Odadaki tıkırtılarla gözlerimi araladım. Azad gardropta birseyler karıştırıyordu. Yatakta yavaşça doğruldum. Neden geldiğini haber vermemişti?
Elinde küçük bir çanta vardı ve birseyler yapıyordu. Ne yaptığını anlamaya çalışırken kaşlarım çatıldı. "Ne yapıyorsun?" Cevap vermeden elindeki işini yapmaya devam etti.
Yavaşça yataktan kalktım ve yanına ilerledim. Çantanın içine burada olan kıyafetlerini tıkıyordu. Çatılan kaşlarım yerini şaşkınlığa bıraktı.
"Nereye Azad?"
Eşyalarını aceleyle çantaya tıkıştırırken yüzüme bile bakmıyordu. Ne olduğunu anlamaya çalışsam da bir türlü kafam almıyordu. Kıyafet doldurduğu çantayı elinden aldım ve öfkeyle yere fırlattım.
"Nereye dedim?"
Bir süre yüzüme baktı. Gözlerine bi mana aradım. Dudaklarında bir cümle aradım. Ama yoktu. Donuk bakışlarla gözlerime bakıyordu. Apar topar nereye gidiyordu? Gitmesindeki sebep neydi?
Bakışlarını benden çekti ve yerdeki çantayı alıp fermuarını kapattı. Beni kendine doğru çekti ve sıkıca bir öpücük kondurdu dudağıma. "Ben işleri yoluna koyup döneceğim."
Şaşkınlıkla ona bakıyordum. Gerçekten gidiyor muydu? "Neden gidiyorsun? Hangi işleri yoluna koyacaksın?"
"Dikkat et kendine," diyerek hızlı adımlarla evden çıktığında ne olduğunu anlamadan, karmakarışık duygularla arkasindan bakakalmıştım.
Zaten iki gündür doğru düzgün görüşmemiştik. İşinin olduğunu söyleyip duruyordu. Bende restaurantta calismaya başladığım için onunla pek ilgilenemiyordum.
Bugün izin günümdü ve Azadın yanıma geleceğini biliyordum. Ama eşyalarını alıp beni terk edeceğini aklımın ucundan dahi geçirmemiştim.
Sahi niye terk etmişti beni? Sorun neydi? Halletmesi gereken işler neydi? Niye bu kadar tedirgin davranmıştı?
Demek korktuğum günler bu kadar erken gelmişti. Gitmişti.. Beni öylece ortada bırakıp gitmişti. Ama ilk değildi bu. Azad beni hep ortada bırakmamış mıydı?
Aramızda bir sorun da yoktu. Yani bana göre yoktu. Ona göre var mıydı? Hersey bir rüya gibi ilerliyordu. Bana değer verdiğini iliklerime kadar hissediyordum. Ama rüyaydı işte, uyanmıştım.
Ne kadar süre öylece kapının ortasında oturdum bilmiyorum. Uzun bir süre olduğunu Elifin işten dönüp bana "Ne yapıyorsun burda?" Diye sormasıyla fark etmiştim.
Cevap vermek yerine yatağıma geçip onun beni rahat bırakmasını sağlamıştım. Ne olduğunu kendim bile bilmiyorken başkasına anlatamazdım herhalde.
O da canımın sıkkın olduğunu fark edip beni yalnız bırakmıştı. En iyi o anlardı beni, bilirdim.
-
Aradan üç gün geçmesine rağmen hala Azad dan bir haber yoktu. Beni kendine bu denli bağlayıp nasıl da defolup gidebiliyordu?
Üç gün boyunca telefonu hep kapalıydı. Batıyı aradığımda da işinin olduğunu en kisa zamanda döneceğini söylüyordu. Tüm bu olanları kaldıramıyordum.
"Çorbadan biraz olsun iç bari,"
Yalvaran gözlerle bana bakan Elife baktım. Canım hiç birşey istemiyordu. "Midemi bulandırıyor," Yüzümü ekşittim. Canımın sıkıntısı mideme vurduğu için midem bulanıyordu.
"Tamam madem," kararsız bakışlarıyla önümdeki kaseyi alip gitmişti.
Derslerin başlamasına bir hafta kalmıştı. Üç gündür işe gitmemistim. Bir tarafta Elif vardı. Her an ona birsey olacak diye ödüm kopuyordu. Diğer tarafta Azad yoktu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
B E K L E N M E Y E N (TAMAMLANDI)
RomanceHayatının bütün döneminde sonbaharı yaşamış, ordan oraya savrulmuş bir yaprak. Kökünden kurtulamamış, ama kurtulmak için bütün yolları deneyip akıl almaz işlere kalkışmış bir ağaç. Yaprak yine savrulurken bir ağaca denk gelir ve onun dallarına tutun...