29.Bölüm/Anlaşma

324 27 18
                                    

Eylülün ağzından

Karanlık. Beyaz sisler. Bulanık yüzler, ip, limon, silah.

İrkilerek uyandım. Ter içinde kalmıştım. Soğuk terleri sildim. Titriyordum. Yatağımın başında ki çekmecenin üzerinde duran su bardağında ki yarım suyu yudumladım ve içimi çektim.

Bir süredir rüyalar görüyordum ve sürekli korkuyla uyanıyordum. Silinik rüyalar. Limona alerjim var evet ama gördüğümde de titriyordum. Başım dönüyordu ve bayılacak gibi oluyordum.

Yataktan kalktım. Perdeyi açıp dışarı baktığımda sabah olduğunu ve sokakların dolduğunu gördüm. İyi bile uyumuştum bazen güneş doğmadan kabuslarla uyanıyordum. Daha kimseye söylememiştim çünkü halamın acısı vardı.

Halam öleli on gün olmuştu. Caniler tarafından cesedi bahçeye bırakılıp gitmişti. Doktorlar zehirlendiğini söylediler ve kaçırıldığına dair kanıt olmadığı için birşey yapamamıştık. Engin amca ortada yoktu. Onur ve Fatih mahallede ki evde kalıyorlardı. Onurun yüzüne bile bakmamıştım. Baktıkça da o günü hatırlıyordum. Fatih'te samimi değildi sadece evinde kalmasına izin verdi. Affetmem dedi ve noktayı koydu.

Barış abi ve Gülşen teyze de tek başlarına yaşıyorlardı. Her gün arıyor fırçalıyordu Fatihi.

Abim ve annem safranboluya cenazeye gitmişlerdi ve sevmediğim amcam ile babaannemin bıçak gibi acıtan dillerine maruz kalmışlar. Bir gece kalıp gelmişlerdi. Babamdan ise hiç haber yoktu. Ne olacaktı bende bilmiyordum. Fatihle geçiriyordum günlerimi. Fatih evi geçinderebilmek için iş arıyordu hatta Onur iş bulmuştu bile. Büyük bir değişim vardı ama çözemiyordum. Korkuyordum da ya numara yapıyorsa sonuçta yapmadığı şey değil.

Saçımı ev topuzu yapıp alt kata inmiştim. "Oh günaydın kuzum." Anneme sımsıkı sarılmıştım. "Günaydın annem." Teyzem mutfaktan kafasını uzattı. "Kız prenses misin sen? Gel çabuk buraya." Gülerek "prensesim tabi hıh." Dedim ve mutfağa girdim. "Ama ben prenses isem sende kraliçesin."

Gülerek yanağıma bir öpücük kondurdu.

"Ama ben bugün kahvaltıyı abimle yapacağım. Ordan da Fatihle iş görüşmesine gideceğiz Fatih iş bakıyor." Teyzem ve annem onaylayınca hazırlanıp çıkmıştım.

Pastaneye gidip abimle kahvaltıya oturmuştuk.

"Ne işine bakıyor Fatih?" Diye sordu abim. "Her türlü iş arıyor. Bugün gideceği de büyük bir şirket. Mecidiyeköyde bir giyim şirketinin arşivinde bilgisayara arşiv yapacak." Abim başını salladı. "E iyi inşallah olur."

"Selamünaleyküm" gelen tanıdık sesle arkamı döndüm ve tanıdık bir yüzle karşılaştım. Abimle hızla ayağa kalktık. Şaşkındık. "Hey benim len yabancı değil he kabul etmiyorsanız giderim."
Şaşkınlık ve mutluluktan dudaklarım titriyordu ve ağzımdan o kelime döküldü.

"Kuzen"

Poyrazdı. Kanlı canlı duruyordu. Abimle kucaklaştılar. "Bir dakika ben hala şoktayım." Dedim ve sarıldım. "Hoşgeldin Poyraz." O kadar mutlu olmuştum ki tarifi yoktu bunun.

Poyrazın babası yani dayım öldükten sonra gitmişti Türkiyeden. Annesinin yani yengemin de dayımın senesi dolmadan evlenmesi üzerine poyraz da İtalya'ya gitmişti. Bizleri ve sevdiğini bırakarak

Sırtında bir sırt çantası elinde orta büyüklükte bir valiz vardı.
"Biz şoka girdik bir anda." Dedim. Güldü. "Normal, üç yıl oldu türkiyeye gelmeyeli." Abim bir daha sarılmıştı. "Hangi rüzgar attı seni?" Oturdu. "O kadar yollardan geldim oturayım." Güldük.

"İtalya'da bir iş bulmuştum güzeldi de. Çalıştım tam iki buçuk yıl. Sonra çalıştığım firma iflas etti ve kapandı bende o kadar yorulmuştum ki yalnız başıma yaşadığım için izin hakkıda kullanmıyordum. Baktım iflas edildi hiç iş aramadan onbeş gün dinlendim sonra da topladım eşyaları geldim yaz tatilinde buradayım. 2 3 ay kalır dönerim."

KALBİMİN SESİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin