18.Bölüm🧡

775 38 4
                                    

Hemen tişörtü çektim burnumdan ve dolaba sıkıştırdım. Elim ayağıma dolaşmıştı. O ise sadece sırıtıyordu.

Yaprak: eee, ben şey yapıyordum...heh! K-kirli mi diye bakıyordum. O yüzden kokladım yani. Yoksa n-niye koklayayım? Salak mıyım koklayayım?

(Yaprak iç ses: "evet öylesin geri zekalı.")

İç ses, sus ya!

Barış: emin misin?
Yaprak: e-evet. Neyse, sen iyi misin? Geçti mi?
Barış:  ha, evet evet. İ-iyiyim. Sağ ol tekrardan.
Yaprak: rica ederim.
Barış: sen niye eve gitmedin? Teyzen merak eder.
Yaprak: yok o iş bende, sen merak etme. Hem bu halde seni bırakamazdım. Ama istemiyor-
Barış: hayır, tabii ki istiyorum. Kalabilirsin burda.

Gülümsedim, o da gülümsedi. Yatakta doğruldu. Ben de yardım ettim ona yataktan kalkması İçin.

Barış: aç mısın? Bir şeyler hazırlayayım mı?
Yaprak: asıl bu soruyu benim sana sormam gerekirdi.
Barış: olsun, bu da benim farkım.

Dedi ve gülümseyerek göz kırptı. Ben de gülümsedim. Beraber aşağı indik.

Barış: tamam yaprak bırakabilirsin, iyiyim ben.
Yaprak: emin misin?
Barış: evet.
Yaprak: peki, öyle olsun.

Kolundan çıktım ve ben mutfağa o da salona gitti, hiçbir şey demeden kendini koltuğa attı. Dolaptan birkaç bir şey çıkardım ve bir şeyler hazırladım.

O sırada aklıma biraz önce olanlar gelmişti. Rezil olmuştum resmen! Eminim sürekli dalga geçecekti. Aferin yaprak sana!

Arkamı dönünce bir anda, karşımda sırığı beklemiyordum. Korktuğumdan kalbim depara kalkmıştı. Salak salak bakıyordum ona, o ise klasik gülümsemesini koymuştu yüzüne. Biz böyleyken, iç sesim konuşmaya başladı.

(Yaprak iç ses: "o kalp atışı acaba korkudan mı yoksa başka bir şeyden mi?")

İç ses, ne ima ediyorsun sen?! Ya sen gitsene bir başımdan.

Ben kendimle kavga ederken, Barış yaklaşıyordu. Bir dakika ne?! Yaklaşıyor!

(Yaprak iç ses: "yaprak yaklaşıyor! Ne yapıcaz?! Allah'ım taş çocuk yaklaşıyor!")

Ne bileyim ben ya?! Ayrıca iç ses, sapık mısın sen?!

Aramızda birkaç santim kalmışken, beni yine heyecandan hıçkırık tutmuştu. Barış durdu ve bana bakmaya başladı. Ben ise hıçkırıyordum. Gülmeye başladı. 🤦🏻‍♀️

Barış: heyecanlandın mı?
Yaprak: yok ya-ne heyecan-lanıcam ben? O şe-yden oldu...

Sözcüklerimi yine hıçkırığım bölmüştü. Kendi cümlemi, kendim bölüyordum! Çok sinir bozucu bir şey. Ben hıçkırmaya devam ederken, uzaklaştı ve tezgaha dayandı, saçını karıştırdı.

Sinirlenmiş ve bozulduğunu anlamıştım. Haklı, ah şu hıçkırık! Ben de hemen kendimi düzelttim ve hazırlamış olduğum sandviçi ona verdim. Aldı ve masaya oturdu. Ben de karşısına oturdum.

Sessizdik ikimizde ve bu beni geriyordu. Ama aklımda bir soru vardı ve çok merak ediyordum. Bunu sormalıydım.

Yaprak: Barış?
Barış: efendim kızım?

Kızım...Şaşırmıştım. Ama belli etmemeye çalıştım. Tebessüm ettim ve anlamasın diye hemen soruya geçtim.

Yaprak: neden öyle oldun? Yani; titredin birden, bağırdın bana, terledin. Neden oldu bunlar?

Gerildiğini hissettmiştim. Ama neden ki? Çok zor bir soru sormamıştım.

Barış: Arada sırada oluyor. Çok önemli b-bir şey değil yani.
Yaprak: hmm, peki. Biliyor musun?

"Neyi?" Der gibi kafasını salladı. Ben de gözlerimi kaçırdım ve devam ettim.

Yaprak: seni öyle görünce çok korktum. Bir şey oldu zannettim.
Barış: beni önemsiyorsun yani?
Yaprak: yani evet...
Barış: sevindim.

Gülümsedi, gülümsedim. Bir süre yine sessiz kaldık. Sonra sessizliği Barış bozdu. Ve söylediği şeyle, yemek boğazımda kaldı.

Barış: yaprak, biz şimdi neyiz?
Yaprak: a-arkadaşız...
Barış: ama arkadaşlar birbirlerinin tadını bilmez...

Sizce Barış'ın sıkıntısı ne?

Bölümler nasıl? 💕

KABUSUMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin