3.6

3.4K 298 257
                                    

Jeon Jungkook'

Avuçlarımın arasına aldığım yüzümü iyice eğerek susmak bilmeyen kızı dinlemeye devam ettim. Zaten sinir etmişti beni. Yüzüme attığı son yumruk en az Yoongi'ninki kadar kuvvetliydi. Hâlâ yanağımda bir zonklama hissi vardı.

Başımı ellerimin arasından kaldırarak revir odasındaki kalabalıkta gözlerimi gezindirdim. O an Yuqi ile göz göze gelmiştik. Fakat hızla gözlerini kaçırarak beni tanımıyormuş gibi davranmaya devam etti. Buna alışmıştım. İlk başta bu durum canımı sıksada onu bozmamıştım ve oyununu sürdürmüştüm.

Yuqi, Yoongi'nin isteği üzerine getirttiği temiz kıyafetleri bir adam ile birlikte revire göndermişti. Onun yaptığını biliyordum. Çünkü Yoongi'nin revirdeki yedek kıyafetleri ölse dahi giymeyeceğini ancak ikimiz tahmin edebilirdik.

"Kalk artık, Min Yoongi. Yarım saattir uyuyorsun!"

"Şu kız neden hâlâ burada. Def ol, uyuyacağım." Huysuzca homurdanarak odanın köşesinde bulunan yataktaki pozisyonunu değiştirdiğinde Soyeon inanamayan gözlerle ona bakıyordu.

"Madem uyumak istiyordun, söyleseydin de seni kurtarmak için uğraşmasaydım o kadar. Bir teşekkür eder insan. Ölseydin de görseydin layığını!"

"Suni teneffüs etmesi yetmezmiş gibi teşekkür bekliyor bir de." Yoongi boğuk bir sesle konuşarak ekledi.

"Havuza senin yüzünden düşmemişim gibi konuşuyorsun."

Soyeon öfkeli bakışlarını Yoongi'ye dikti.

"Bana bak, karatede siyah kuşağım var. Yüzünle başka bir yerlerin yer değiştirsin istiyorsun herhalde?"

Saçma tartışmayı daha fazla dinlemeden oturduğum koltuğun tam karşısındaki diğer yatakta yatan zayıf bedene diktim gözlerimi. Uyurken çok huzurlu ve mutlu görünüyordu. Hayatına ben girmeden önce de öyle değil miydi zaten? Dudaklarımı aralayarak sıkıntıyla derin bir nefes aldım. Yüzünün her zerresinde dolaştı bakışlarım. Uzun kirpiklerinden aşağıya kaydı ve biçimli burun kemerine çevirdim gözlerimi. Ardından huzurla konumlanmış dudaklara.

Uyurken bile çok güzeldi.

"Jungkook, buraya gel." Revirin eşiğinde durup eliyle bana işaret eden kıza çevrildi bakışlarım ağır ağır. Koyu kahverengi saçları omuzlarından sarıkıyor, kirpiklerinin gölgeleri yanağında büyüyordu.

Bir şey söylemeden ayağa kalkarak yanına doğru ilerlediğim sırada Soyeon'un ona beyaz bir kutuyu uzattığını gördüm. Kaşlarımı çatarak Soyeon'a baktığımda mimik oynamayan yüzüyle yüzüme baktı.

"Mal gibi dayak yemişsin, pansuman yapmamıza da izin vermedin. Nasıl bir erkeksin sen?"

"Sen kendine bir bak, ne biçim bir kızsın sen?" Havaya kalkan kaşlarım yüzünde dolanan bakışlarımı gölgeledi. Kaşlarını çatarak kısa saçlarını kulağının arkasına sıkıştırdı.

"Bu biçim bir kızım, beğenemediysen yallah dışarıya!" Omzumdan sertçe ittirdiğinde kendimi revirin kapısının arkasında buldum. Kapı sertçe yüzüme kapandı. Kendi kendime söylenirken gözleriyle yüzümü süzen ve ardından ifadesini buruşturan Soojin'e çevirdim bakışlarımı.

"Bana bak veled, sen ne işler karıştırdın gene?"

Yorgun bakışlarım yüzünden kayarak koridorda ilerledi ve adımlarımı atarak yürümeye başladım.

"Kıyafet getirmedin mi, dondum burada?"

"Bebek bakıcısı mıyım ben? Soyunma odasında yok mu yedek kıyafetlerin?"

sillage ❧ rosékook ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin