Fatihin ağzından
Kolumu mermi sıyırmıştı. Acıyla kanayan kolumu tuttum. Eylül arabanın içine baktı. "O senin kardeşin be!" Diye bağırdı abime. Bende arabanın içine doğru baktığımda abim silahı eylüle doğrultmuştu. "Fatihh!" Silah sesi patlamıştı.
Kuşların çığlıkları sessiz ormanı seslendirmişti. Ormanda yankılanmıştı mermi sesi. Eylül yere yığılmıştı ve onur gaza basıp gitmişti.
Eylülün karnından kanlar geliyordu. "Eylüüül!" Bağırarak yere çöktüm. Gözleri kısık bakıyordu. "Fatih" zorla oynattı dudaklarını. "Seni çok seviyorum." Gözleri kapanmıştı ve kafası sallanmıştı. "Bende seni seviyorum eylül uyan lütfen!"
Kolumun acısını umursamadan eylülü kucakladım. Kafası göğsümdeydi. Kolum kopacakcasına a acıyordu. "Beni bırakmana izin veremem eylül bizim masalımız mutlu bitecek." Hızlı adımlarla yürümeye çalışıyordum. "Kimse yokmuu!" Bağırarak yürüyordum ormanda. Yanaklarımda yaşlar, kucağımda eylül, kolumda ağır bir acı gitmeye çalışıyordum.
Eylülle beraber çıktığımız tepelerden iniyordum. "Hayallerimizi gerçekleştirmedik ki hem daha. Ben kızımla pazar kahvaltısı için alışverişe giderken sende karnında ki oğlumla yavaşca kahvaltı hazırlayacaktın. Beraber ege'de torun torba yaşlanacağız seninle eylül." Gözyaşlarım eylülün yanağına düşüyordu.
"Eylül uyann!"Taşlar ayaklarımı acıtsada, kollarım titresede pes etmeyecektim. Eylülün kurtulması için elimden gelenin fazlasını yapmaya çalışacaktım.
Bana doğru koşan, gece bizi ağırlayan amca ve teyzenin orta yaşlarda ki kızını gördüm. "Aa kıza ne oldu?" İstemsizce dizlerimi çöküp oturdum. Sesim titriyordu. "Lütfen yardım edin, vuruldu." Kadın kolumu gösterdi. "Sende vurulmuşsun." Sertçe bağırdım. "Ama ben iyiyim görmüyor musun? Yardım edin lütfen." Başını salladı. "Bekleyin burada." Koşarak gitmişti.
Ellerimi eylülün ince, güzel yüzüne getirdim. "Eylül ben tam bir aptalım, seni koruyamadım, vurulmana izin vermemeliydim. Özür dilerim eylül ne olur uyan?" Elimi ağzına getirdim, nefes alıyordu ama elleri buz gibiydi, ayakları kan içindeydi ve hepsinin sorumlusu bendim.
Kadın koşarak geldi ve elinde ki tülbenti eylülün yarasına bağladı. "Babam geliyor sizi hastaneye getirecek." Ellerini eylülün bileklerine getirip nabzına baktı. "Nabzı yavaşlamış ve çok kan kaybediyor bu kız." Ardı ardına yaşlar geliyordu gözümden. "İyileşecek anlıyor musunuz?" Gürültülü bir ses gelince arkama döndüm ve damperli kamyoneti gördüm. Amca vardı içinde yanında da teyze.
"Ah yavrum." Diyerek indi teyze ve eylüle baktı. "Hadi hemen gidelim." Eylülü tekrar kucağıma aldım ve kamyonun arkasına bindim.
Sarsa sarsa gidiyordu kamyon. Orta yaşlarda ki kadın da yanıma oturmuştu. "Senin koluna da keşke bulsaydık bir tane tü-" lafını kestim. "Gerek yok, ambulansı arayalım daha çabuk yetişiriz." Kadın başını salladı. "Aradık ana yola getireceğiz sizi buraya ambulans giremez ki."
Kısa sürede ana yola çıkmıştık. Ambulansın siren seslerini duydum kamyon durdu, kapı açıldı ve eylülü kollarımdan sedyeye aldılar. İki kişide benim kolumdan tuttu. "Birşeyim yok kurşun sıyırdı." Dedim adama ve kollarımı çekip eylülün bindirildiği ambulansa binmiştim.
"Telefon edebilir miyim?" Adam telefonunu uzatınca alıp berrayı aradım.
"Alo"
"Berra ben fatih."
Sinirle bağırmaya başladı.
"Fatih sen hangi yüzle arıyorsun bak iki gecedir perişan olduk."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KALBİMİN SESİ
AdventureHayallerim ve hayatlarımın ortasında ki çizgide yaşıyorum... sev diye bağıran kalbimin sesini susturup alacağım intikamımı... Eylül ve fatihin hikayesine hoşgeldiniz... bu hikayede güleceğiz, hüzünleneceğiz ve heyecanlı olayları merakla bekleyeceğiz...