Otuz Beş: Bulut

9 1 0
                                    

"Bir yalnızlık çalar kapıları teker teker/ Sen rüzgar zannedersin, içinde bir yalnızlık eser."

Alaz'dan

Birkaç Gün Önce

Ateşi düşmüş. Yüreğimi sıkan yumruk gevşedi. Gülümsedim.

Jülide kan kırmızısı ojelerinden ilk kez bana bakabildi. Yüzünde, onda sık sık görmediğim, tanıdık sayılmayan bir ifade vardı. Bal rengi olsa da çattığı kaşları yüzünden simsiyah gözüken gözleri dudaklarıma takıldı.

Hafiflemiş hissettiğim için kendimi dolanmaktan alıkoyamadım. Sanki aldığım nefes bile ferahlamıştı.

"Seni asla affetmeyecek."

Adımlarımı durdurmadım ya da yavaşlatmadım. Uzanıp kaç gecedir kahrımdan kafama diktiğim kadehlere, bu sefer buruk bir sevinçle uzandım. Onu özlemiştim. Ama bu adamın duygularının, onun iyi olması karşısında hiçbir değeri yoktu. Artık kendimi bile umursamıyordum.

"En azından henüz senin her gece orada olduğunu anlamamışlar."

Ufak, silindir kadehi elimde döndürdüm. "Gitmedim, Jülide." İşaret parmağımı kaldırıp ona doğru salladım, çaresiz mutluluğuma ve deli bakışlarıma acıyan bir dudak kıvrılmasıyla baktı. "Ayrıca yanlışın var; Riva beni ne olursa olsun affeder. Ama... Ben, kendimi affetmemek için gitmedim oraya."

Riva'yı, inatçılığını ve huylarını aklına getirince bu kez yüzünden sahici bir gülümseme geçti. Biliyordum, ne olursa olsun Riva'yı seviyordu. Riva'yı hepimiz seviyorduk. O, sevilesiydi.

"Ve de onu görüp daha da çok sevmemek için..."

"O da var tabi ama..." Kadehi kafama diktikten sonra kahkaha atar gibi kasıldım. "Ateşi düşmüş! Jülide, inanabiliyor musun?"

"İnanıyorum, Alaz. Bu ifadeni yıllar var ki görmüyorum."

Yaslandığı yerden sanki bacaklarında onu kahreden bir ağrı varmış gibi bir ağırlıkla kalktı ve yalnızca "Yarın görüşürüz," deyip bana arkasını döndü.

Evimin kapısını kapattığında içimde büyüyen yakıcı bir hasret duygusuyla baş başa kaldım. Elimde kadehim yatağıma giderken zihnimde güneşle harelenen bir tutam sarı saç vardı...

Riva'dan

Yatağımda uzanmak sonu gelmeyen bir bekleyişin temsil faaliyetiydi benim için. Bir bacağımı diğer bacağımın üzerine attım ve komodinin üzerindeki şeye bakmamaya çalıştım.

Başarısız olduğun için, demişti Jülide. Gözlerimi yeniden komodinden kaçırdım ve tavana çıkardım. Bir kez daha başarısız olursam yerliler ve yabancılar arası büyük bir savaş peyda olacaktı.

Çağrı bana uzun zamandır yalan söylüyordu.

Alaz ise gerçekleri yalnızca beni yaralamak için anlatıyordu.

Hissettiğim apansız kararlılıkla gözlerimi komodindeki telefona diktim ve kaderimdeki rolünü oynaması için ona izin verdim. Alaz'ın telefonu.

Alaz, arabasını evimin önünde durduralı bir saat olmak üzereydi. Bakışlarımı yanlış anlamıştı ve "Sarhoş değilim," demişti.

"Olmadığını biliyorum," diye cevap vermiştim sakince. Ve ardından kendimi ona döndürmüştüm. "Yoksa seni ciddiye alıp öpmezdim."

Elimdeki sargının içindeki şey beni endişelendiriyordu. Yine de gözlerime baktığında kaçırmamaya çalışmıştım. İhanet, kanımı kaynatıyordu. Yorgunluktan ve içmekten çökmüş yüzü bana bakarken yumuşak bir edayla şekillendi. Parmakları saçlarımdan alnıma kaydı. Sargıma dokunurken sanki yaşadıklarımı hissetmişçesine alnı kırıştı.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Nov 30, 2019 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Kuğu: YOLHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin