Keyifli okumalar ❤
♪ Madison Beer| Dead ♪
❅
Önümdeki tatlıya gülümseyerek baktım ve midem adına sevindim. Hoseok iyi ki vardı.
Yoongi hâlâ gelmemişti ve o sırada Hoseok gelip bu tatlıyı bana ikram etmişti. Bazen onu anlayamasamda o iyi bir abiydi. Gözlerimi tatlıdan çekerek kararmaya başlayan gökyüzüne çevirdim. Cam kenarında otururmayı bu yüzden seviyordum. Gökyüzü gözlerimin içine bakıyordu.
O an dikkatimi birisi çekti. Siyah maskesinin ve şapkasının ardında, karşı kaldırımın sokak lambasının altında duran bir adam vardı. Dikkatle yüzüne bakmaya çalışsamda yüzünü gizlemişti. Uzun boyluydu ve şapkasının açıkta bıraktığı ensesindeki saçları koyu renkteydi. Onu farkettiğimi anladığından emindim çünkü orada dikilip bana bakıyordu. Siyah bir Porsche camın önünde durarak aramıza girdiğinde adamı daha fazla umursamayarak sonunda gelen kişiye çevirdim bakışlarımı. Yoongi Porsche'den inerek camın arkasından yüzüme baktı. Gülümseyerek el salladığımda baş selamı vererek resterona girmek için uzaklaştı.
Aslında ona kızgındım. Jungkook'u gördüğü yerde kavga etmeden duramıyordu. Üstelik Jungkook bu kez suçsuzdu.
"Selam."
Yoongi kendine çektiği sandalyeye oturarak konuştuğunda gülümsedim.
"Selam. Geçiktin!"
Elini ensesine atarak mahçupça gülümsedi.
"Trafik vardı, çok beklettim mi?"
Başımı olumsuz anlamda sallayarak önümdeki tatlıyı işaret ettim.
"Tatlı sever misin?"
Dikkatlice yüzümü incelemeye başladı. Dudaklarımı birbirine bastırarak ciddi bir ifadeyle yüzüne baktım. Önemli bir konu demişti, sanırım oldukça ciddiydi.
"Sadece bir konu hakkında konuşup gideceğim Roséanne."
"Pekâlâ, öyle olsun."
Derin bir nefes aldı. Dilini dudaklarının üzerinde gezindirdikten sonra yeniden gözlerime baktı.
"Arabada gelirken nasıl konuşmam gerektiğini düşünüp durmuştum açıkçası fakat,"
Tuttuğu nefesini geri üfleyerek kendi kendine mırıldandı.
"Nasıl başlayacağımı bilmiyorum. Direkt dalıyorum konuya. Fazla vaktim de yok zaten Hoseok beni görmese iyi olur."
Gözlerini resteronda dolaştırarak etrafı kolaçan ettiğinde kıkırdamaya başladım.
"Hoseok Hyung sana ne söyledi?"
"Başımın belaya gireceğini, eğer yakınında dolaşırsam."
Gülerek başımı salladım. Tam Hoseok'luk hareketti.
"Roséanne, senden özür dilerim."
Bir anda konuşmasıyla şaşkınca yüzüne baktım. Bunu beklemiyordum. Genelde suçu Jungkook'ta bulduğu için özür dilemeyi aklından bile geçirmezdi.
"Yoongi, son olaylara gerçekten çok üzüldüm."
Başını sallayarak beni onayladı. Yüzümdeki ifadeden mahçupluğunu anlayabiliyordum.
"Sadece son olan olaylar için değil. Her şey için özür dilerim Roséanne. Hayatını hep zora soktuğumun farkındayım. Beni tanımadan önce hep gülerdin şimdi sadece acı çekiyorsun. Buna neden olduğum için, senden sevgime karşılık beklediğim için, Jungkook'tan uzak durmanı istediğim için. Sen kendi kararlarını vermekte özgürsün fakat senden farkında olmadan birçok şey istemişim. Kendi öfkemle çıkarttığım kavgalara seni de eklemişim. Yok yere kalbini kırmışım. Defalarca. Hiç birini haketmiyordun oysa. Sen sadece mutlu olmayı hakediyorsun."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
sillage ❧ rosékook ✓
Fanfiction"Her saat, yaralar sonuncusunu öldürürmüş. Sense her saat yarama yaralar ekliyorsun. Yaktığın yeter cehenneminde, kül oldum. Dokundukça savruluyorum, dokunmasan kanıyorum. Kokuna hasret kaldım. Hasretine dilharap." [Jeon Jungkook ✗ Roséanne Park Cha...