"Berçem uyan,"
Birinin sertçe kolumu dürtmesi üzerine kıpırdandım. Gözlerimi açmak, uyanmak istemiyordum. Öyle esir almıştı ki uyku yerden havalanmama bile aldırmadım.
Bir süre sonra sırtım sıcak yatakla buluştu. Ayagimdaki pantolon benden ayrıldığında gözlerimi yavaşça araladim. "Ne yapıyorsun?" Diye mırıldandım. Sesim uyku mahmurluğuyla az çıkıyordu.
Odayı inceledim. Ne ara gelmiştik ki? Ne kadar süre uyuduğumu bilmiyordum. Neresiydi burası? Neden evimde değildim?Aklımda oluşan soruları ona sormaktan vazgeçip yatakta kıpırdandım.
Üzerime geçirdiği geceliğe baktım. Neyse ki benim geceligimdi. Yavaşça kendini yanıma attı ve gözlerini kapattı.
Onu umursamadan yatağın ucuna biraz daha kaydım ve gözlerimi kapattım. Kaç gündür okula gitmiyordum, yarın okula gitmeyi kafama not ederek uykunun kollarına teslim oldum.
Sabah erkenden onu kendimden uzaklaştırarak uyandım. Hızlıca giyindim ve onu uyuyarak bırakıp evden çıktım.
Okula geldiğimde bir ders kaçırmıştım. Aksam beni kendi evime bıraksaydı böyle olmazdı. Ama beyefendi çok yoruldu bide beni mi eve bırakır?
Dersin başlamasına daha yarım saat olduğunu duyunca bahçeye çıktım. Ayaklarım sızlıyordu. Kesinlikle yolculuk yapmayı unutmuştum. Aslında dinlene dinlene gelmiştik ama yine de yorulmuştum.
Telefonumu elime aldım ve gelen mesajlara baktım.
Demek beni yatakta tek başıma bırakıp gidersin ha, akşam görüşürüz.
Akşam mi? Yine mi görüşecektik? Sıkıntıyla iç çektim. Onu görmek istiyor muydum?
Kaç gündür Eylem den haber alamadığım aklıma gelince telefona numarasini tuşladım. Özlemiştim. İki kere çaldıktan sonra meşgule vermesiyle işi olduğunu düşündüm. Yoksa niye açmasın ki?
Telefona gelen bildirim sesiyle ekrana baktım.
Pazartesi dönüyorum. Cafeyi yeniden açıcam haberin olsun.
Bu bir yandan sevindirici bir haberdi. Maddi sıkıntı çekmeyecektim. Bir yanimda yorucu günlerin yakın olduğunu fısıldıyordu. Elimden başka bişey gelse onu yapardım ama gelmiyordu. Gecikmiş iki ay kiram olduğu aklıma gelince yüzümü buruşturdum. En kısa zamanda bir yolunu bulup o parayi vermem lazımdı yoksa ev sahibi kapıma dayanabilirdi.
Ders bittikten sonra yürüyerek eve gittim. Uzun zamandır evde olmadığım için içerisi baya havasızdı. Pencereleri açtıktan sonra banyoya ilerledim. Uzun bir duşun ardından kendimi rahatlamış hissediyordum.
Saçlarımı kurutmadan yatağa uzandım ve olanları düşünmeye başladım.
Fıratın dedikleri, babamın sırtıma yapıştırdıgı damga.. aklımdan hiç çıkmıyordu. Sırtımda kocaman yükle geziyordum sanki. Aslında benim için önemli olmamalıydı ama yine de yediremiyordum.
Kapının çalması üzerine yatakta doğruldum ve üzerime bir tişört ve bacağıma şort geçirip kapıyı açtım. Eylem gülümseyerek içeriye girdi. Bana kocaman sarıldıgında bende sarıldım. Özlemiştim.
"Nerdesin sen kaç gündür?" Koltuğa yayıldı. "Arıyorum açmıyorsun," cevap vermeme fırsat vermeden konuşmaya devam ediyordu. "Hem burasi niye soğuk, sen üşümüyor musun böyle?"
Basımı olumsuz anlamda salladım. "Soğuk değil sen dışarıdan geldiğin için öyle gelmiştir,"
Omuz silkti. "Aslında ben birsey konuşmak için geldim," dediğinde kaşlarım havalandı. Ciddi gibiydi, bu durum beni rahatsız etti. "Kahve yapayım öyle konuşalım."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
B E K L E N M E Y E N (TAMAMLANDI)
RomanceHayatının bütün döneminde sonbaharı yaşamış, ordan oraya savrulmuş bir yaprak. Kökünden kurtulamamış, ama kurtulmak için bütün yolları deneyip akıl almaz işlere kalkışmış bir ağaç. Yaprak yine savrulurken bir ağaca denk gelir ve onun dallarına tutun...