Hayat...
O kadar geniş bir kavramdı ki. Kimine güzel, kimine çirkin, kimine tatlı kimine acı. Bana neydi peki?
Bir anlamı yoktu benim için hayatın, birkaç anlamı vardı. Tam bitti dediğim yerden başka birşey başlıyor, ordan oraya rüzgârla savrulan küçük bir yaprak gibi iteleniyordum.
Tıpkı şuan bilmediğim yerlere itelendiğim gibi...
Şuan olduğum durumdaki en büyük suçlu benim. Herşeye rızam vardı sonuçta. Azadın hayatımda barınmasına ben müsade etmiştim. Bana yaklaşmasına hatta benimle birlikte olmasına ben teşvik etmiştim. Bu kadar şey olurken nasıl olurdu da korunmak aklımın ucundan geçmemişti?
Anne mi olacaktım ben şimdi? Buna kendim bile inanamıyorken başkalarına nasıl açıklardım bu durumu? Hiç bir zaman aklımda böyle bir düşünce yoktu. Çocukluğumda bile bebekler hakkında pek birsey merak etmezdim. Ailemin bana sahip çıkmadığını düşününce benim de bir bebeğe sahip çıkabileceğim söylenemezdi.
"Nasıl bu kadar sakin kalabiliyosun?" Diye mırıldandım, kafamın içindeki düşünceleri bir kenara bırakmaya çalışarak.
Parmaklari saçlarımda dolanmaya devam etti. O nasıl bu kadar normal bir şeymiş gibi davranabiliyordu? Asla anlam veremiyordum.
"Aslında küçüklüğümden beri bir bebeğim olsun isterdim."
Dizinden kalktım. Onu daha iyi dinlemek istiyordum. Nasıl bu kadar sakin kalabildigini merak ediyordum. Devam etmesini ister gibi ona bakınca derin bir nefes alarak konuşmaya devam etti.
"Ben ailesi tarafından sevilen bir çocuk olmadım. Yani babam zengindi ve bizimle hiç ilgilenmezdi. Üstelik birde üvey annemiz vardı. Ben hırçın bir çocuktum ve genelde ceza alır, çoğu zamanda dayak yerdim."
Onun çocukluğunu düşündüm bi an. Şuan bile bu kadar güzelse çocukluğunda kim bilir ne kadar tatlıydı.
Mutluluktan yoksun bir gülüş yayıldı dudaklarına. Hüzün.. evet hüzünlü bir gülümsemeydi bu.
"Ama bunlara rağmen yine de bir bebeğim olsun isterdim. Olsun ki ben ona bana veremedikleri sevgiyi vereyim. Bana veremedikleri mutluluğu vereyim. Duyunca şaşırdım bu doğru ama pek de etkilenmedim. Çünkü eğer bir bebeğim olacaksa onun annesi sen olmalısın."
Parmakları yüzümde gezindi bir süre. Öylece ona bakıyordum. Ne düşüneceğim hakkında bir fikrim yoktu.
"Düşünsene," gülümseyerek parmaklarını karnıma götürdü. "Ikimize benzeyen bir bebek. Sana anne bana baba diyecek. Sadece sakince düşünmeni istiyorum."
Gözlerimin dolduğunu görmemesi için bakışlarımı başka yöne çevirdim.
"Azad," Sıkıntıyla nefes aldım ve elini karnımdan uzaklaştırmaya çalıştım. Ama izin vermedi. "Benim bitirmem gereken bir okulum var. Üstelik gerçekleştirmek istediğim kariyer planlarım. Hem biz bir bebeğe bakabilecek psikolojide değiliz."
"Bu söylediklerini bebeğin varken de yapabilirsin engel mi?"
Anlamıyordu. Asla anlamayacaktı. Uyuşturucu bağımlısı biri olduğunu ne kadar çabuk unutuyordu? İleri de çocuğuma baban bir bağımlı mi diyecektim? Yada bağımlı bir adam doğum sürecinde ne kadar yanımda olabilecekti?
Azad dan bir bebeğim olacağını etrafa nasıl açıklanabilirdi? Daha insanlar birlikte olduğumuzu hazmedemezken nasıl bu bebeği dünyaya getirebilirdim?
"Eve gitmek istiyorum," diye mırıldandım. Tepine tepine ağlamak istiyordum. "Sabah olmak üzere zaten. Biraz kestirdikten sonra gitsek?"
Benim sakinleşmem için hastaneden sonra ağaç eve getirmişti. Burası ikimize de iyi geliyordu. Başımı olumlu anlamda salladım. Yer yatağına uzandı ve yerleşmem için kolunu açtı. Hemen yerime uzandım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
B E K L E N M E Y E N (TAMAMLANDI)
RomanceHayatının bütün döneminde sonbaharı yaşamış, ordan oraya savrulmuş bir yaprak. Kökünden kurtulamamış, ama kurtulmak için bütün yolları deneyip akıl almaz işlere kalkışmış bir ağaç. Yaprak yine savrulurken bir ağaca denk gelir ve onun dallarına tutun...