Ne yapacağımı bilmez halde öylece yatakta oturuyordum. Artık akacak göz yaşı kalmamış, hayatımın hangi noktasına küfür etmem gerektiğini düşünüyordum. Her şey üst üste geliyordu.
Annemin nesi vardı?
Aptal Berçem. Kaç haftadır arıyordu ablam. Bir kere bile tenezzül edip açmamıştım. Şimdi durumunun ağır olduğundan bahsediyordu. Nasıl gidecektim Diyarbakır'a?
Cüzdanımda 50 liradan fazla para olmadığına emindim. Üstelik para isteyecek kimse de yoktu. Annem... Üç yıldır görmüyordum, şimdi ona bişey olursa dayanamazdım. Onu görmem lazımdı.
Kapı açıldı. Ağır adımlarla yanıma yaklaştı Azad. Bir bardak su uzattı bana. "İyi misin biraz daha," Başımı salladım. İyi miydim? Halimi gördükten sonra bu kadar saçma bir soru sorulamazdı gerçekten. Umursamadım.
Şimdi iyi olup olmadığım umrumda değildi. Aklımda olan tek şey annemin sağlık durumuydu. Ona bir şey olursa vicdan azabından ölürdüm.
"Berçem sana bir şey söylemem lazım."
Yerdeki donuk bakışlarımı yüzünde gezdirdim. Ne söyleyebilirdi bana?
"Seni üç günlüğüne yeğenime bakmaya diye getirdim dedim ya aslında doğrusu bu değil. Seni arıyorlar, malın bedelini ödemen için-"
"Ne!"
Korkuyla yerimden kalktım. Bir bu eksikti gerçekten! Ne yapacaktım ben şimdi?
"Ee ne olacak şimdi?" Önüme doğru gelen saçlarımı sertçe geriye doğru ittim. " Ben bunlarla uğraşamam anladın mı? Bu boktan işi başıma sen sardın!"
"Yardım etmeye çalışıyorum, iki dakika dinler misin?"
Sert bakışlarımı yüzünde gezdirdim. "Dinleyemem oğlum, niye dinleyeceğim seni?! Annem savaş veriyor orda, ben hala seni mi dinleyecegim!"
"Yeter ama Berçem!" Hızla ayağa kalktığında yüzüne bakmak için başımı kaldırmak zorunda kaldım. "Kim dedi sana malları at diye! Kendi kendine yaptin ne yaptıysan!"
Zaten hep kendi kendime yapmıştım bu dünyada ben. Hani derlerdi ya bir insanın kendi kendine yaptığını dünya başına üşüşse yapamaz diye. Bende aynı durumdaydım işte, kendi kendime hayatımı karartmaya bayılıyordum.
Acaba bir gün olurda aydınlanır mıydı bu karanlık dünyam?
Ağlamamak için kendimi olabildigince sıkarken bir anda silah sesi patladı. Korkuyla gözlerim açılırken tedirginlikle etrafıma bakındım.
Neler oluyordu?
Azad seri bir hareketle kolumu tuttugunda onun beni götürmesine izin verdim.
Silah sesleri çoğalırken azad seri hareketlerle odanın penceresini açtı. Zemin katta olmamızın avantajıyla korkarak pencereden indim. Azad da arkamdan atladığında ben ne olduğunu anlamadan yine kolumu kavrayıp beni sürüklemeye başladı.
Allah'ım ben daha ne kadar bu adamla sürüklenecektim?
"Geç arabaya çabuk!"
Arabanın kapısını açıp hemen içeriye girdim. Azad da arabayı çalıştırdığında şimdilik kurtulduğumuzu anlamıştım. Rahat bir nefes aldım.
"Ödüm-" nefes nefese konuşmaya çalıştım. "Ödüm koptu!"
Cevap vermediginde elimi göğsümün üzerine koyup nefesimi düzene sokmaya çalıştım.
"Beni eve bırak," bana yandan bir bakış atıp yine cevap vermemişti. Sinir olmaya başladığımı belli etmemeye çalıştım. " Beni eve bırak Azad, annemin yanına gideceğim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
B E K L E N M E Y E N (TAMAMLANDI)
RomanceHayatının bütün döneminde sonbaharı yaşamış, ordan oraya savrulmuş bir yaprak. Kökünden kurtulamamış, ama kurtulmak için bütün yolları deneyip akıl almaz işlere kalkışmış bir ağaç. Yaprak yine savrulurken bir ağaca denk gelir ve onun dallarına tutun...