62K için teşekkürler 🐥
Keyifli okumalar ❤♪Social repose|Filthy Pride♪
❀
Jeon Jungkook'
Gökyüzü koyu renk elbiselerinden bir tanesini seçip giyerken damarlarımda dolaşan öfkeyi tüm iliklerimde hissettim.
Hayatımda hiç bu kadar aciz ve çaresiz hissetmemiştim kendimi.Onu koruyamamış olma fikri beni çileden çıkartırken yabancı bir herifin beş saattir onu alıkoymuş olduğunu hatırlayarak gazı kökledim. Ben her kaybettiğim saniye için vicdan azabı çekecektim, biliyorum. Kendimden nefret edecek hatta ölmeyi dileyecektim. Eğer onun tek bir saç teline zarar gelmişse dünyayı yakıp yok edecektim.
Direksiyonu sıkmaktan moraran ellerimi farketsemde buna engel olamadım. Keskin bir viraja gelmek üzereydik ve yüksek hızımdan dolayı aniden direksiyonu çeviremeyeceğim için ayağımı frene bastırarak lastiklerin isyankar çığlığıyla birlikte uzun bir drift attım. Virajı geçmemizle birlikte yeniden hızlanmıştım.
"Jungkook yarış pistinde değilsin, yavaşla!"
Ön yolcu koltuğunda oturan Jimin, beklemediğim kadar öfke dolu bir sesle uyardığında ona kulak asmadım.
"Kaybedecek tek bir saniyem bile yok Jimin." Diye bağırdım hızımı arttırmaya devam ederken.
"Kaza edebilirsin Jungkook, Jimin haklı."
Diye seslendi Taehyung arka koltuktan. Dikiz aynasından göz göze geldiğimizde, endişeli bakışlarını yakaladım. Mantıklı olan yavaşlamak ve olası kazaları önlemekti. Fakat mantıklı düşünebilecek bir durumda değildim.
"Endişelenmeyin, bu kez kaza yapmayacağım."
Kendinden emin bakışlarım Yoongi'nin attığı konuma odaklı navigasyonu buldu. Saniyeler içinde yeniden yola odaklandım ve giderek artan hızımla yol ayrımından konuma göre, doğru olana çevirdim direksiyonu.
Issız bir yola sapmıştık ve konumun gösterdiği yer kullanılmayan bir fabrika deposuydu.
Aklımı kaçırmama saniyeler kalmıştı. Öfkeden deliye dönmüştüm.
"Yaklaştık, yavaşla bizi farketmesinler." Diye mırıldandı Jimin gözlerini kısıp etrafı kolaçan ederken. Az ileriye park edilmiş sportif arabayı görmemle yavaşladım ve arabamı, Yoongi'nin arabasının yakınına park ettim.
Arabayı park etmemle birlikte kendimi dışarıya atmam bir oldu. Koşar adımlarla boş yolda ilerlemeye başladım. Taehyung ve Jimin'de hemen arkamdan geliyordu.
Eski fabrikanın boş bahçesine girerek adımlarımı terkedilmiş depoya yönelttim. Aklımda dönüp duran yüzlerce senaryoya kulaklarımı kapatmaya çalışsamda gözümün önüne gelen yüzü, çaresizliğimin yarasına tuz basıyordu.
Zihnimde yankılanan sesi beni gâfil avlıyordu.
"Ya akıntıya kapılırsam? Akıntı beni boğmaz mı?" Diye sormuştu Chae Young.
"O halde seni kurtarırım. Benden yardım istediğinde ölmek istemediğini mırıldan. Seni duyarım ya da bir şekilde hissederim."
Gerçekten hissedeceğimi bilmiyordum, ama ölmek istemediğini fısıldıyan sesi kulaklarımda bozuk bir plak gibi tekrarlanıyordu sanki.
Gözlerimi kapatıp derin bir nefes aldım. Kötü bir kâbus olmasını dilesem de gözlerimi yeniden açtığımda mekân değişmedi. Yumruk yaptığım ellerimin öfkeden titremeye başladığının farkına vardığımda gözlerim yaklaştığımız depoyu çevreliyordu. Jimin'in fısıltısı beni durdurdu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
sillage ❧ rosékook ✓
Fiksi Penggemar"Her saat, yaralar sonuncusunu öldürürmüş. Sense her saat yarama yaralar ekliyorsun. Yaktığın yeter cehenneminde, kül oldum. Dokundukça savruluyorum, dokunmasan kanıyorum. Kokuna hasret kaldım. Hasretine dilharap." [Jeon Jungkook ✗ Roséanne Park Cha...