"Derine indik."
"Benden hiç çalabildin mi?"
Cevabının ne olması gerektiğini umduğunu bilmediğim sorusu bir dalga yaratmıştı aramızda. Kendimi sorgulamama da neden olmuştu. Ne yani, Alaz Karay'dan çalabilmiş miydim?
Şaşkınlıkla doğrulup yakındaki yüzüne baktığımda gerçekten de bir cevap beklediğini gördüm. Ne diyebilirdim ki? Bir şey ifade etsin diye evet ya da hayır mı demeliydim?
Adelya'nın kapıda belirmesi beni herhangi anlamsız cevaptan kurtarmıştı. Hemen ayağa fırlayıp sehpaya çarparak Adel'in yanına koşturdum. "Tekrar teşekkürler, Alaz," deyip kolumu tuttu. "İyi geceler."
"İyi geceler." Gözleri bir saniyeliğine üstümde oyalandı ama neyse ki sonra arkadaşıma döndü. "İkinize de..."
Adımlarımız birbirine dolana dolana yukarı çıkıp uyumak için yataklarımıza yattık. Alaz'ın bize hazırladığı koltuklar aşağıdakilerin aksine koyu renkliydi. Örtülerimiz sevimliydi. Hatta lazım olur diye bize şarj bile bırakmıştı. Artık ayakta kalamayacağımı fark ederek iyice yastığımı sarmaladım ve beni izleyen Adel'e baygın gözlerle şöyle dedim:
"Ben bu çocukla evleneceğim."
*****
Hayatımın en iyi gecesi biterken başımı yastığa koyduğum gibi sızmıştım. Fakat çok geçmeden, hep olduğu gibi Güneş doğduğunda gözlerimi aralamıştım. Yeniden uyumayı denesem de başaramamıştım çünkü Alaz'ın dün geceki gülümsemesini ve sebep olabileceği yankıları tahmin etmeksizin sorduğu soruyu düşünmüştüm. Uyuyup uyuyamadığını merak ediyordum. Bir de yatak odasını. Ben yanından ayrılırken henüz yatacak gibi gözükmüyordu.
Çıplak ayaklarımı serin parkelere sarkıttım ve doğrularak gerindim. Ortadaki yumuşak halı buraya kadar erişmiyordu. Ama bu eve hemen ısınmıştım. Yalnız yaşayan birine değil de daha çok küçük bir aileye hitap eder gibiydi. Yatmadan önce kapattığımız camsız, beyaz kapıyı araladım ve olabildiğince sessiz olarak koridora süzüldüm. Banyoya gitmek için çıkmıştım olsam da onun nerede uyuduğunu görebilmek için kıvranıyordum.
Merdivenlerden çıkınca ikinci oda bizimkiydi, karşısı açık kapıdan gördüğüm kadarıyla banyoydu ve sonuncusu da...
Parmak ucunda, biraz da korkuyla ilerledim. Dün geceden sonra uyanmamış olduğunu umuyordum. Aralık kapıdan içeri ufak bir adım atarak izinsizce onun dünyasına girdim. Gözlerim hemen onu buldu. Simsiyah yatak örtülü çift kişilik yatağında üzerindeki tişörtü çıkarmış, yüzüstü yatıyordu. Yataktaki tek yastığa kolunu atmıştı. Diğeri ise... Gülümsedim, yere fırlatıp atılmıştı. Demek yastık kullanmıyordu.
Bir adım daha attım ama komodinindeki silah beni durdurmaya yetti. Başucunda tabancayla mı uyuyordu? Gözlerim büyüdü. Kendimi garip hissederken terası olan odanın geri kalanına baktım. Etrafta kişisel hiçbir şey yoktu, sanki sezonluk gelmişti. Yalnızca birkaç çerçeveli fotoğraf gördüm ama kıpırdanmaya başladığından bakmaya cesaret edemedim. Yan tarafı görünen yüzüne son kez bakıp odadan çıktım. Yüzümü yıkamak için banyoya girerken kalbim küt küt atıyordu.
Bilekliğimin yokluğundan mıdır bilmem annemi aramak istemiştim. Yataktan kaldıracağımı bilsem de aramıza yaşanmışlıklar girmeden yalnızca uyku sersemi konuşmaktı niyetim. Birkaç dakikalık yürek ezici bir konuşmanın ardından biraz olsun kendime gelmek için su almaya aşağı indim. Ancak Alaz zaten mutfaktaydı. Üzerine farklı şeyler giymişti ve saçlarından sular damlıyordu. Beni görünce "Günaydın," dedi düz bir sesle. Başımla ona selam verdim. O da benim gibi başını eğdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kuğu: YOL
Teen Fiction#4 Yalnızlık^^ Yalnızlığı en iyi anlatan hikaye! "Evrende bin bir yanlışlık var. Fakat ben en olmazı yaşıyorum. Okulda normal bir öğrenci sandığın narkotik polisinin gizli görevini ortaya çıkarmaktan daha kötü olan bir şey varsa o da, o polise aşık...