"Bizi güçlü yapan yediklerimiz değil, hazmettiklerimizdir. Bizi zengin yapan kazandıklarımız değil, muhafaza ettiklerimizdir. Bizi bilgili yapan okuduklarımız değil, kafamıza yerleştirdiklerimizdir."Francis Bacon
'Niçin bu kadar aptalca şeyi öğrenmek zorundayız?'
Okuldaki yıllarım sırasında öğrencilerimden duyduğum şikâyetler ve sorular arasında, bu en sıkça sorulanıydı. Bu soruyu aşağıdaki hikâyeyi anlatarak cevaplardım.
Bir gece bir grup göçebe gece için kalacak yer hazırlarken büyük bir ışıkla çevrilirler. Kutsal bir şeyin içinde olduklarını düşünürler. Büyük bir beklentiyle, bunun özellikle onlar için olduğunu düşünürek önemli kutsal mesajı beklerler.
Sonunda bir ses konuşur, "Toplayabildiğiniz kadar çakıl taşı toplayın. Çantanıza koyun. Bir gün yolculuk yapın ve yarın gece sizi bir memnuniyet ve bir üzüntü bulacak."
Ayrıldıktan sonra, göçebeler hayal kırıklıklarını ve kızgınlıklarını birbirleriyle paylaştılar. Onlara zenginlik ve sağlık sağlayacak evrensel gerçekliğin açığa çıkmasını beklemişlerdi. Ancak yerine, onlara hiçbir anlam ifade etmeyen bir zekâ görevi verilmişti. Bu sesi tamamen görmezden gelmek istemedikleri için, her biri birkaç çakıl taşı toplayıp çantasına koydu.
Bir gün bir gece seyahat ettiler; kamp kurarlarken, çantalarını açtılar, topladıkları her bir çakıl taşının elmasa dönüştüğünü gördüler. Mutlulardı; çünkü elmasları vardı. Üzgünlerdi; çünkü daha fazla çakıl taşı toplamamışlardı.
Öğretmenlik kariyerimin ilk yıllarında, David diye bir öğrencimle, bu efsaneyi doğrulayan bir deneyim yaşadım.
David, sekizinci sınıftayken sıkıntılı bir çocuk olma konusunda uzmanlaşmıştı. 'Nasıl zorba olunur' diye okudu ve yüksek lisansını da hırsızlık üzerine yaptı.
Her gün öğrencilerime bir büyük düşünürden sözler ezberletirdim. Sınıfta yoklamayı alırken de sözün başını ya da sonunu söyler, adını söylediğim öğrencinin tamamlamasını beklerdim.
"Alice Adams- '... dışında hata yoktur.'"
"'Çabadan vazgeçmek...' Ben burdayım, Bay Moris."
Böylece, sene sonunda, benim küçük öğrencileri 150 muhteşem söz ezberlemiş oldular.
'Yapabildiğini düşün, yapamadığını düşün- birinde haklısındır.'
'Engelleri görürsen, gözlerin hedeften ayrılır.'
'Menfaatçi insanlar her şeyin fiyatını bilen ama hiçbir şeyin değerini bilmeyen kişilerdir.'
Ve tabi ki Napoleon Hill'in, 'Bir şeyi düşünür ve ona inanırsan, başarabilirsin.'
David'den başka kimse bu günlük rutinden şikâyetçi olmadı. Sonrasında okuldan atıldı ve beş yıl boyunca ondan hiç haber almadım. Sonra bir gün aradı. Komşu liselerden birinde özel bir programdaymış ve şartlı tahliyesini yeni tamamlamış. Islah evine oradan da soytarılıkları yüzünden Kaliforniya gençlik otoritesine gönderildikten sonra kendisinden o kadar iğrenmiş ki bir ustura almış ve bileklerini kesmiş.
"Biliyor musun Bay Moris, orada vücudumu tüketerek yattıkça, bana günde 20 kez yazdırdığın o aptal sözü hatırladım. 'Çabadan vazgeçmek dışında hiçbir hata yoktur.' Birden bir anlam uyandırdı. Yaşadığım sürece hata olmayacağım. Ama eğer ölmeme izin verirsem, kesinlikle büyük bir hata olarak öleceğim. Bu yüzden, kalan gücümle yeni bir hayata başlamak için yardım istiyorum," dedi.
Sözü duyduğu zaman bir çakıl taşıydı. Kriz anında bir yol gösterene ihtiyaç duyduğunda, bir elmas oldu. Ve bu söyleyeceğim de sizin için: toplayabildiğiniz kadar çakıl taşı toplayın, elmaslarla dolu bir geleceğe sahip olmak için biriktirin.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Manolya Kokulu Hikâyeler
Kısa HikayeUmudunu yitirme, Şu hayatta bir şeyin bitişi her zaman başka bir şeyin başlamasına sebep olmuştur.