22.Bölüm

882 39 1
                                    

Merhabaa ^^ Bölüm çok ama çok kısa oldu biliyorum çünkü bölümün yarısı silinmişti ve anca bu kadar tamamlayabildim :( Ama bundan hemen sonra 'Soru- Cevap'ları yayınlayacağım. Karakterler tüm sorularınıza cevap verdi :D

Birde, arkadaşlar ben bölümleri uzun yazmak yerine daha sık bölüm koymayı tercih ettim ama yine size de sormak istedim. Eğer kısa olursa -bundan sonraki bölümler bundan daha uzun- daha sık bölüm gelir ama eskisi gibi beş sayfa falan olsun derseniz bölümlerin arası biraz daha açılır, o yüzden tercih sizin :D

İyi okumalar ^^

"Benim suçum değildi!" diye bağırdım. Kapının önünden geçen herkesin beni dinlediğini bilsem bile umursamadan devam ettim. "Eğer bilseydim yemin ederim ki engellerdim."

"Bunlar için fazla geç değil mi?"

"Sence de üzerime fazla gelmiyor musun? Hem bunu bana yükleyene kadar o çok sevdiğin arkadaşlarına hesap sorsana!" Gözlerimden bir damla yaş aktı, oda sinirden. Karşısında güçsüz görünmekten nefret ediyorum ama kendimi de bir yere kadar tutabiliyorum.

"Michel, ikimizde sakinleştikten sonra konuşalım, sakin kafayla. En iyisi bu olacak." Bu sözleri kalbimi bin parçaya ayırdı. Bu defa haksız ve özür dilemesi gerekirken vicdan azabı cekmemi sağlıyor ama bu konuşma burada bitmedi. İkisiyle de. Telefonu yüzlerine kapatmam bittiği anlamına da gelmiyor zaten.

"Michel?" Gelen sesle kapıya döndüğümde Niall'ı gördüm. "Her şey yolunda mı?" Ofladım.

"Sanırım hiçbir şey tam anlamıyla yolunda değil." Yanıma yaklaştı ve kollarının arasına aldı.

"Anlatmak ister misin?" Kollarımı ona sardığımda evet veya hayır demeden direk anlatmaya başladım.

"Hani dün programda çiftlerin yakışıp yakışmadığı sorulduya."

"Evet, biz kulisteyken." O hatırladıktan sonra devam etti.

"Resimlerden bir tanesi anneme ve Simon'a aitti. Çok samimilerdi ve sarılmışlardı. Bende yakışmışlar ama bir arada yapamıyorlar dedim. Bunun üzerine annem de, babam da kızdı. Ortak nedenleri zaten resmin görüntülenmesine izin vermem, bunun dışında babam birde yakışıyorlar dememe kızdı. Annem ise babamın konuşması sırasında normal şartlarda gösterilecek vtrleri önceden bize gösterildiğini öğrendi ama onu haberim olmadığına inandıramadım. İkisi de dün söylediklerimin barışmalarında adım atmaları için olduğunu savunuyorlar ama ben sadece fazla şaşkındım ve durumu kurtarmaya çalıştım." Olayı anlatırken bir yerleri atladım mı, yanlış bir şey dedim mi bilmeden konuştum ve gerçekten o kadar dalgınım ki; babam olacak Simon gibi bir cümle kurduğumu söylese inkar etmem.

"Bu gerçekten kötü olmuş." Burnumu çektiğimde duyduğum koku şaşırmama neden oldu.

"Bu tişört Zayn kokuyor." Ya da fazla masiva yaptım ve birazdan rezil olacağım.

"Onun dolabından aldım." Bu sözleri duyunca rahatladım ve oda bunu hissetmiş olacak ki geri çekildi.

"Kollarında sakinleştirici mi var?" dedim kıkırdayarak. Bunun üzerine tamamen kendime geldiğimi anladı ve oda güldü. Kolunu omzuma attıktan sonra beni kapıya yönlendirmesine izin verdim.

"Hazır aklıma gelmişken, Zayn biraz kırgın gibi. Garip davranırsa ondandır."

"Peki değişik davranırsa ne yapmalıyım?" Kafasını hafifçe çevirdiğinde göz göze geldik.

"Ona onun yanında olduğunu hisettir." Ah, süper. Sanki bu çok kolayda. Zayn'den bahsediyorduk, Zayn Malik. O kendini soyutlar ve geri çekerse araya duvarlar, hatta Çin Seddi girer. Onu kırmanın en kötü yanı da buydu. Genel olarak içine kapanıyor ve yanına yaklaşıp fiziksel duvarlari aşsanız bile ruhuna dokunmanıza izin vermiyor. Bir kere Paul'a bu olmuştu ve adamın resmen yüzüne bakmadı. Olay Paul'un özür dilemesiyle kapandı ama Zayn gerçekten çok kırgındı. Aslında bakmayın, onları her ne kadar kendilerine yönetim diyen insanlar topluluğu olarak görsekte manejerlerimiz ve ana korumalarımızı severiz. Onlar o kadat da kötü değil ve istisnalar dışında her şeyi bizim için çekilebilir hale getirmeye çalışıyorlar.

"Harika, çok kolay olacak." dedim dalga geçer biçimde. Olmayacağını iç çekişinden biliyordum.

Kapıyı açarken kolunu çekti ve bana doğru döndü. Sanırım bir şey diyecek diye düşünürken burnumu öpüp geri çekildi.

"Gözlerimi açabilir miyim?" Tamam, kapı ne ara açıldı?! "Bakın elimi çekiyorum." Bunu diyen Louis' e baktığımda elini gözüne kapatmış olduğunu ama parmaklarının arasının açık olduğunu gördüm ve gözlerimi devirdim. Biz başka bir tepki vermeyince elini indirdi ve sıkılmış bakışlarımızı görünce kocaman sırıttı.

"Madem öpüşeceksiniz, gelin bizim önümüzde yapın da bizde aranızdakini bilelim." Ben bir kere daha gözlerimi kaçırırken o daha çok güldü ve Niall'a baktı.

"Bu olanları stypaylik'e yetiştirmem lazım." Stypaylik yani Styles, Payne ve Malik. Louis hepsinim adını söylemeye üşendiğinde aklına ilk gelen soyadı birleşimini söyler.

"Sen onları bize karşı kışkırtırsın."

"O zaman beni engelle." Bunu derken koşmaya başlamıştı bile. Niall'da arkasından gittiğinde kapımı kapadım ve daha yavaş bir şekilde ilerlemeye başladım. Yani, onlara göre daha yavaş. Şu klasik dönem ağrıları hala geçmediği için çok hızlı hareket bile edemiyorum.

"Michel!" Adımı duyunca arkamı döndüm ve bana doğru gelen -koşan- Eleanor'a gülümsedim.

"Bugün işin var mı?"

"Hayır, işler dün halledildi." Dedim içten bir şekilde.

"Ah, harika. Yani şey, işin yoksa bana alışverişte eşlik eder misin?" Onun sevimli suratına bakarak hayır demek imkansız.

"Tabii." Sonra aklıma geldi. "Beni bekler misin, çantamı alacağım?"

"Bekliyorum." Kapıyı açık bırakarak odaya girdim ve üzerimdekilere en uygun çantayı buldum. Siyah, üzerinde Batman olan ve uçları siyah pileli eteğimin içinde olan tişörtüme uygun siyah çantamı ve deri ceketimi aldım. Tamamen siyah oldum biliyorum ama ruh halimi yansıtan bu.

"Geldim." dedikten sonra kapıyı kapadım ve Eleanor ile birlikte koridorda yürümeye başladım. Beraber havadan sudan sohbetlerle asansör yolunu tamamladıktan sonra lobiye geldik ve ilerideki çocukların yanına gitmeye başladık. Onlara da bir 'güle güle' deyip gideceğiz.

"Seni öldüreceğim!" Niall tehditinden sonra birkaç küfür savurdu.

"Hadi ama, çok tatlıydınız." Hepsi şu an telefonlarıyla uğraşıyor, Niall ve Louis ise birbirleriyle.

"Ya sen ne saçalıyorsun?" Niall'ın bunun ardından saydığı küfürleri size söylemek istemiyorum. Ama sadece, Louis'i kolundan çekti ve bize doğru geliyorlar.

"Haline bak şapşal, şimdi kendimizi nasıl affettireceğiz?!"

"Neler oluyor?" Bize döndüklerinde Niall ellerini saçlarına daldırdı.

"Bu gerizekalı yüzünden Zayn yüzüme bile bakmıyor" Harika. Gerçekten harika.

"Siz alışverişe mi çıkacaksınız?" Louis ortamı dağıtmak istiyor ama Niall onu öldürmezse iyidir.

"Evet. Hatta bence çocuklara bir şey isteyip istemediklerini sorup çıkalım."

"Bu iyi bir fikir olmayabilir." Başıma geleceklere hazırlıklıyım, sanırım.

"Olsun." İlerledik ve koltuklara dizilmiş olan çocukların yanına vardık. Liam laptobu, Zayn ve Harry ise telefonlarıyla oynuyorlar.

"Dışarı çıkıyoruz, herhangi bir şey isteyen var mı?"

"Michel, bunları görmelisin." Liam'ın dedikleri üzerine yanına oturdum ve bulduğu şeye baktım. İkimizin de ortak giyindiği bir marka var ve bilin bakalım ne çıkarmışlar? Batman serisi!

"Bu harika. Ama şu- Tanrım, çok gıcıklar!" Bilin bakalım ne? Ürünler bir ay sonra satışa çıkacak. Halbuki o kadar heveslenmiştim.

"Nedense bu aralar herkesin işi birbirini gıcık etmek." Zayn'in gözlerime bakarak yaptığı, ardından kafasını çevirdiği iğnelemeden sonra sessizce ofladım.

"Sadece siniri bozuk." dedi Liam sakince. "Bir süre daha böyle olur sanırım, ona katlanmak zor ama yapabilecek bir şey yok." Başımı 'anladım' dercesine salladım, ardından ayaa kalktım.

"Sanırım artık çıkmalıyız." Eleanor'un yanına gittim ve beraber otelden çıkarak bizi bekleyen korumaların yanına gittik. Uzun bir gün ve güzel bir alışveriş olacak..

Covered With FameHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin