"Çocuğun yanında olmalıyız, çocuğun yanında olmak çocuğa sevgi vermek demektir. Sahip çıkan sevgi değil, duygusal sevgi de değil, yalnızca çocuğa onu sevdiğinizi ve onayladığınızı hissettirecek biçimde davranmak."A. S. Neil
Dennis, yan komşum, beş ve yedi yaşlarında iki çocuğa sahip. Bir gün yedi yaşındaki oğlu Ben'e çim biçme makinesini nasıl kullanacağını öğretiyordu. Çimlerin sonuna gelmişlerdi. Makineyi nasıl döndüreceğini gösterecekti ki; eşi Mary bir şey sormak için seslendi. Dennis cevap vermek için arkasını dönünce, Ben çim biçme makinesini ittirdi ve çimenliğin dibindeki çiçek bahçesine daldı ----bir metrelik bir alan yerle bir olmuştu.
Dennis arkasına bakıp olanları görünce kendini kaybetti. Komşuların kıskanarak baktıkları bu bahçeyi oluşturmak için oldukça fazla zaman ve enerji harcamıştı. Tam Ben'e sesini yükselterek kızıyordu ki Mary yanına geldi, elini omzuna koydu ve, "Dennis, unutma... Çiçek değil, çocuk yetiştiriyoruz!" dedi.
Mary, bana anne baba olarak önceliklerimizin farkına varabilmenin önemini gösterdi. Çocuklar ve özgüvenleri kırdıkları veya zarar verdikleri herhangi bir objeden çok daha önemlidir. Basket topuyla yerle bir olan cam, dikkatsiz bir çocuğun devirdiği lamba, mutfakta düşen bir tabak artık zaten kırılmıştır. Bu yıkıma çocukların cesaretini ve heyecanlarını kırarak katkı sağlamamak gerektiğini unutmamalaydım.
*****************************
Birkaç hafta önce spor ceket almak için gittiğim mağazanın sahibi Sean Samuel ile ebeveynlik hakkında konuşuyorduk. Dedi ki eşi ve dört yaşındaki kızı ile yemeğe gittikleri bir akşam, kızı şu bardağını devirmiş. Ailesi onu suçlamadan masayı temizlediklerinde kızları onlara bakmış ve, "Biliyor musunuz, size diğer anne-babalar gibi olmadığınız için teşekkür etmek istiyorum. Birçok arkadaşımın ailesi onlara bağırır ve uzun uzun dikkatli olmaları gerektiğini anlatırlardı. Siz böyle yapmadığınız için teşekkürler!" dedi.
Bir gün arkadaşlarımla yemek yerken benzer bir olay yaşandı. Beş yaşındaki oğulları süt bardağını masaya devirdi. Onu azarlamaya başladıklarında ben de bilerek kendi bardağımı devirdim. Onlara 48 yaşında olmama rağmen benim bile nasıl bazen suyumu döktüğümü anlatırken küçük oğulları gülümsemeye başladı. Aile de mesajı almıştı ve geri çekilmişlerdi. Hepimizin hâlâ yeni şeyler öğreniyor olduğumuzu unutmak ne kadar da kolay.
********************************
Yakınlarda Samuel Moss'dan birçok tıbbi başarıya imza atan ünlü bir bilim adamı hakkında bir hikâye dinledim. Röportaj sırasında gazetecilerden biri ona ortalama bir insandan daha yaratıcı olmasını neye bağladığını sordu. Onu diğerlerinden ayıran neydi?
Bunun sebebinin üç yaşlarındayken annesiyle arasında geçen bir olay olduğunu düşündüğünü söyledi. Dolaptan süt şişesini çıkarmaya çalışırken nemli şişe elinden kayıp düşer ve içindeki süt etrafa yayılır --- tam bir süt denizi!
Annesi mutfağa girdiğinde ona bağırmak, nutuk çekmek ya da ceza vermek yerine der ki: "Henry, nasıl da mükemmel bir dağınıklık yaratmışsın! Böyle büyük bir süt birikintisini her zaman göremezsin. Olan olmuş. Temizlemeden önce aşağı gelip, süt birikintisiyle oynamak ister misin?"
Yaptığı şey bu olur. Birkaç dakika sonra annesi, "Henry, böyle bir karışıklığa sebep olduğunda onu temizleyip, her şeyi eski haline getirmelisin. Şimdi, burayı nasıl temizlemek istersin? Süngerle mi, havluyla mı, yoksa paspasla mı?" der. Henry süngeri seçer ve birlikte mutfağı temizlerler.
Sonra annesi der ki, "Biliyor musun, burada yaptığımız şey iki küçük el ile büyük bir süt şişesinin nasıl taşınacağı üzerine başarısız bir deneydi. Hadi bahçeye çıkalım ve şişeye su doldurup, taşımak için bir yol keşfedip keşfedemeyeceğini görelim."
Küçük çocuk o gün öğrendi ki eğer şişeyi kapağa yakın bir yerden iki eliyle tutarsa, düşürmeden taşıyabiliyor. Ne kadar harika bir ders!
Ünlü bilim adamı bu hikâyeyi anlattıktan sonra şöyle konuştu: "O gün, hata yapmaktan korkmamam gerektiğini öğrendim. Hatalar, yeni şeyler öğrenebilmek için birer fırsattı; bu da zaten bilimsel araştırmanın ta kendisidir. Deney işe yaramasa da genelde ondan değerli bir şeyler öğreniriz."
Bütün ebeveynler Henry'nin annesi gibi davranabilseydi, muhteşem olmaz mıydı?
*******************************
Bu davranışı yetişkinler bağlamında ortaya koyan son hikâye John Trust tarafından birkaç yıl önce radyoda anlatılır.
Genç bir kadın arabasıyla eve giderken öndeki arabanın tamponuna çarpar. Gözyaşları içinde arabanın daha yepyeni olduğunu, galeriden birkaç gün önce geldiğini anlatır. Arabanın zarar gördüğünü kocasına nasıl açıklayacaktır?
Diğer arabanın sürücüsü anlayış gösterdi. Fakat birbirlerine ruhsat ve ehliyet numaralarını vermeleri gerekiyordu. Genç kadın evrakları çıkarmak için büyük kahverengi zarfı açtığında bir parça kâğıt yere düştü. Üzerinde maskülen harflerle şunlar yazılıydı: "Kaza durumunda... Unutma, tatlım, ben sana aşığım, arabaya değil!"
********************************
Unutmayalım ki çocuklarımızın cesareti herhangi bir objeden çok daha değerlidir. Bunu aklımızda tutabilirsek, özgüven ve sevgi bütün çiçek bahçelerinden daha güzel bir şekilde yeşerir ve büyür.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Manolya Kokulu Hikâyeler
Short StoryUmudunu yitirme, Şu hayatta bir şeyin bitişi her zaman başka bir şeyin başlamasına sebep olmuştur.