17.Bölüm💖

773 39 0
                                    

Ali hala gelmemişti ve ben gittikçe korkuyordum. Ne yapmam gerektiğini bilmiyordum. Gözlerimden yaşlar süzülürken, Barış'ın gittikçe terlediğini gördüm. Elimi saçlarına götürdüm ve okşamaya başladım. Bir yandan da sessizce konuşmaya başladım.

Yaprak: Barış, iyi misin? N-ne oldu birden sana?
Barış: y-yaprak, ben üşüyorum.

Böyle diyince, hiç tereddüt etmeden sarıldım. Ben de yanına oturdum ve kafasını göğsüme koydum. Saçlarını okşamaya devam ettim. Arada bir öpücük konduruyordum başına.

Hala titriyordu ama biraz da olsa sakinleşmişti. Demek ki böyle yapmak iyi geliyordu.

Bir süre Sonra içeri Ali girdi. Biz en arkada olunca, en son buraya gelmişti. Hemen yanımıza çöktü. Cebinden iğne çıkardı. Tam batıracakken durdurdum onu.

Yaprak: n-napıyorsun?!
Ali: sakinleştirici bu. B-başka bir şey değil merak etme.

Bir şey demedim. Onu batırınca gözleri kapandı Barış'ın. Korkmuştum.

Yaprak: noldu ona?
Ali: sakinleştirici verince böyle oluyor, hadi çıkalım burdan. Dinlenmesi gerek.
Yaprak: tamam.

Barış'ı kaldırdık ve ikimiz de koltuk altına girdik. Okuldan çıkardık ve arabaya bindik. Ben Barış'la beraber en arkaya oturdum. O benim dizime yatmıştı. Saçını oklamaya devam ediyordum.

Yaprak: ona neden böyle oldu? İlk defa onu böyle görüyorum.
Ali: arada bir ö-öyle oluyor. Neyse, boşver geçti artık. Sizin okulda ne işiniz vardı?
Yaprak: ben okuldan çıkarken, benle konuşmak istediğini söyledi. Sonra konuştuk, falan. Okuldan çıkacakken peşinden gittim onu bulduğumda titriyordu. Sonra işte biliyorsun.

Başını 'anladım' anlamında sallayınca, ben de Barış'a baktım. Kıpırdanmaya başladı. Başını ovmaya başladı gözleri yarı açıkken. Gözlerini açınca, bana bakmaya başladı.

Yaprak: iyi misin?
Barış: iyiyim de, s-senin ne işin var burda?
Yaprak: en son titriyordun. Sana yardıma geldim. Hatırlamıyor musun?
Barış: unutmuşum.

Tam dizimden kalkacakken buna engel oldum.

Barış: yaprak yanımda olmak zorunda değilsin.
Yaprak: zorunda değilim zaten. Kendi isteğimle yanındayım.
Ali: geldik.

Yavaşça Barış'ı arabadan indirdik. Kendi yürüyebilecek hale gelmişti. O yüzden sadece kolundan tuttum. Geldiğimiz yer galiba Barış'ın eviydi.
Barış'ı Ali'yle odasına çıkardık. Direk yatağına yatırdık.

Ali: seni eve bırakayım istersen yaprak. Yaprak: yanında kalsam Barış'ın daha iyi.
Ali: teyzen?
Yaprak: onlar bu akşam misafirliğe gidecekti. Geç gelirler. Beni de yatmış bilirler, sorun yok yani.
Ali: peki. O zaman sana şu iğneyi vereyim. S-sakinleştirici bu. Yine aynı şey olursa, verirsin.
Yaprak: tamam.

Elinden aldım. Barış'a baktığımda uyumuştu bile. Gülümsedim hafifçe. Ali'ye geri döndüğümde, yüzünde burukça bir gülümseme vardı. Hemen kendini düzeltti.

Ali: iyi geceler o zaman size. Ben gideyim.
Yaprak: t-tabii. Sana da iyi geceler.

Odanın kapısını kapattı ve çıktı. Ben de odasını incelemeye başladım. Daha çok odada siyah ve koyu renkler hakimdi. Yatağından halısına kadar her şeyi koyuydu.

Çalışma masasını incelerken, masada duran çerçeveler gözüme takıldı. Hep arkadaşlarıyla fotoğrafı vardı. Bir tanesini elime almıştım ki, yere bir fotoğraf düştü. Ama bu...benim fotoğrafımdı!

Ağzım açık kaldı. Benim fotoğrafımı nerden bulmuştu? Bulduysa da neden saklıyordu? Hemen çerçeveyi eski yerine bıraktım.

Ordan da dolabına ilerledim. Dolabın iki kapağını açınca, burnuma birden kokusu geldi. Gülümsedim. Elim kıyafetlerine gitti. Hepsi sportif şeylerdi.

Bir tane siyah tişörtünü aldım ve burnuma götürdüm. Gözlerim istemsizce kapandı. Derin bir nefes aldım tişört burnumdayken. Yüzümde salakça bir sırıtış oluştu.

Ben böyle iken, hiç istemediğim bir ses duydum.

Barış: yaprak, napıyorsun?

KABUSUMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin