♪ ORKID|Hands ♪
Keyifli okumalar ❤
❅
Beynimde çakan şimşeğin sesi kalbimi hoplatarak ruhumu darmaduman etti. İçimde bir yerlerde bir şeyler kopmuş ve sanki yere düşmek için bana yalvarıyordu. Kalbimin dört odacığı birden kanla dolup taşmıştı çünkü kalbim görevini yapmayı unutmuştu.
Titrek bir nefes alıp suyun soğukluğuna tezat alev alev yanan yanaklarımı içerden dişledim. Ne yapacağımı ya da ne söyleyeceğimi bilmiyordum. Bildiğim tek şey utancımdan kıpkırmızı kesilmiş olan yanaklarımın varlığıydı.
Kahverengi gözlerinde tutuşan bedenimi görebiliyordum. Tanrı'm, o bana böyle bakarken ben şimdi ne yapacaktım?
Daha fazla dayanamayarak gözlerimi gözlerinden çekerek başımı suya doğru eğdim. Eş zamanlı olarak ellerimi de boynundan çekip önümde birleştirmiştim. Buna karşılık olarak Jungkook güldü ve sesi büyük alanda yankılandı. Çenemde hissettiğim soğuk parmaklarıyla kalbim ritmini arttırarak görevine kaldığı yerden devam etti.
"Chae Young, gözlerime bak lütfen." Başımı utanarak iki yana sallayarak dudağımı ısırdım. Yapamazdım. Utanıyordum.
"Benden utanıyor musun? Yüzüme bak lütfen." Parmaklarıyla çeneme baskı uygulayarak ona bakmamı sağladı. Ama heyecanla gözlerimi sımsıkı kapatmıştım.
"Gözlerini aç, pinokyo." Usulca nefes alıp verirken düşündüğüm tek şey gözlerimi açmamaktı. Evet gözlerimi açmayacaktım. Şimdi arkamı dönüp koşarak havuzdan çıksam ne olurdu sanki.
"Gözlerini açmazsan eğer, açana kadar seni öperim."
Hızla gözlerimi açtım ve burun ucuma değen burnunu umursamamaya çalışarak ellerimi göğsüne bastırarak onu kendimden uzaklaştırdım.
"Beni sürekli tehdit ediyorsun, Jungkook!" Sırıtarak olduğu yerden yüzüme baktı.
"Çünkü hiç laf dinlemiyorsun, tıpkı küçük bir kız çocuğu gibisin." Dudaklarımı birbirine bastırarak bütün büyüyü bozduğu için hem mutlu hemde üzgün bir şekilde Jungkook'un yüzüne baktım.
Az önce onunla öpüşmüştük ve bana küçük bir kız çocuğu olduğumdan bahsediyordu. Dudaklarımı birbirine bastırarak sırtımı ona dönerek havuzun merdivenlerine doğru yürüdüm. Bu sırada Jungkook adımla seslenerek durmamı sağlamıştı.
"Chae Young, nereye gidiyorsun?" Öfkeli gözlerle yavaşça ona doğru döndüm.
"Kızlar soyunma odasına, Lalisa'nın yedek eşofmanlarının dolabında olduğunu umuyorum. Malum birileri yüzünden sırılsıklam oldum." Tek kaşını kaldırarak yüzüme baktı.
"Kızlar soyunma odasının anahtarı yanında yani? Kilitli olduğunu bildiğini varsayıyorum." Kaşlarımı çatarak yüzüne baktım.
"Anahtar sende değil mi? Sen nasıl giyinmeyi düşünüyordun?" Sırıtışını yüzünde yayarak başını sağa eğdi.
"Bende sadece erkekler soyunma odasının anahtarı var. "
Sakin olmalıydım.
"Beni suya çekerken aklın nerdeydi senin? Ne giyeceğim ben?!" Büyük adımlarla hızla önüme geldi.
"Halledeceğim şimdi. Benimle gel." Merdivenlerden çıkarak soyunma odasına doğru ilerlerken elini saçlarının arasına atıp saçlarını karıştırdı. Birkaç saniye çıplak sırtını seyrettikten sonra paytak adımlarla peşinden ilerledim. Soyunma odasının kapısından kafamı hafifçe uzatarak Jungkook'un ne yaptığına bakmıştım. Omuzlarına astığı havlu ve darmadağınık saçlarıyla muhtemelen ona ait olan dolabın içini kurcalıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
sillage ❧ rosékook ✓
Fanfiction"Her saat, yaralar sonuncusunu öldürürmüş. Sense her saat yarama yaralar ekliyorsun. Yaktığın yeter cehenneminde, kül oldum. Dokundukça savruluyorum, dokunmasan kanıyorum. Kokuna hasret kaldım. Hasretine dilharap." [Jeon Jungkook ✗ Roséanne Park Cha...