Öğlene doğru gözlerimi aralamaya çalıştım. Öyle güzel bir uyku çekmistim ki bütün vücudum dinlenmiş gibi hissediyordum. Yavaşça yatağın diğer tarafında Azadı hissetmeye çalıştım. Ama dokunduğum yer boştu. Nereye gitmişti?
Yataktan dogruldugumda odada da olmadığını gördüm. Tam ona bakmak için odadan çıkmıştım ki kapı çaldı. Etrafima bakarak kapıya doğru ilerledim. Azad bana haber vermeden nereye gitmişti ya? Kapıyı açtığımda beni Filiz hanim karşıladı. Gülümseyerek içeriye geçmesi için kenara kaydım.
"Ay güzel kızım, uyandın mı uyanmadın mı diye düşüne düşüne geldim," Koltuğa kendini attığında nefes nefeseydi. Bir şey mi olmuştu?
"Uyandım da, bir sorun mu var?"
Güldü, "yok yok kızım, sabah geldim de sen uyuyordun," beni uyurken mi görmüştü? Şaşkınlıkla kadına bakan yüzümü toparlamaya çalıştım. "Azad uyandirmaya kıyamadı," aklımda ki soru tekrar yankılandı. Azad neredeydi?
"Azad nerede?"
"Ben ona düğün salonu işlerini falan halletmesi için gönderdim." Düğün salonu falan istemedigimizi söylemiştik oysa ki. Ama sürekli ısrar ediyorlardı. Karşısına koltuğa oturdum. Sakinlikle konuşmaya başladım."Filiz hanım, " kaşları çatılınca düzelttim. "Yani Filiz anne böyle şeylere gerek olmadığını söylemiştim. Sonuçta karnı burnunda bir kadınım," ellerimi mahçup bir şekilde karnıma sardım. Bana sürekli anne dememi istediğini söylüyordu. Kızı yani Azadın ablası Seray'la görüşmedikleri için beni kızı gibi gördüğünü hatırlatıp duruyordu.
"Ne olmuş öyleyse? Sen benim gelnimsin düğünün de güzel olmalı," ayağa kalktı ve yanıma oturdu. "Bak Seray düğününde yanımda olmama izin vermedi. O kadar hayallerim vardı ki hiç birini gerçeğe dönüştüremedim." Hüzünle bana baktı. "Sende benim kızımsın. Lütfen karşı çıkma. İleri de çocuklarına anlatabileceğin bir düğünün olsun."
Azad da bende bir an önce bu işin bir an önce bitmesini istiyorduk. Sıkıcı bir hal almıştı. Sanki hiç bebek beklemiyormuş gibi düğün yapmaya çalışmaları beni darlıyordu. Hamileydim yeterince sıkıntı çekiyordum zaten.
Bir de düğün işi beni iyice sinir ediyordu. Ama olaya onların yönünden bakınca da haklı olduklarını görüyordum. Kadının oğlu evleniyordu. Elbette düğün istemesi normaldi.
Kahve yapmak için ayağa kalktım. Bunlara bu kadar kafa yormak istemiyordum artık.
Hazırladığım kahveyi Filiz anneye verdikten sonra karşısına oturdum. "Azad birkaç yer bakmış kızım, şimdi gidelim hangisini begenirsen o olsun." Başımı salladım. Daha fazla dil dökmenin anlamı olmadığının farkına varmıştım.
-
Dört tane salon gezmiştik. Hepsi de pahalı yerlerdi. Gerek yoktu aslında bu kadar para vermeye. "Hangisini beğendin?" Azada çevirdim bakışlarımı. Sıkıntılı bir nefes aldım "gerek var mıydı böyle şeylere?" Omuz silkti ve söylediğimi umursamadı. "Sen denizi seversin, deniz kenarındaki mekan nasıl?"
Aslında orayı beğenmiştim ama yine de söylemeye çekiniyordum. Çünkü Azadın bunları karşılayacak gücü olup olmadigina emin değildim. Bakışlarımdan anlam çıkarmış olacak ki beni kolunun altına alarak konuştu.
"Bebeğim niye düşünüyorsun bu kadar? Begendiysen söyle işte."
Onayladım onu. Gerçekten ittirmeyle böyle şeyler yaptığım o kadar belliydi ki. Herkes çok şaşırıyordu bu halime. Oysaki şaşacak bir konu yoktu ortada. Azad yanımdaydı. Hamileydim. İstemem gereken başka ne vardı ki? Mükemmel bir aileye sahip olacaktım oğlum sanki dogunca. Sadece resmiyetleştirmek için bu kadar tantana fazla ve gereksiz geliyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
B E K L E N M E Y E N (TAMAMLANDI)
RomanceHayatının bütün döneminde sonbaharı yaşamış, ordan oraya savrulmuş bir yaprak. Kökünden kurtulamamış, ama kurtulmak için bütün yolları deneyip akıl almaz işlere kalkışmış bir ağaç. Yaprak yine savrulurken bir ağaca denk gelir ve onun dallarına tutun...