6.Bölüm

81.3K 1.8K 193
                                    

İlk önce yeğenini almak için kreşe doğru yol aldık. Yol boyunca sinirden konuşmadım. Adam resmen yıllardır tanışıyormuşuz gibi davranıyordu. Eşyalarımı karıştırıyor, her şeye burnunu sokuyordu.

"Bekle, geliyorum"

Arabadan indiginde geldiğimiz yere baktım. Özel bir kreşti. Buraya para verecek kadar ya zenginlerdi ya da çocuğuna çok değer veriyor olmalıydılar.

Gerçi Fırat zengin olduğunu her halukarda belki ediyordu. Ama Azad o kadar kendini kasan biri değildi. Yani bilmiyorum, belki de benim yanımda öyle davranıyordu.

Sanki senin ayrıcalığın mı var deli, iç sesimi hak verdim. İyice kafayı yiyordum galiba.

Arka kapının  açılmasıyla geldiklerini anladım. Kafamı arka koltuğa çevirdiğim de küçük bir oğlan çocuğu bindi arabaya. Üç dört yaşlarında falan olmalıydı.

"Ama giderken bana cips alalım dayı tamam mı," Azad, onu onayladıktan sonra arabayi harekete geçirdi. Çocuğun şaşkınca bana baktığını fark edince gulumsedim.

"Merhaba yakışıklı ben Berçem," elimi uzattım ama tutmadı. Biraz huysuz bir çocuğa benziyordu. "Onun adı da Çağan," diyerek beni onunla tanıştırdı Azad.

Aslında ona çok benziyordu. Siyah dalgalı saçları vardı. Yüzü çocuk olmasına rağmen kemikliydi, Azad'ın yüzü gibi.

Geldiğimiz yere baktığımda bir apartman gördüm. Eve girince Çağan hemen koşarak bir odaya girdi. Azad'a baktığımda başka odaya ilerliyordu. Ee ben ne yapacaktım?

"Gelsene,"

Adımlarımı ondan tarafa çevirdim. Küçük bir misafir odasıydı gittiği yer. "Burda kalırsın," diye mırıldandı. "Aslında gerek yoktu," diye mırıldandım. "Şehrin bir ucundan bir ucuna iki günde gelirdin artık, " diyerek güldü.

"Sen iki günde mi geliyorsun. Genelde her gün yanımda bittiğine göre iki günden az bir sürede geliniyor," diyerek çantamı odaya bıraktım ve odadaki yatağa oturdum.

"Sanki çocuk bakıcısıyım gibi getirdin beni buraya," Derin bir nefes aldım. Cevap vermeyince devam ettim. "Çağan en çok neyi sever? Yani yemek olarak"

Düşünür gibi yaptı bir süre.

"Sanırım patates kızartması" daha emin bile değildi, salak.

Yemek işini beraber hallettikten sonra sofrayı kurduk. Çağan televizyon izliyordu. "Hadi bakalım paşa yemeğe," diyerek önüne çağırdı Azad. Koşarak masaya geldi.  "Ya!" Hemen oturdu. "Demek patates yaptınız bana!" Sevinçle ellerini çırptı ve yemeğe başladı, biz de onunla beraber oturduk.

"Kola içebilir miyim," diye sorduğunda ben başımı olumsuz anlamda sallarken Azad olumlu anlamda salladı. Çağan bir bana bir Azad'a bakıyordu. "Kola evde yok Çağan," diyerek gulumsedim,"meyve suyu vereyim mi sana,"

"Yoo dolapta vard-" ayağına masanın altından tekme atarak onu susturdum.

Çocuğa kola mı içirecekti gerçekten?

Mutfağa meyve suyu almak için gittiğimde arkamdan geldi. "Ayağıma tekme atarsın ha," Yine dibimde bitmişti. Arkama geçip boynuma bir öpücük kondurdu. Derim bir nefes aldım. Bu hareketleri bana tuhaf hissettiriyordu. Kollarını belime doladığında onu kendimden uzaklaştırdım.

"Sırnaşma," diye mırıldandım. "Neden?" Tek kaşını kaldırdı, salladım. "Nedeni yok," diyerek salona ilerledim.

Saat dokuz olduğunda Çağan uyumak için dayısını sürükleyerek odasına götürdü. Ondan hikaye anlatmasını istemişti. Bu pis sapık çocuğa neler anlatıyordu kim bilir.

B E K L E N M E Y E N (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin