Yirmi Sekiz: Kalplerimiz

5 0 0
                                    

"Seviyorum, seviyorum seni çok."

Arabanın tekerlekleri bir fren hareketiyle yavaşça durduğu anda saatlerdir ulaşmaya çalıştığım Çağrı'yı kapımın önünde buldum. Ön camdan göz göze geldiğimizde omuzları çökmüş, elleri cebinde bir Çağrı'yla karşılaşmıştım. İlk kez gülümsemediği zamanlardaki gibi yabancı hissetmemiştim ona çünkü bugün ikimizin de bu halde olmak için güçlü nedenleri vardı. Ve sanki onu bu halde kapımda gördüğümde aramızdaki tüm mesafe kapandı. Eski biz olduk aniden.

Ancak bunu ona belli etmek için hiçbir şey yapamadığımı fark ettim. Donup kalmıştım. Neden buradaydı?

Alaz'ın yanımda direksiyonu tutan elleri kasılmıştı. Onun Çağrı'ya bakışlarından korktum. Siyah kılıfındaki sessizliğinden bir kızgınlıkla onunla kavga edecek gibiydi. Bir an önce Çağrı'nın durumunu öğrenmek isteyerek "Her şey için teşekkür ederim," dedim kuru bir sesle. İşe yaramamıştı. Adel'in "Alaz'ı bırakmamalısın," ikazı kulağımda çınladı ama gittikçe yoruluyordum.

Gerçek aşklar tek taraflı yaşanamazdı.

Kapı koluna uzandığım anda elimi tuttu. Dönüp onun koyulaşmış gözlerine baktım. Beklediğimin aksine hiçbir şey söylemedi. Yalnızca bana doğru eğilip yanağıma kısa ama unutmayacağım şekilde sert bir öpücük kondurdu.

Bedenimde beni baştan aşağı saran bir karıncalanma hissettim.

Çağrı gözlerini arabadan çekmiyordu. Alaz'a gözlerime ulaşmayan bir tebessümle baktım ve yetmediğini anlatmaya çalışır gibi "Gerçek cevaplara ihtiyacım var," deyip arabadan indim.

Yavaş adımlarla arkadaşıma yaklaşırken hafifçe gülümsedi ve ufak bir adım attı bana doğru. Karşısına geldiğimde birkaç saniye birbirimize baktık ama ona sarılmaktan kendimi alamadım. Elini cebinden çıkartarak belimi sardığında "Adel, ben anladım dedi. O da aynısını yaparmış," diye fısıldadım. Çağrı yeniden gülümseyerek geri çekilip sarılmamızı bitirdi ve ileriye bakışından bunun bir şey yüzünden olduğunu fark ettim.

Alaz gitmemişti ve hala bir gölge gibi ürkütücü bir şekilde bize bakıyordu. Ona döndüğümde iki parmağını kaşının üstüne koyarak selam verdi fakat benden çok Çağrı'ya yapmış gibiydi.

Gözden kaybolduğunda kendimi daha fazla yükün altında kalmış bir halde buldum.

*****

Göğsüm sıkışmaya devam ederken Çağrı'yla arkamızdan demir kapıyı kapatmıştım. Acıdan uyuşmak üzereyken kapattığım kapıya sırtımı yaslamış ve gözlerimi yere indirerek "Değiştiğini, Jülide'yle olduğun için gelmediğini sandım," demiştim.

Yakın zamanda hep yaptığımız gibi tartışırız, birbirimize artık ikimizi de tanıyamıyormuşuz gibi bakarız zannetmiştim fakat Çağrı bana hiçbir şekilde çıkışmadı. Öyle derin bakışlarla yanıma geldi ki sıcaklığını bana daha dokunmadan hissettim.

"Bana son zamanlarda söylediğin tek doğru şey kalplerimizin bizim suçumuz olmadığı."

Tam da ilk tanıştığımızdaki Çağrı gibi içimi ısıtacak bir gülümsemeyle bana bakarken gözlerimi yavaşça ona çıkardım. İçimde ılık bir şey süzüldü.

"Buna hala inanıyor musun?"

"Evet," dedim tereddütsüzce. "Hislerimize müdahale edemiyoruz."

Bir an için aklıma Alaz düştü. Peki beni sevmiyor diye ona bu denli öfke duymamın sebebi neydi? Ona sanki bana yardım ettiği için bile sonsuz bir öfke hissediyordum.

Kuğu: YOLHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin