Belli ki benden fazla tecrübesi vardı. Aslında benden fazla tecrübesi olduğuna emindim. Onun dışında kimseyle öpüşmemiştim. Mert'le bile. Kendimi evlendikten sonrasına adamıştım. Şimdi ise. Aslında evliydim. Atakan'la evliydim. Bu yüzden tabularımı yıkmış sayılmazdım.
Sesli bir kahkaha atmama engel olamadım. Atakan ile evli olduğumuzu düşünmek bile beni güldürüyordu. Öyle komik olduğu için gülmüyordum. İmkansız olduğu için gülüyordum.
Eğer normal şartlar altında Atakan'a aşık olsaydım sevgili olmamız bile imkansızdı Büyük ihtimal beni görmezden gelirdi. Şimdi ise evliydik. Kulağa imkansız ve aynı zamanda muhteşem geliyordu. O muhteşemdi.
Gülmemle arabadaki herkes bana baktı. Herkes dediğim Bora ve Atakan'dı ve Atakan tam olarak bana bakmış sayılmazdı. Kısacası heyecanlanacak bir şey yoktu ama ben düşüncelerimde Atakan kelimesi geçtikçe bile heyecanlanıyordum.
"Bir şey mi oldu ?" Soru tabiki de Bora'dan gelmişti. Atakan'ın sormasını beklemiyordum.
"Hiç. Aklıma bir şey geldi. Hem tatile gidiyormuşuz başka ne olsun ? "
Sağıma baktım ve Aydın yazan plakayı gördüm. Atakan şaka yapmıyor olabilir miydi ? Gözlerimi birkaç dakikalığına kapattım ve Atakan'la geleceğimiz olsaydı neler olabileceğini düşünmeye başladım.
Gerçekten evlenseydik neler olurdu ? Büyük ihtimalle her gü kavga ederdik. Ben alttan alırdım ve sarılarak barışırdık. Ona yılda bir zorla hediye aldırırdım. Arada sırada kendime bir şeyler alır Atakan'a verirdim. Akşam vermesini isterdim. Akşam verdiğinde ise sanki ben almamışım gibi sevinir, şaşırırdım. Onun boynuna atlardım.
Çocuğumuz olurdu belki. İkiz olurlardı. Gözleri bana çekmiş bir erkek bebek. Yakışıklılığı ise babasına çekerdi. Diğer ikiz de kız olurdu. Gözleri babasına çekerdi. Saçları benim gibi sarı olurdu. Etrafa neşe saçıp dururlardı. Büyüyünce sık sık kavga ederlerdi. Sonra kızımız kardeşinden özür dilerdi ve barışırlardı. Onlara her baktığımda Atakan ve kendimi hatırlardım.
Tabi bunların hepsi bir hayaldi. Çocuk yapmamıza imkan yoktu. Eğer hamile kalırsam büyük ihtimal çocuğumu hapishanede doğururdum. Tabi asla hamile kalamayacağım da bir gerçekti. Hatta Atakan'ın bana hediye almayacağı da. Biz gerçekten evli değildik. Evliydik ama bu gerçek bir evlilik değildi.
Hayallerimi arka koltuktan gelen bir telefon sesi böldü. Bora telefon bir daha çalamadan telefonu açtı. Ben de gözlerimi açmıştım. Hayallerim burada bitmişti.
"Ne oldu ? Biraz sakin anlat. " Bora bir süre karşısındaki kişiyi dinledi. "Ne ? " diye tepki verdi sonunda.
"Tamam kapat telefonu. Geliyoruz. " Bora telefonunu alta koltuğa umursamadan bırakırken tekrar kötü bir şey olduğuna emindim. Her zaman kötü şeyler olurdu zaten. "Atakan dur bir dakika. Konuşmalıyız. "
Atakan dikiz aynasından Bora'ya baktı. Bora'nın gözleri büyümüştü. Ne olmuş olabilirdi? Aslında umrumda değildi. Atakan arabayı sağa çekti ve emniyet kemerini çözerek arabadan çıktı. Bora da arkasından indi.
Dışarıda hararetli bir şekilde konuşmaya başladılar. Onlara bakmadım. Karanlığa bakmayı tercih ettim. Arabaya geri bindiklerinde ikisi de bana bakıyordu.
"Nisan. " Atakan konuşmuştu. Demek ki gerçekten önemli bir şey olmuştu.
"Tatile gidemiyoruz. Değil mi ? " Soracağım tek şey buydu. Atakan kafasını salladı. Gülümsedim. Bu biraz buruk bir gülümsemeydi.
"Sana söylemem gerekiyor." Niye bu kadar ısrar ediyordu ki. Duymak istemiyordum işte. Bu kadar basitti.
"Gerekmiyor. Duymak istemiyorum. " Sesim duygusuz çıkıyordu. Belki de Atakan'ın sesinin duygusuz çıkması bu yüzdendi. Hiçbir duygu hissetmediğinde sesi duygusuz çıkıyordu.
"Gerçeklerden kaçamazsın Nisan. "
"Kaçarım." Bu sefer bağırmıştım. Duymak istemiyordum. "Sadece biraz dinlenmek istiyorum. Beni bırakın olur mu? Bir saatliğine. Söyleyeceğin şey ne bilmiyorum ama buna hazır değildim. "
Atakan bir şey söylemedi. Arabayı sürmeye devam etti. Ben de gözlerimi kapattım. Emindim. Kötü şeyler kötü şeyleri çekiyordu.
Diğer hikayem Zengin'e bir bakmanızı öneriyorum. Hikayeye dış bağlantıdan veya profilimden ulaşabilirsiniz.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Evliymişim Ama Haberim Yok
General FictionÜzgünüm hanımefendi. Bu adamla evlenemezsiniz . Çünkü başka bir adamla evlisiniz. Bu cümle ile eski hayatım yok oldu. Ha bu arada kocamın kim olduğunu söylemeyi unuttum. Her yerde aranan bir HIRSIZ.