"Tut kalbimi."
Gecenin sabaha yakın, en karanlık vaktindeydik. Titreyen ellerimle, hakkında hiçbir şey bilmediğim hayatımın gerçeklerini yüzüme bir tokat misali vurmuş kâğıtları sıkı sıkıya tutuyor, bir an olsun bırakmıyordum. Şaşkınlıktan doğru düzgün ağlayamamıştım bile. Tutuk gözyaşlarım yanaklarımda iz yapacaklardı, yapamadılar.
Alaz, tekerleklere yaslanmış, acıdan ve şaşkınlıktan iki büklüm olmuş bedenimi kollarından tutup kaldırdı. Her bir eklemim birbirini yabancılar gibi bir türlü dik duramıyordum. Hayatımı kökünden değiştiren anlarda böyle olması belki de garip değildi.
Arkama uzanıp ilk kez ön koltuğun kapısını açtı bana. Bu gece hak ediyordum. Bu gece bulabildiğim tüm merhametlere ihtiyacım vardı. Birkaç sıcak his ruhuma dokunsun istiyordum. Devrilmemeye çalışarak yavaşça yerleştim deri koltuğa.
"Sıcak bir yatağa ihtiyacın var," dedi, yumuşak bir ses tonuyla. Ayaz her yerdeydi. Ama sesi ılık bir esinti gibi her yanımı sardı. Omzuma koyduğu elini tutup yanağıma koydum yavaşça. Acıyla yutkundum.
"Yalnız uyumaktan nefret ediyorum, Alaz," dedim ağlar gibi. Başımı eğip avuç içinin sıcaklığını hissettim. Alaz bana yan evdeki ailemi, yakın arkadaşlarımı ve en güzel günlerimi anımsatıyordu. Elini çekip saçlarıma dokundu.
"Hiçbir yere kıpırdama, ben hemen geliyorum."
Gözlerimi aralayıp kapıyı kapatmak için kendime doğru çekerken ona baktım. Hızlı hızlı benzinliğin marketine girdi. Hafifçe, canımın acısıyla gülümsedim. Alaz benim içimdeki en gizli dehlizlere sızacak, herkesten çok canımı yakacaktı. Lakin artık ben yalnızlığa katlanamıyordum, insanlığın verdiği ıstıraba dayanmak zorundaydım.
Baba, diye düşündüm, yeniden bir sızı yoklarken beni. Ben seni özlerken sen ne yapıyordun?
Düşünmenin verdiği zamansızlık haliyle Alaz'ı hemen yanı başımdaki şoför koltuğuna geçerken buldum. Kendi karton kahve bardağını ortamızdaki bardaklığa koydu ve diğer elindekini de bana uzattı. Başımı iki yana sallayarak reddettim. "İstemiyorum."
Kaşları, sanki ilk kez verdiğim bu tepkiye şaşırmışçasına kalktı. Sonra kendini toparlayarak yapmacık bir sinirle baktı yüzüme. "Bir şişe şarabı devirmeye çok heveslenmiştin ama birkaç saat önce?"
"Kıskandın mı?" diye sordum başımı arkaya yorgunlukla yaslarken. Sesim bir fısıldayıştan öte değildi. Patavatsızlığıma şaşırarak baktı. Benim gibi bir insanla daha önce karşılaşmamış olduğunu her zaman görebiliyordum. Sürekli değişen mimikleri alışkın olduğu şeyler yüzünden sayılmazdı. Bardağı elime tutuşturdu.
"Kahve almadım, kafein uykunu alır."
Pes ettiğimden başımı eğip koyu renkli sıvıya üfledim ve ufak bir yudum aldım. Sıcak çikolata. Bardağı kucağımda tutarken kendimi koltuğa biraz daha yatırdım ve başımı cama yasladım. Ceketini çıkartarak üzerime örttü. Dönüp ona bakmadım, o da bana gülümsemedi zaten.
Arabayı çalıştırırken benzinliğin karanlığı kesen ışıklarına baktım ve sordum.
"Bu benim sıfırı kaçıncı tüketişim?"
"Daha hiçbir şey görmedin," dedi bana, ben hayretle onun sesinin gülümsediğini fark ederken. "Bu geceden sonra artık benim yanımdasın..."
*****
Altında mor halkalar oluşmuş, kızarmış, kıpkırmızı kesilmiş gözlerime bir dakikacık olsun uyku girmemişti. İçtiğim süt ve Alaz'ın arabayı yavaş kullanması beni sakinleştirmiş fakat yetememişti. Yan cama vurarak beni korkutup kendime getiren damlayla anlamıştım yağmurun başlayacağını.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kuğu: YOL
Teen Fiction#4 Yalnızlık^^ Yalnızlığı en iyi anlatan hikaye! "Evrende bin bir yanlışlık var. Fakat ben en olmazı yaşıyorum. Okulda normal bir öğrenci sandığın narkotik polisinin gizli görevini ortaya çıkarmaktan daha kötü olan bir şey varsa o da, o polise aşık...