Bu sabah beraber uyanmış ve öğlene kadar beraber geçirmiştik. Ama benim bugün önemli derslerim olunca mecburen yanından ayrılmıştım. Sonunda bütün derslerim bitince rahatladım ve Barış'ı aradım. İkinci çalışta açtı.
Yaprak: napıyorsun?
Barış: bilmem, belki sana sürpriz hazırlıyorumdur.
Yaprak: yaaa! Ne söyle.
Barış: olmaz küçük hanım. Sen şimdi hazırlanıyorsun ve 2 saat içinde yanımda oluyorsun, anlaştık mı?
Yaprak: Şey ucundan söylesen bari.
Barış*güler*: yaprak çocuk musun?
Yaprak: pff! Peki, geliyorum 2 saate.Kapattım telefonu ve sırıtarak cebime koydum. Eve normalde yürüyerek giderdim ama daha çabuk gitmek için taksiyle gitmeyi seçtim. Yaklaşık 20 dakika Sonra eve gelmiştim. Odama çıktım ve çantamı bir kenara atıp dolabıma yöneldim. Bir an ne giyeceğim aklıma geldi. Bana hiçbir şekilde ne giymem gerektiğini söylememişti. Biraz inceledim. Gözüme Doğum günümde aldığı elbise takıldı. Bu...özeldi. Her şeyin ilkini bu elbiseyle yaşamıştım.elime alıp Üstümdekileri çıkardım ve elbiseyi giydim. Hava soğuktu ama üşümeye değeceğini hissediyordum.
Bu sefer biraz daha kendime önem vermek istiyordum. Saçlarımı düzleştirdim ve kâküllerimi düzelttim. Hafif bir allık ve gözlerime rimel sürdükten Sonra üstüme bir kot ceket aldım. Telefonumu aldım ve aşağı indim. Ayakkabı da siyah spor ayakkabılarımı giydim ve evden çıktım. Saate baktığımda daha 1 saat geçtiğini gördüm. Baya hızlı hazırlanmıştım. Nerede olduğunu öğrenmek için mesaj attım. Konumu söyleyince buraya 25 dakika yürüme mesafesi yazıyordu. Attığı yer yine bir sahildi. Yürümeye başladım. Ne yapacağını oldukça merak ediyordum.Attığı sahile gelmiştim sonunda. Hiç
kimse yoktu. Etrafı inceledim. Biraz ilerledim ama ses bile yoktu. Oflayarak arkamı döndüm. Tam kafamı kaldırınca bana gülerek bakan Barış'ı görmem bir oldu.Yaprak: nerdeydin?
Barış: galiba...geç kalmışım.Güldüm. Elimden tuttu ne sıkı ne gevşek. Yürümeye başladık. Yürürken sohbet ediyorduk.
Barış: ne çabuk hazırlandın.
Yaprak: evet, biraz öyle oldu. Ama gördüğüm kadarıyla bir şey yapmamışsın.
Barış: emin misin?birkaç metre ötemizde yerde duran 1 sepet çikolatalı süt ve 1 sepet siyah güller ve daha sepet sepet sevdiğim şeyler koymuştu. Gözlerim dolu dolu gülümsedim. İlerledik ve kuma serili olan örtüye oturduk. 1 sepetten çikolatalı süt aldım ve içmeye başladım. Diğer bir sepetteki siyah güllerden birini aldım. Tam koklayacaktım ki Barış elimden çekti ve kulağımın arkasına yerleştirdi çiçeği, güldüm. Bir diğer sepetten bitter çikolatayı aldım ve yemeye başladım.
Barış: dur artık. Beni unuttun.
Yaprak: Bir an bunları görünce sana dikkat edemedim. Sen de ister misin?Elimdeki çikolatayı uzatırken bir bana bir çikolataya bakıyordu. Birden beni kolumdan tutup kendine çekince gülen yüzüm soldu ve yerini gerginliğe bıraktı. Aramızdaki birkaç santim kalmışken çikolatayı ağzına tıktım ve üstünden kalktım. Kalbim ağzımda atıyordu. Uzun bir süreden Sonra bu kadar yakın olmaya daha alışamamıştım.
Barış: utanırmışız bir de.
Yaprak: ya, dalga geçme. Neyse, eee ne yapacağız?
Barış: Deniz?
Yaprak: ben korkuyorum demiştim.
Barış: ben de benim yanımdayken hiçbir şeyden korkmaman gerektiğini söylemiştim.Elimden tuttu ve ayağa kaldırdı. Dedikleri içimi kıpır kıpır etmişti. Ama bu küçüklükten gelen bir şey olduğu İçin düzelmiyordu işte. Su dizlerime gelince daha fazla gitmemek için durdum. Ayrıca su soğuktu da.
Yaprak: soğukmuş.
Barış: benim yanımda bir ateş olunca bana hiçbir yer soğuk gelmiyor.Yutkundum sertçe ve alttan alttan gülümsedim. Gözlerimi önüme çevirince günün en sevdiğim zamanın geldiğini gördüm: gün batımı. Ben gün batımını izlerken beni kendine çevirdi ve bedenlerimizi birbirine yapıştırdı. Alnını alnıma dayadı ve gözlerimizi kapattık. Birkaç saniye sessiz kaldık ve denizin sesini dinledik. Ben mayışmışken o konuşmaya başladı.
Barış: seni ben canımın içinde sakladım. Kalbimin ta en derinliklerinde...sen benim görmek için, bakmaya gerek bile duymadığım ezberimsin...ve, sen hep gülümse ki yüreğinin güzelliği gülüşlerinde canlansın...
Gözlerimden yaşlar akıyordu. İkimizde aynı anda gözlerimizi açtık ve bir süre sadece gözlerimize baktık. Çünkü bazen dudakların hareket etmesi gerekmez, gözler konuşurdu. Ve o an dudaklarımız birbirini buldu. Bırakmak istemiyormuş ve özlemle öpüyordu. En sonunda ayrıldık. Farklıydık işte, çünkü bu bizim hikayemizdi ve her zaman böyle olmaya devam edecektik...
Ve bir hikayenin daha sonuna geldik. Bu hikaye benim için hep özel kalacak. Çünkü bu hikaye benim ruhumu çok yansıtıyor. Ne yazdıysam aslında ruhumu yansıttım. Ayrıydı...özeldi.
Umarım siz de bu hikayeyi okurken benim gibi hem ağlamış hemen gülmüşsünüzdür. Sizleri seviyorum canlarım. :")🖤
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KABUSUM
Teen FictionYeni okula gelen yaprak, bir psikopatla karşılaşırsa başına neler gelebilir? Nerden bilebilirdi ki, aslında psikopat olan çocuğun içinde kalbi kırık bir çocuk olduğunu?