O böyle diyince bir şey diyemedim. Sonra kendi düzelttim. Bu kadarını yapamazdı. Galiba kendisi çok film izlemişti. Saçmalıyordu çünkü.
Yaprak: üff ne s-saçmalıyorsun sen?!
Barış: ben bir şey saçmalamıyorum. Yapacağım şeyleri söylüyorum. Bu arada, dikkat et kendine. Benden söylemesi.Gülerek göz kırptı ve üstümden kalktı. Hiçbir şey olmamış gibi kapıyı açtı ve çıkıp, gitti. Ben ise hala biraz önce olanları düşünüyordum. Saçma bir şekilde bu yakınlığımızdan dolayı heyecanlanmıştım. Elimi yüzümü yıkadım ve üstümü olduğu kadar temizledim. ama çıkmamıştı.
Oflayarak tuvaletten çıktım. Çantama baktım ama tişört yoktu. Damla'nın çantasına da baktım. O böyle şeylere kızmazdı, o yüzden rahat bir şekilde çantasına baktım. Ama onda da yoktu. Tam sınıftan çıkarken, biriyle çarpıştım. Başımı kaldırdığımda, Ali'ydi.
Ali: yavaş yaprak. Nereye gidiyorsun böyle alel acele?
Yaprak: şey...üstüme biri yemek döktü de, tişört arıyordum.
Ali: istersen ben verebilirim.
Yaprak: yok, sağ ol. Gerek yo-
Ali: gerek var belli. Bütün gün böyle gezemezsin ya.
Yaprak: peki tamam.Güldü ve elimden tuttu. Bu yaptığı şeye şaşırmıştım. Beni yanlış anlamasın diye kendimi düzelttim. beni erkeklerin soyunma odasına getirdi. Ama beni içeri sokmadı.
Ali: sen burda bekle, ben getiriyorum.
Yaprak: tamam.Tam gidiyorken, elimi bırakmayı unuttu.
Ali: ben u-unutmuşum. Çok pardon.
Dedi ve elimi bıraktı.
Yaprak: önemli değil.
Tekrardan gülümsedi ve içeri girdi. Birkaç dakika Sonra elinde beyaz, kısa kollu bir tişörtle geldi.
Ali: al bakalım. Biraz büyük olabilir ama pek de sorun olmaz herhalde.
Yaprak: yok, sorun değil. Teşekkür ederim Ali.
Ali: rica ederim.*barış bu sırada onları izliyordu. Elini yumruk yaptı ve onlara görünmeden sinirli bir şekilde ayrıldı ordan.
Gülümsedim, gülümsedi. Yanından ayrıldım ve üstümü giymek için kızların soyunma odasına gittim ve giydim. Uzun olmuştu. Ben de o yüzden tişörtü içime soktum.
Odadan çıktım ve damla ile Oğuz'un yanına gittim. Beni görünce rahatlamış bir yüz ifadesi oluştu ikisinde de. Bir sandalye çektim ve yanlarına oturdum.
Oğuz: nerdesin be bacımsu? Merak ettik seni burda görmeyince.
Yaprak: üstüme yemek döküldü. Onla uğraştım.
Damla: bu kimin tişörtü?
Yaprak: Ali'nin.
Oğuz: ıyy o gamzeli mi?!
Yaprak: niye noldu ki?
Oğuz: o beni aldatmıştı!
Yaprak: ya Oğuz 😂
Damla: hey allahım ya 😒🖤🖤🖤
Okul çıkışı eve doğru yürüyordum ki, biri beni elimden tutup, arkasından sürüklemeye başladı. Sarı, manyak sırıktı bu!
Yaprak: ya napıyorsun?!
Beni bıraktı ve bilmediğim bir sokağa soktu. Ama elimi sıkı bir şekilde hala tutuyordu.
Yaprak: ya manyak, ruh hastası! Bırak beni!
Barış: Ali ile aranda ne var?!
Yaprak: sen ne saçmalıyorsun?!
Barış: elini falan tutuyor, noluyor?!
Yaprak: ya sen gerçekten kafayı yemişsin! Ali senin arkadaşın değil mi? Aramızda öyle bir şey olsa- ayrıca, ben sana niye açıklama yapıyorum?! Kimsin sen?! Sevgilim falan mı?!
Barış: yaprak sinirimi bozma!
Yaprak: ya bırak beni!
Barış: çıkar o tişörtü.Gözlerim kocaman oldu. Gittikçe sinirleniyordum. Bu kadarı fazlaydı.
Yaprak: sen gerçekten iyi değilsin! Niye çıkarıyorum?!
Barış: çıkart! Ali'ye vericem onu.En sonunda elimi ve kolumu ondan kurtardım.
Yaprak: vermiyorum.
Barış: yaprak, çıkart onu.
Yaprak: sen benimle niye uğraşıyorsun? Git sevgilinle vakit geçirsene. Benle derdin-Ben sözümü bitiremeden dudaklarıma yapıştı. Ben gözlerim kocaman olmuş bir şekilde ona bakıyordum. Kendimi geri çekmek istedim ama yapamadım. Sonra ayrıldı benden birkaç saniye sonra. Yüzüne sertçe bir tokat yapıştırdım. Gözlerim istemsizce doldu.
Yaprak: senden nefret ediyorum!
Barış: nefret ediyorsan, niye kendini geri çekmedin?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KABUSUM
Teen FictionYeni okula gelen yaprak, bir psikopatla karşılaşırsa başına neler gelebilir? Nerden bilebilirdi ki, aslında psikopat olan çocuğun içinde kalbi kırık bir çocuk olduğunu?