59.Bölüm

415 27 16
                                    

Bu bölüm ciddi anlamda içime sinmedi, istesem daha güzel yazabilirdim ama bu kadar heveslendiğim bir bölümü bu kadar kötü yazmak, CWF kotamı doldurduğumu gösteriyor bence. Aslında devam etmek de istiyorum ama artık geçti, final bölümünü neredeyde tamamladım :')

Diğer yandan yeni hikayem için de vok heyecanlıyım, benim için uzun süredir beklediğim ve değişik bir çalışma olacak. O hikaye ile inşallah kabuğumdan çıkacağım, daha iyi olmak için çabalıyorum :D

Sizi bölümle başbaşa bırakıyorum, iyi okumalar ^^

Hepinizin bayramı mübarek olsun! ♡

"Çok heyecanIıyım. "  diye sızlandım parmaklarımı kırtlatırken.

"Harika olacak."diye cesaret verdi Louis.

"Michel, aynı cümleyi bir kere daha kurarsan kendimi şu şu camdan atacağım. Kaç gündür çalışıyorsun, her şey harika olacak."   Onu onaylamak yerine 'Umarım.' demek istedim ama bilirsiniz, Sean'a bunu demek zordu, beni ve heyecanımı anlayamazdı.

"Selena Gomez ile düet yapacağım!"  Bunu söylemek bile heyecanımı iki katına çıkartıyordu. Sonuçta o Selena Gomez'di. Onun kadar -hatta belki daha fazla- ünlü olsam da dediğim gibi, o Selena Gomez'di.

"Makyaj ne durumda?"  Tanıdık başka bir ses duyunca sahneye çıkmama az kaldığını hatırlamış ve daha farklı hissetmeye başlamıştım. Kalbim heyecanla yanıp tutuşuyordu ve ben sadece oturup makyajımın yapılmasını bekliyordum, bu tam bir eziyetti.

"Bitmek üzere." Açıkçası makyajımın ne durumda olduğunu bilmiyordum, öğrenmek de iyi gelmemişti. Sadece heyecan yaptırıyordu ve bu kadar heyecan sevmediğim nadir şeylerdendi. Heyecan insanın sadece saçmalamasına neden olurdu ve tahmin edeceğiniz üzere ben çok neşeli olduğum zamanlar dışında saçmalamayı da sevmezdim.

"Bu odadaki herkese öncelikle heyecanı yasaklıyorum. Sizler harikalara imza atmanız atmanız için doğruldunuz, o kadar şey başardıktan sonra heyecan yapmak için değil."  Babamın odaya girer girmez söylediği sözler aklıma annemi getirmiş ve yüzümün asılmasına neden olmuştu. Zaten annemi hatırlamak beni nasıl mutlu edebilirdi ki? Onu uzun zamandır aramadığım için pişmanlık duyuyordum, bu genelde geçici olsa bile kötüydü. Her ne olursa olsun o annemdi ve hayatımdan tamamen çıkması o kadar kolay değildi.

"Yüzünüz düşsün diye demedim."  derken ellerini omuzlarıma koyup ovmuştu.  "Sen sadece Luke'u ve bu programdan sonra onu bırakıp gideceğin yazlığı düşün."  Makyözüm, babamın işaretiyle geri çekildikten sonra kulağıma bunları fısıldamıştı.

"Ne yazlığı?"  diye kısık sesle sordum. Aslında buna çokta gerek yoktu çünkü fön makineleri çalıştırılmaya başlanmıştı. Yazlık konusuna dönecek olursak, kesinlikle öyle bir yer hatırlamıyordum. Biz ne zaman yazlığa gitmiştik ki?

"Üç yaşındayken salıncağı yüzünden sürekli oraya gitmek isterdin."     Salıncak kelimesi beynimde yankılanırken kafamda görüntüler oluşmaya başlıyordu. Yemyeşil, florası geniş bir alandı. Kırmızı begonyalarla etrafı sarılmış, çardaktan uzak olan, bahçenin diğer ucu diyebileceğim bir alanda salıncakta sallanan, kahverengi saçlarını arkasına almış, mavi elbise giyen bir kız vardı görüntüde. Kısa süre sonra bunun daha önceden gördüğüm, albümler arasında minik bir yeri olan, küçüklüğümü barındıran en sevdiğim fotoğraflarımdan biri olduğunu hatırladım.

"Ciddi olamazsın!"  Sesimde, cümle sonuna doğru belirginleşen bir heyecan, yüksek derecede bir heves vardı. Oraya gitmek bana daha iyi mi yoksa kötü mü hissettirecekti bilmiyordum ama kafa dinlyeceğim, kendimle başbaşa kalacağım kesindi. 

Covered With FameHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin