11.Bölüm/ formül

431 27 6
                                    

Eylülün ağzından

Kalabalık sokağa bakıyordum. Mutlu ve huzurluydum tıpkı sokakta ki insanlar gibi. Evlerinin önünde örgü ören teyzeler, ip atlayıp top oynayan çocuklar gibi neşeliydim çünkü onur dün gece çeşme'ye gitmişti. Fazla kalmayacağını söylese de insanın içini bir huzur kaplıyordu.

Bir anda aklıma dün metenin yakarışları geldi. Sevdiği belliydi, belki de bu hayatta en zor olan şey karşılıksız sevgidir. Ya da susturduğu vicdanının altında yatan gerçekleri görmemezlikten gelen onur gibi. Benim onu sevmediğimi biliyordu ama sırf kendisi sevdiği için tehdit ediyordu. Mete gibi olamamıştı zararsız sevememişti.

Bazen istedikleri ile istemedikleri karşılaşıyor insanların. Savaşıyorlar sanki ve istemedikleri kazanıyor. Meteydi onur'du  değil ben fatihi seviyordum. Fatihin'de beni sevmesini isterdim tabi ama galiba bende karşılıksız seviyordum. Mete 'seven sevdiğinin hâlinden anlar' demişti. 'Sen onuru sevmiyorsun' demişti.

Haklıydı seven sevdiğinin halinden anlıyormuş. Mete benim halimi anlamıştı. Onuru sevmediğimi. Bende onun halinden anlamıştım. Karşılıksız olan gerçek bir sevgi.

Çayımdan bir yudum daha alıp balkondan içeri girdim. Balkon kapısının yanında duran çantamı aldım ve alt kata indim.

"Ben çıkıyorum ev halkı." Annem hemen kapıya gelmişti. "Kızım senin dersin erken bitiyordu değil mi?" Başımı salladım. "Evet anne ne oldu ki?" Yüzünde ki tedirgin ifade gitmişti ve rahatladığı belli oluyordu.

"Teyzenin işleri varmış, deden de salgına yakalanmış ben de bütün gün pastanede duramam. Abin de hemen ayaklanmasın." Sarılmıştım. "Tamam annem sen dert etme. Ben gelene kadar dur sen. Benim bugün dersim erken bitiyor." Dedim ve gül yanaklarından öpüp çıktım.

Sokağa çıkmamla fatihi görmüştüm. İlerde, yürüyordu. "Fatih" diye seslenip yanına gittim. "Naber" dedim yanına gittiğimde. Beraber yürümeye devam ettik. "İyi senden naber eylül?" Dedi. Biraz soğukluk vardı sesinde sanki. "İyi bende, dün için sana çok teşekkür ederim fatih." Yüzüme baktı. "Neden ki?" Gülümsedim "ceyhun ve berra yanıma geldiler ve beni desteklediklerini söylediler."

Fatihte gülümsedi. "Ben birşey yapmadım ki, bence onlar seninle konuşmadıkları için fazla dayanamadılar." Bende gülmüştüm.

Öyle konuşa konuşa otobüs durağına gelmiştik ve gelen otobüse binmiştik. Bugün boştu, fazla kalabalık değildi. Hatta oturmuştuk bile. "Bu arada hayırlı olsun demeyi unuttum." Fatihin yüzüne baktım. "Neden ki?" Gözlerine değil yüzüne bakabiliyordum sadece. Ama ani gelen cesaret ile gözlerine baktım. "Onurla çıkmaya başladınız ya o yüzden."

Keşke fatihe gerçekleri söyleyebilsem. Ben ortaya ailem ve fatihi koydum ve ailemi seçebildim. Aileme zarar gelmemesi için onuru seçmiştim. O şerefsiz beni tehdit ettiği için onurla çıkıyordum.

Sahte bir gülümseme attım yine ortaya. Artık sahte gülümselerin kızı olmuştum. "Sağol fatih" telefona baktı. "Ah banu mesaj atmış yine." Dedi ve telefonda biraz yazıştı.
Göz ucuyla baktım. Banu, diye kayıtlı ismi görünce anlamıştım. Gözlerimi mesajlara doğru indirdim. Banunun gönderdiği kırmızı kalbi görmemle gözlerim kocaman açılmıştı.

"Niye üzülerek mesaja baktın ki?" Fatih ona yazarken benimle konuşuyordu. "Geç gördüğüm için üzülmüştüm." Derin bir iç çektim. Kafamı cama uzattım. O banuyu hiç gözüm tutmamıştı. Tekrar mesajlara baktım ve fatihin mutlu surat emojisi attığını gördüm.

Ağzını aramak istedim. "Yakışırsınız aslında." Güldü "yakışırız da biraz cıvık bir kız."

Ağlasam mı gülsem mi dediklerini şimdi anladım. "Aynen bazen okulda görüyorum berrayla dedikodusunu yapıyoruz." Dedim ve kahkaha attım ki suratıma baktı. "Siz benim arkadaşımın dedikodusunu mu yapıyorsunuz?" Bir anda durdum. Ne diyebilirdim ki?

KALBİMİN SESİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin