İyi okumalar
Eylülün ağzından
Soğuk merhemi koluma sürüyordum. Sızlıyordu kollarım. Morluklar acıyordu. "Uf" dedim dişlerimin arasından.
Görünen yaraları iyileştirmek basitti bide bunun görünmeyen yaraları var. Kalbimde ki yara gibi, kalbimin sesini susturan o yarayı nasıl iyileştirecektim ben.
Herkes merdivenlerden düştüğümü sanıyordu ama işin gerçeği öyle değildi. Ben onura fatihi sevdiğimi söylediğimde yapmıştı. O karanlık fabrikanın içine soktu ve dövmüştü. Duvardan duvara vurmuştu. Göz yaşlarımı sildim ve saate baktım. Bide yetmezmiş gibi pikniğe çağırmışlardı.
Odanın kapısı açıldı ve abim belirdi. "Geliyim mi?" Başımı sallayınca gelmişti ve yanıma oturmuştu. "Seninle konuşmak istedim biraz." Dedi. "Dinliyorum abi."
"Onuru sevdiğimi söyleyemem ama sırf sen seviyorsun diye saygı duyuyorum kardeşim." Bende sırf sizin için ona katlanıyorum be abi! "Fark ediyorum abi." Diyebildim sadece. "Bugün pikniğe gidecekmişsiniz. Annem kahvaltıda ayıp olmasın git dedi sana ama eğer istemiyorsan gitme."
Düşündüm biraz, dün gece pikniğe çağırdıklarını sabah anneme kahvaltıda söylemiştim. Oda ayıp olmaması için gitmemi söyledi. Onur ise yine tehdit mesajı atmıştı. Eğer gitmezsem karanlığa kapatırım seni gibi bir mesaj. Karanlıktan korktuğumu öğrenmeyecekti. Haya yapmıştım.
"Yok abi giderim, hem tanışmış olurum onlarla." İçini çekti. "Tamam, sen bilirsin." Dedi ve kalkıp gitmişti. Kafamı yastığa gömdüm. Ağlama hissini durdurdum. Ağlamayacaktım ve gidecektim hem belki fatihte gelirdi. Onu düşünmek bile rahatlatıyordu insanı. Kalkıp dolaba baktım. Üstümü giyinip aşağıya indim. "Kız sevgilinle pikniğe gidiyorsun az özen göster kendine." Dedi teyzem kıyafetime bakarak.
"Ben her zaman böyle giyinirim teyze." Dedim ve ayakkabılarımı giyip çıktım.
Hava çok güzeldi, sıcak ve güneşli tam piknik havasıydı ama sevdiklerinle. Onur, fatihlerin kapısındaydı yanlarına gitmiştim. Onur hemen sarılmıştı. "Canım, nasıl oldun?" Yanağıma bir öpücük kondurmuştu. "İyiyim sağol." Dedim.
İçerden tek tek çıkıyorlardı. "Hoşgeldin güzel kızım." Dedi semiha teyze. Barış da bakıyordu gülerek. Beni kardeşiyle uzaklaştırıyordu ama arkadaşlarından uzaklaştırmıyordu.
"Fatih nerede?" Dedi engin amca. "Gelmek istemedi." Derin bir iç çekti. "Daha dün anlaşmıştık." Diyip "Fatih" diye cama seslendi.
Ne olur bana bunu yapma fatih, beni sensiz gönderme oraya. O istemediğim yerde, bana bir tek senin varlığın iyi gelecek.Üst katta ki camı açtı. "Efendim baba."
Fatihin gözlerinin içine bakıyordum ama o bana bakmıyordu. "İn hadi pikniğe, akşam ne anlaştık biz." Fatih ofladı. "Başım ağrıdığı için vazgeçtim." Sinan amca gülerek "in aşağı kerata. Kırk yılda bir görüşüyoruz zaten." Fatih benim gözlerime bakmıştı sonunda. Gel, diyen gözlerime."İyi tamam geliyorum." Dedi ve eve girmişti. Onur elini uzattı. "Hadi gidelim hayatım." Tiksiniyordum ondan. Elini tuttum ve yürümeye başlamıştık. "Fatih yetişir biz arabaya gidene kadar." Dedi engin amca.
Arabanın oraya gelmiştik. Ellerinde ki poşetleri bagaja koyarlarken fatih gelmişti. "Naber eylül? Nasıl oldun?" Gülümsedim hemen. "Daha iyiyim sağol. Sen nasılsın?" Diye sordum. Onur elimi sıkıyordu aklıma yine o gece gelmişti.
Bana fatihle konuşmayı yasaklamıştı. O gece ki dayakları hala daha aklımdan çıkmıyordu. Aklıma geldikçe yaralarım acıyordu.
"İyi bende." Onur atıldı. "Baba biz, bizim arabayla geçelim. Sığamayız çünkü." Ben onun amacını biliyordum beni fatihle aynı arabada tutmamaktı. Tabi herşeyden habersiz olan gülşen abla girdi lafa. "Siz gençler beraber gidin. Bizde beraber geçeriz." Engin amca da "mantıklı öyle olsun." Dedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KALBİMİN SESİ
AdventureHayallerim ve hayatlarımın ortasında ki çizgide yaşıyorum... sev diye bağıran kalbimin sesini susturup alacağım intikamımı... Eylül ve fatihin hikayesine hoşgeldiniz... bu hikayede güleceğiz, hüzünleneceğiz ve heyecanlı olayları merakla bekleyeceğiz...