Gözlerimden yaşlar hızla akıyordu. Ne yaptığını anlayınca elini çekti hemen tişörtümden. Yüzüne baktığımda, sinirli geçmişti. Sertçe yutkunduğunu görmüştüm.
Barış: ö-özür dilerim.
Hemen çıktı odadan ben ise; yarı yırtık tişörtle, yere çökmüş, hıçkırarak ağlıyordum. Bir süre ağladım. İyi gelmişti ağlamak.
Ayağa kalktım ve okuldan çıktım. Çok az kişi kalmıştı okulda. Neyseki kapanmadan çıkabilmiştim.
Eve doğru yürümeye başladım direkt. Gözlerimin kırmızı olduğundan emindim. Umarım teyzem bir şey anlamazdı. Tişörtüm de biraz yırtılmıştı ama bir bahane uydururdum, umarım.
🖤🖤🖤
~Ertesi gün~
Başımın ağrısıyla yeni bir güne başlamıştım. Bugün Cuma günüydü, yarın da okul yoktu neyse ki.
Galiba fazla ağlamaktan başım ağrıyordu. Elimi yüzümü yıkadım ve günlük rutinlerimi hallettim. Üstüme umursamadan bir şey geçirdim ve saçlarımı dağınık topuz yaptım. Çantamı da aldım ve odadan çıktım.
Teyzem yoktu. İşime gelmişti. Hemen evden çıktım. Şu son 2 gündür ruhsuz gibiydim. Zaten buraya geldiğimden beri doğru düzgün birini ler yemiyordum. İyice zayıflamıştım. Bunu hissedebiliyordum.
Okula geldiğimde yine klasik olarak sınıfa çıktım. Damla ve Oğuz'u sınıfta görememiştim. Oflayarak sırama geçtim ve oturdum.
Kulaklığımı taktım ve defterime bir şeyler karalamaya başladım. Erkenden uyanıp, erkenden de buraya geldiğim için bir türlü vakit geçmiyordu.
Ben kendimi kaptırmışken, yanımda hareketlilik hissettim ama tepki vermedim. Kulaklığım çekip, çıkarılınca sinirle yanıma döndüm. Barış gelmişti. Şaşırdık mı, tabii ki hayır.
Yaprak: ner var? Niye geldin?
Barış: dün yaptıklarım...saçma sapan davrandım sana. Özür dilemek için geldim.Önüme döndüm ve bir şey demedim. Sessizlik oldu aramızda. Gitmesini bekledim ama gitmedi. Ona dönmeden konuşmaya başladım.
Yaprak: niye hala buradasın?
Barış: beni affedene kadar.
Yaprak: küsmedim ki affedeyim.
Barış: sevindim. O zaman şu geçenki konu-Lafını tamamlayamadan sınıfa Oğuz ve Damla girdi. Omlara döndüm. Hafif tebessüm ettim. Onlar da yalancı bir tebessüm edip, yanımdaki Barış'a iğneleyici bakışlarını yolladı İkisi de.
Yaprak: günaydın
Oğuz: günaydın da, bunun ne işi bar burda?
Damla: hayırdır, bir şey mi oldu?
Yaprak: y-yok bir şey. Konuşuyorduk öyle.Barış'a döndüm.
Yaprak: istersen Sonra konuşalım.
Barış: peki, okul çıkışı dün ki odaya gel yaprak. Önemli...Dedi ve sınıftan çıktı. İkisi de yanıma geldi.
Oğuz: bacımsu hayırdır? Canını mı sıkıyor. Sıkıyorsa döverim yani, hiç sıkıntı yapma sen.
Damla: Oğuz sen daha 2 yaşındaki bebekten korkan adamsın. O sırığı mı döveceksin?Kıkırdadım. Damla da bana baktı ve gülmeye başladı.
Oğuz: aşk olsun bacımsu, küstüm sana.
🖤🖤🖤
Zar zor bir okul günü daha bitmişti. Oflayarak Barış'ın çağırdığı yere gittim. İçeri girdim. İçerde volta atıyordu. Bu sefer fazla karanlık değildi oda.
Yaprak: Barış, niye çağırdın beni buraya?
Beni görünce yanıma geldi. Sadece bakışıyorduk.
Barış: sabah anlatıyordum ama tam da arkadaşların gelmişti.
Yaprak: tamam, konuşalım.Yere çöktük ve bir süre yine sessiz kaldık. Galiba onunla yapmayı en sevdiğim şey; sessiz kalmaktı. Çünkü biz en iyi böyle anlaşıyorduk...
Barış: şu geçen yaşadığımız olay. Sinirlerime hakim olamamıştım, üzgünüm. Her şey bir an gerçekleşti. Ama senin ne yapmaya çalıştığını anlamıyorum yaprak. Artık her şeyi konuşmanın vakti gelmedi mi sence de?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KABUSUM
Teen FictionYeni okula gelen yaprak, bir psikopatla karşılaşırsa başına neler gelebilir? Nerden bilebilirdi ki, aslında psikopat olan çocuğun içinde kalbi kırık bir çocuk olduğunu?