Ben ona şaşkınca bakarken o da benden farksız değildi. Biz böyle bakışırken, teyzemin sesini duymam bir oldu. Barış'a sessizce bir şeyler fısıldadım.
Yaprak: işte şimdi sı*tık!
Dediğime gülmeye başladı. Kalkmaya çalışırken, ona laf yetiştirmeyi ihmal etmiyordum.
Yaprak: ne gülüyon be?! Senin yüzünden hepsi.
Ayağa kalktım ve bana şaşkın ve sinirli bakışlarını yollayan teyzeme döndüm.
Esra: noluyor burda yaprak? Bir açıklaman var mı?
Yaprak: ş-şey teyze-Ayağa kalktı ve olaya Barış müdahale etti.
Barış: aslında yaprak'ın bir suçu yok. Ben gelmiştim buraya.
Esra: ne için peki evladım?Bir bana baktı. Ne diyeceğini düşünüyordu. Sonra öksürmüş gibi yaptı ve teyzeme dönerek devam etti.
Barış: b-ben...ders notlarını almak İçin geldim. Yarın da sınavımız var, o yüzden g-geldim.
Esra: sabahın köründe mi?
Barış: çok gerekliydi o yüzden.
Esra: peki, yaprak ama senle sonra görüşeceğiz. Şimdi gelin bir şeyler yiyin. Sonra okulunuza gidersiniz. Bu arada, senin adın neydi oğlum?
Barış:*gülümseyerek* barış efendim.
Esra: tamam, hadi aşağı.Tam gidecekken teyzemi kolundan tuttum.
Yaprak: biz gidelim hemen okula. Gerek yok kahvaltıya teyzeciğim.
Ordan maydonoz gibi Barış atladı. Durur mu, durmaz tabii ki. 🤦🏻♀️
Barış: aaa yaprakcığım niye öyle diyorsun? Bir şeyler yiyelim. Hem teyzen de ısrar ediyor.
Esra: Barış oğlum haklı, kaç gündür bir şey yemiyorsun zaten. Üstün giyip, hemen aşağı geliyorsun!
Yaprak: peki tamam.Teyzem odadan çıkınca. Barış'a sinirli sinirli bakmaya başladım. Tam bir şey diyecekken, kaçmaya başladı,
Barış: ben en iyisi aşağı ineyim, sen de gelirsin.
Kapıyı kapattı ve odadan çıktı. Kendime sakin olmam İçin telkinler veriyordum. Sinirle oflayarak üstüme bir şeyler geçirdim. Saçımı tarayıp, çok sıkı olmayan bir at kuyruğu yaptım. Kakülümü düzelttim, parfümümü sıktım ve çantamı alıp odadan çıktım.
Aşağı indiğimde Murat'la konuşan gergin,tedirgin bir Barış beklemiyordum. Bu haline kıkırdadım. Ama içimden "oh olsun" demeyi de ihmal etmedim. Hak etmişti.
Yanlarına gittiğimde direk masaya oturduk. Barış benim karşıma oturmuştu. Onu takmamaya çalışarak yemeğimi yemeye başladım.
🖤🖤🖤
Okula beraber yürüyerek gidiyorduk. İkimizden de ses çıkmıyordu. İkimiz de birbirimize bir şey diyecekmiş de, diyemiyormuşuz gibiydi.
İkimiz de hiç konuşmadan okula gelmiştik. Ne o bir şey demişti ne de ben. Sessizce okula gelmiştik.
Okulun kapısından girer girmez, boya kovası Melisa, Barış'ın üstüne atladı. Benim gitmem gerekirken gidemedim. Sadece onları izledim.
Melisa gülümseyerek barış'tan ayrılınca gözleri beni bulunca, yüzü düştü ve tiksinerek baktı. Hemen ordan ayrıldım. Neden böyle bir salaklık yapmıştım ben de bilmiyordum.
Sınıfa çıktım. Oğuz ve Damla'yı görünce yüzüme bir gülümseme yerleştirdim. Eğer asık suratla yanlarına gidersem, ne olduğunu soracaklardı ve ben hiç anlatmak istemiyordum.
Oğuz: ooo, günaydın hemşire.
Yaprak: günaydın mesem. Sana da günaydın damlakuşum.
Damla: günaydın.
Yaprak: bir şey mi oldu damla?
Damla: yok bir şey. Sadece biraz uykum var.
Yaprak: emin misin?
Oğuz: hassas döneminde ablası. Karışma ona.Oğuz bunu gülerek söylemişti. Ben de ister istemez gülmüştüm. Damla Oğuz'a öldürücü bakışlarını atarken ders zili çalmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KABUSUM
Teen FictionYeni okula gelen yaprak, bir psikopatla karşılaşırsa başına neler gelebilir? Nerden bilebilirdi ki, aslında psikopat olan çocuğun içinde kalbi kırık bir çocuk olduğunu?