♪ BLACKPİNK| Hope Not ♪Keyifli okumalar ♡
❅Başım şiddetle ağrıdığında inleyerek yatakta döndüm. Penceremden sızan güneş ışınları gözlerimi örtünce, rahatsızca gözlerimi kırpıştırarak yatakta yavaşça doğruldum. Gözlerim yarı kapalı bir şekilde sağ elimi saçlarımın arasına atıp asi tutamlarımı geriye gönderdim. O anda bir şey farketmiştim. Avuç içlerimde tuhaf bir şey vardı.
Kaşlarımı çatarak ellerimi yüzümün hizasına çıkardım ve uykulu gözlerimle avuçlarımın içindeki yarabantlarına baktım. Bunlar da neyin nesiydi?
Kendimi tekrar yatağa bıraktığımda başım yeniden sızladı ve acıyla yüzümü buruşturdum. Gözlerimi kapatıp öylece dururken gözlerimin önünden bana ait olmayan bir kaç görüntü geçti.
Yeşil içki, mor straplez elbisesili kız, bir çift kahverengi göz, siyah bir araba...
Bu anıların bana ait olmadığından emindim. Yoksa öyle değil miydi? Dün gece bir defile vardı ve kızlarla birlikte o defileye gitmiştik. Biraz dans etmek için kızlardan ayrılmıştım. Fakat daha sonrasında ne olmuştu? Buraya nasıl gelmiştim?
Dün geceyi hatırlamaya çalıştığımda yavaş yavaş birtakım görüntü aklıma düştü.
Gözlerimi hızla açtım.
Korkarım ki bu görüntüler bana aitti!
"Hayır, lütfen doğru olmasın!" Ellerimle saçlarımı karıştırıp yatağın içinde debelenmeye başladım.
"İnanamıyorum ya ne kadar aptalım!" Ben pikemle boğuşurken Jisoo uyanarak yatağında doğruldu ve endişeli gözlerle bana baktı. O kadar debelenmiştim ki mor pike kayarak yataktan aşağıya düşmüştü.
" Chae Young? Ne yapıyorsun?" Bir hışımla doğruldum ve yastığımı alıp dişledim. Ve sinirimi atmak için çığlık attım.
"Hey! İyi misin?!" Jisoo yatağından kalkarak yanıma geldiğinde yastığı bir kenara bıraktım. Ve öfkeli gözlerimi Jisoo'ya çevirdim.
"İyi falan değilim! Dün gece tam bir rezalet !Tanrım sarhoş olmama nasıl izin verirsiniz?" Jisoo sakince yatağıma oturdu ve endişeli gözlerini yüzümde sabitledi.
"Üzgünüm Rosie. Ama dikkat edeceğine söz vermiştin. Yine de sarhoş olmayı başarmışsın." Dudaklarımı birbirine bastırdım ve dolan gözlerimi kırpıştırdım. Jisoo haklıydı. Onların hiçbir suçu yoktu.
Tanrım! Kendime inanamıyordum!
Jungkook'a kilomu söylediğimi hatırkadığımda gözlerimi kapattım ve bunun ağırlığı altında ezildim. Şimdi ne yapacaktım ben?
Jisoo sağ elimi avuçları arasına aldığında gözlerimi usulca açtım.
"Neyse, üzülme Rosie. Asıl bomba Lalisa'da. Sen en azından olay çıkartmadın. Ayak bileğin nasıl acıyor mu?" Kaşlarımı çatarak boşta duran elimle pembe pijamamın bilek kısmını yukarıya çektim ve anında beyaz sargıyla sarılmış bileğim, gözler önüne serildi.
"Bileğim, acımıyor. Ama hatırlamıyorum... Ona ne yaptım ki?" Jisoo gülerek geri çekildi ve sağ elimi serbest bıraktı.
"Dün gece Jungkook seni eve bırakmış. O sırada düşüp ayağını burkmuşsun. Biz sizden 2 saat sonra eve geldik. Geldiğimizde Jungkook yaralarınla ilgilenmişti. Biz gelince o da çıktı zaten." Kocaman olmuş gözlerle Jisoo'ya baktım.
"2 saat burda mı durmuş? Ne yapmış iki saat? Niye gitmemiş?" Jisoo gülerek omuzlarını silkti. "Sanırım seni yalnız bırakmak istememiş. Zaten sarhoştun Rosie. Güvenememiş de olabilir."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
sillage ❧ rosékook ✓
Fanfiction"Her saat, yaralar sonuncusunu öldürürmüş. Sense her saat yarama yaralar ekliyorsun. Yaktığın yeter cehenneminde, kül oldum. Dokundukça savruluyorum, dokunmasan kanıyorum. Kokuna hasret kaldım. Hasretine dilharap." [Jeon Jungkook ✗ Roséanne Park Cha...