♪ NF-If You Want Love ♪
Keyifli okumalar ❤
❅
Yüzüme çarpan soğuk su başımın ağrısını azaltmadı ve böylece girmiş olduğum bu durumdan kurtulamadım. Yüzüme suyu çarpmaktan vazgeçip aynadaki görüntüme baktım.
Defileden önce özenle yaptırdığım, dalgalalı tutamlar halinde belime uzanan saçlarım olduğu gibi duruyordu. Gözlerim ve burnumun ucu kızarmıştı. Yüzümü yıkadığımda su geçirmeyen göz makyajım aynı kalsada kırmızı rujum suyla beraber çoktan dudaklarımı terk etmişti. Gözlerim yorgun bakışlar saçıyordu.
Musluktan akmaya devam eden suyu kapatmadım. Çünkü suyun sesi beynimde oluşturduğu yankılarla düşüncelerimi bastırıyordu. Gözlerimi birkaç saniyeliğine kapattım. Tekrar açtığımda aynadan bir çift kahverengi gözle, gözlerim buluştu.
Endişeli gözlerle aynadaki görüntümü inceliyordu. Uzanıp musluğu kapattı.
Suyun sesinin kesilmesinin ardından beynimde yankılanan çığlıklar bir kaosun başlamasına neden oldu. Gittikçe kaosun ortasına doğru çekildiğimi hissediyordum.
"Neden etrafımdasın?" Bu soruyu şimdi sormazsam, bir daha asla soramazdım. Bundan emindim.
Yüzündeki ifadesizliği korudu. Sanki bu soruyu soracağımı biliyor ya da bekliyordu. Sorduğum soru onu şaşırtmamıştı.
"Yalnızca sarhoş bir kıza yardım ediyorum," beklediğim cevap bu değildi.
"Ben sarhoş değilim." Kelimeler tıslarcasına dudaklarımdan döküldü.
"Seninle bu konuyu tartışmayacağım." Soluduğu havayı dışarıya üfledi.
"Arabaya kadar yürüyebilecek misin?"
Başımı aşağı yukarı salladım. Onun yardımına ihtiyacım yoktu. Artık anlamak zorundaydı.
Hızla arkamı döndüm ve az önce midemdekileri boşaltırken ecel terlerini döktüğüm kabine kısa bir bakış attım. Kızlar tuvaletinin kapısına doğru attığım her adımda başıma saplanan acı sayısı arttı ve dengemi sağlayamadım. Elimi hızla soğuk duvara yasladığım sırada ayaklarım yerden kesildi ve zeminden yükseldim.
Ellerimi refleksle Jungkook'un boynuna doladım ve hiçbir kelime söylememesi için dua ettim.
Pekâlâ, onun yardımına ihtiyacım vardı.
Koyu kahvelerini gözlerimde sabitleyip beni kontrol ettiğinde başımı göğsüne gömdüm. Yoğun kokusunun genzimi yaktığını hissetmiştim.
Jungkook tuvaletten çıkıp hızlı adımlarla salondan ayrıldı ve siyah Range Rover'ın yanına ulaşana kadar beni kucağında taşımaya devam etti. Usulca beni tekrar yere bıraktığında gözlerimle arabayı süzmekle meşguldüm. Arabanın anahtarıyla kilidi açıp arka kapıyı benim için açtığında hala Jungook'un bir Range Rover'a sahip olduğuna inanmaya çalışıyordum.
Benim neden bu arabadan haberim yoktu? Belkide kendisinin değildi ya da yeni almıştı. Cevabı ne olursa olsun sonuç değişmiyordu, bu siyah arabanın varlığını nasıl olurda bilmezdim?
Jungkook bana sorarcasına baktığımda yavaş adımlarla arka koltuğa oturdum. Dışı gibi içide gösterişliydi. Jungkook dizini koltuğa yaslayıp üzerime eğildiğinde kaşlarımı çatarak ne yaptığını anlamaya çalıştım. Burnuma dolan yoğun kokusu gülümsemem için dudaklarımı gıdıklasada buna engel olup dudaklarımı birbirine bastırdım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
sillage ❧ rosékook ✓
Fanfiction"Her saat, yaralar sonuncusunu öldürürmüş. Sense her saat yarama yaralar ekliyorsun. Yaktığın yeter cehenneminde, kül oldum. Dokundukça savruluyorum, dokunmasan kanıyorum. Kokuna hasret kaldım. Hasretine dilharap." [Jeon Jungkook ✗ Roséanne Park Cha...